Kayıt için burayı tıklayın

skiden bir tezin lisanı ve üslûbunun “kifayetsiz” bulunduğu takdirde, muhtevası ne kadar iyi olsa da, reddedildiğini veya düzeltilmek üzere iade edildiğini biliyoruz. Şimdilerde ise düzgün Türkçe ile yazılmış, üslûp ve ifade güzelliğinden vazgeçtim, imlâ kurallarına ve Türkçe’nin ahengine azıcık uygun kaleme alınmış tez bulmak, kömür madeninde elmasa rastlamak kabilinden bir şey oldu.

“Dahi” manâsındaki “de, da” ekleri birleşik yazılıyor. Meselâ “arabada geldi” ile “araba da geldi” arasındaki muazzam anlam farkını anlamak okuyucunun ferasetine bırakılıyor. Memleketimizin en çok satan gazetelerinde bile aylar ve günlerin ilk harfleri küçük harfle yazılır oldu: “Cumartesi yerine cumartesi, Ağustos yerine ağustos” gibi. Bilgisayarlardaki “spell-check” programları ayarsız olduğu için, satır atlanırken kelimelerin heceleri bölünmeye başlandı: “çalı-şırken yerine çal-ışırken” gibi!

Hele öznesiz cümleler öldürüyor tefekkürümüzü, kemiriyor sabrımızı! Amerikanca’dan doğrudan tercüme ile, “damn it” karşılığında “kahretsin” deniyor. Yahu, Türkçe’de buna “Allah kahretsin” denir, Allah’a inanın veya inanmayın ama Türkçe’yi katletmeye hakkınız var mı?

Ortalık “ince nüans farklarından”, “ince ve küçük ayrıntılardan”... geçilmiyor. Hele TRT’de bile “bayan voleybol takımı” demiyorlar mı, tüylerim diken diken oluyor. “Bay ve bayan” kelimeleri “bey ve hanım” karşılığında uydurulmuş ama tuttuğu için hemen herkesin kullandığı “sözcükler” ama tıpkı “Ayşe Hanım, Ahmet Bey” gibi, “Bayan Ayşe, Bay Ahmet” şeklinde kullanılmaları gerekir. Bu akıllara zarar kullanımı İngilizce’ye tercüme ederseniz, karşınıza şu ucube çıkar: “Mrs/Ms voleyball team”. Yok öyle şey, adamlar “men’s/women’s voleyball team” derler... Yani erkekler/kadınlar voleybol takımı!

Kızım Saint Joseph Lisesi’nde okuyor. Acı acı ve ibretle müşahede ediyorum Fransızlar’ın lisanlarının ve kültürlerinin üzerine nasıl titrediklerini. Kompozisyonda tek bir kelime dahi yanlış yazılır veya kullanılırsa, hemen sıfırı bastırıyor hocaları. Hazin bir hakikat olarak, doğru ve mükemmel Fransızca, İngilizce, Almanca veya İtalyanca konuşan ama Türkçe’yi katleden gençler yetişiyor bütün okullardan...

Yanlışlıkla “aynısı” derse hemen düzeltirdim kızımın Türkçesi’ni, o da “herkes böyle konuşurken, taktı bu babam da buna” der gibi bakardı yüzüme. Herkese tavsiye ederim: Açık Radyo diye, İstanbul’da 94.9 FM’den yayın yapan çok seviyeli ve kaliteli bir radyo var. Hele sabahları sekiz ilâ on arasındaki “Açık Gazete” programını lûtfen kaçırmayın. “Aynısı” demeyen, gazetedeki hatayı “aynı” diye düzelterek okuyan ve akıcı, keyifli, hafif müstehzi üslûplarıyla dünyayı kulaklarımıza ve beyinlerimize taşıyan iki “adamın” doyulmaz (“doyumsuz” değil) sohbetlerini lûtfen dinleyin. Hem ufkunuz genişlesin, hem de arada bütün dünyadan seçilmiş birbirinden güzel sadalardan (yeni yetme özenticesiyle “sound”lardan) güzel mi güzel numuneler dinleyin (tabii ki RTÜK tarafından kapatılma konusu bitince)...

Bir sonraki sohbete kadar hoşça kalın. Ana temamız “hoşgörü” denen ucube çanta kelime olacak!

İstanbul - 29.09.2000
http://afyuksel.com


Üst Ana sayfa e-mail