Gönül Sarayına Bir Sitem

kendine güven
ununu eleyip bulgurunu savdın mı yani
bu eğreti duruşlar içinde kendi ruhuna yer bulamıyorsun düzgün olarak.
sen de eğiliyorsun ruhunu büzüp çöpe atarak
her şey yerli yerinde iken ruhuna yer yok.
her şeyi yok etmeye de takatin
ruhsuz yaşamaya devam diyorsun.

devam et.
onarmaya çalış…
ama ruhunu da koltuğunun altına sıkıştır.
onsuz olmaz.
onu inkâr ederek asla…
aşkın yüceliğinde bir marazi durum yok tecelli gerçeğine ram olmadıktan sonra.

............:

nefessiz kalabilemeyen vücudu taşıyan ruha nefes ver ki o da nefes alsın
yırt…
başına geçirilen
naylon torbayı.
terini sil…derin bir nefes çek…
kendini tanı.
amade ol her hücrene.
ve tekrar ek kendini…
çok nadasta kalınca ölür toprak.
biraz uğraşınca düzelir
içinde eğer varsa sana dair kalıntılar.
o ilk bakışlar ilk heyecanlar…
ilk tebessümler kadar yeninden
hatta daha sızıyla ama daha hoş gelir
nevi bahar ruh hanene.
çok odaların var sarayında
her odana herkesi doldurmuşsun.
en arka odanı kendine sakla.
orayı tekrar dizayn et.
ve dilediğin kelimelerin şifrelerini çözen anahtarla aç bazı zamanlarda.
mis kokusu yayılsın açıldıkça o odadan sarayına.
ve revnaklarından gelen bahar kokuları
tekrar güzellik getirsin sayarına.
tüller uçuşsun ruhunda yıldızlı gecelerde.
hayalin zahmete dönüşmemiş bir ince mızdıraptı.
çal ki makamı sen
çal ki makamı sen olasın.
ne fatura belası ne servis parası ne ucu bitmiş kalem derdi
ne başkaları başkaları başkaları…
sadece sen dinlen orada.
sarayın çok büyük…
keşfet gözlerini kapatıp onun çinilerini,
Renklerini,
Boyalarını,
tatlarını…

eğer Ferhatsız delinmeyen dağsız ise Şirin olmak, sana ilahi sanat seni orda belki küçük bir vav harfinin oyasında bulur
-ya hoyrat bir el bu güzelliği bozarsa?
sen han değil konak sunarsan olacağı bu.
bir kere yıkıldın mı bir kere bir kere daha olsun istemiyorsun.
rüyamdaki o hamam kokusuna benzer nemli yosun kokusu gibi odan.
sadece başında ızbandut gibi ruhların beklediği.
baksalar dışarıdaki
temaşaya
kaçabileceğin bir geda bir ürperti alıyor içini.
yarım yalın ayak.
bence havalandır.
perdelerini
yeniden dik.
biraz boya.
sedirlerindeki işlemeleri düzelt.
çok tozlu ve nemli kalmış
gözyaşlarıyla bu oda.
eğer dışardan biri dağıtıyorsa gelip
o halde.
bu odayı ona terk et.
ikinci bir oda aç kendine.
sadece senin olduğun.
dinlen sadece kendi odanda.
sonra mücadeleye devam
sarayın çok büyük.

hep bir çıkış noktası vardır.
sonuna kadar.
kendinle tokalaş.
kendini sev.
aynaya bak.
ve gör kendini.
seni senden başka mutlu kılacak bir şey yok.
yaslanma ve bahane bulma hiçbir şeye
senin mutsuzluğun kimseyi mutlu etmez ki.
kendini alemden soyutla ve dön kendine.
kendinde ara mutluluğu.
bak gör neler bulacaksın avanende.

ama öyle dedi.
ama böyle olmalıydı.
bunlar hep kendi yapamadığımız açılımların  düşsel maraziyetleri.
un da sensin
su da.
Şeker de,
Helva da...
yap kendini maharetli ellerinle.
ve tat kendini göreceksin nasıl dağılıyorsun ve lezzet oluyorsun kendinde.
bahaneler tükeniyor sen oldukça kendinde.
ince bir musiki gibi .
fa diyezden
ta en ince si bemole atlayan notalardasın oysa.

ben bunları yapmaya çabalıyorum.
kendi odam var.
ve kendi tayınım.
dilek benim
istek benim.
ruh benim orada.
sessiz kelimeler ile konuşuyorum.
uzakta iken dahi olabiliyorum .bazen hüzzam.
bazen peşrev makamında.
ve hep!
Rab ,kul ve boyun eğmek makamında

doygunlaştırmazsan ruhunu.
aç kalır ve ölür.
orda besle onu.
Nebi ikliminde sözünde
içsin abı hayat suyunu en güzel
ibriklerden.
ve sazendenin udunda yetişsin.
ikliminde büyüsün yeşersin
gönlün.
ki her dem taze ve tebessümkar olasın

belki.
senin bahar şenliklerine davet edersin beni.
gülşen kokan gül kokusunda bir ahsen i suret hükmünde
görünmeden sana.
dolanırım rüzgarınla.
ve giderim zahmetsizce.
sessiz ve sitemsiz.

Murat Çavga - Edirne
irwinbukowski@hotmail.com
12
.09.2006
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail