Teknoloji fuarlarına gidiyor musunuz
bilmiyorum, ama ben hepsine gitmiyorum. Zira, o fuarlara gidip,
güzelim teknoloji ürünlerini görüp, onlara şu an sahip
olamayacağımı düşünmek, beni kötü etkiliyor. Çünkü, bu ürünler
ya henüz çıkmamış, çalışma safhasında, ya da piyasaya çıksa bile
zor bulunurlar. Bu nedenle, fuarlara gidenlerin bu ürünlere
sahip olacağı zamanı iple çektiğini söyleyebiliriz.
Parası neyse veririm, ürünü de
alırım, diyenlere saygıyla bakıyoruz. Çünkü, her ürün ilk
çıktığı sırada pahalılığı yüzünden birçok insana dert olmuştur.
Misal; cep telefonlarını düşünün. Çıktığı esnada telsiz
büyüklüğündeki kocaman antenli cep telefonları 1500-2000 $
fiyatları arasında gidip geliyordu. Bu yüzden çoğu vatandaşımız
saygıyla bakmaktan başka bir şey yapamıyordu. Bir de o ürünleri
alanların özelliklerini anlatmaları var tabi... Onları da
saygıyla dinliyoruz.
Dikkât edersek, bu tür
ürünlerin hep ithal malı olduğunu görürüz. Amma ve lâkin
bazı ürünlerin kendi imalatımız olduğunu az da olsa görürüz.
Bunlardan biri de geçtiğimiz yılki Cebit eurasia Bilişim
fuarında tanıtılan “Dijital Gardiyan DC-01” dir.
ARG adlı firmanın geliştirdiği bu
Dijital Gardiyan “ne demek?” diye soracak olursanız açıklayalım.
Fakat, kısa bir açıklama olmayacak yazının sonuna kadar
okumalısınız.
Adalet Bakanlığı ile anlaşan şirket
Türkiye genelindeki 60 cezaevine kurduğu bu sistemde şunları
yapıyor:
DC-01 bir bilgisayara bağlı olarak
çalışıyor
Her mahkumun cezaevi savcıları
tarafından belirlenen numaralarla haftada 10 dakika telefon
görüşmesi imkânı bulunuyor.
Cezaevi savcıları her mahkum için
aranabilecek telefon numaralarını belirliyor ve bu telefon
numaraları DC-01’ in bağlı olduğu bilgisayara yükleniyor.
O cezaevindeki bir mahkum telefon
numarasını çevirdiği zaman DC-01 kayıtlı olan o numaradan
mahkumun kim olduğunu tespit edebiliyor.
Numara çevrildikten sonra DC-01
mahkumun o hafta içinde kaç dakikalık konuşma yaptığını kontrol
ediyor ve haftada 10 dakika geçmeyecek şekilde konuşma
yapılmasına izin veriyor.
Amerika’ da bir ara ilgiyle izlenen
dizi vardı. İsmi “OZ” idi. Oz hapishaneye verdikleri isimdi. Bu
hapishanede ilginç suçlular bulunuyordu ve onları topluma, en
azından kendi yaşadıkları ortama hazırlamak için yapılan ilginç
yöntemler kullanılıyordu. İşin sosyolojik boyutu bir tarafa, ki
tahminimce tamamen televizyondan ıslah yöntemi olarak
sunulmuştur bu dizi,tahmin edebileceğiniz gibi ben işin
teknolojik kısmıyla ilgiliyim. Hapishanede bir televizyon ekranı
ve birçok kulaklık vardı ve mahkumlar televizyon
seyredebiliyorlardı. Ayrıca mahkumlar haberleri de
dinleyebiliyorlar, kendi yöneticilere, gardiyanlara dava
açabiliyorlardı. Bilgisayar odasının olduğunu söylememe gerek
var mı?
Bu dizi geçtiğimiz yıllarda
ülkemizde de şifreli bir kanalda şifresiz olarak yayımlandı.
Böyle bir uygulama başlatıldı mı bilmiyorum, ama bu diziyle
karşımıza çıkan “işin teknolojik kısmı” epeyce ilgimi çekmişti.
Cebit fuarındaki bu ürünü de duyunca “belki de dijital teknoloji
dünyanın her bölgesine girmeye başladı” diye düşündüm.
Mahkumlara bu tür bir uygulama
sunulamamasını nedenlerinden biri de konuşulanları dinlemenin
zorluğu olabilir. Eğer öyle ise DC-01 buna son noktayı
koymuştur. Şimdi böyle bir uygulama yapılır mı yapılmaz mı?
Olayın dönüm noktası budur.
wolkan98@hotmail.com
İstanbul - 11.05.2004
http://sufizmveinsan.com
|