GÜZEL YAZI YAZMA SANATI

X. BÖLÜM

"Bir ülkeyi ayakta tutan, ileriye götüren, yükselten, geleceğe taşıyan lokomotif her alanda yetişmiş, okumuş, bilgili, tecrübeli ehil kadrolardır. Yazarlar bu ehil kadro sınıfına dahildirler…

MÜKEMMEL BİR ROMAN NASIL YAZILIR?

Geçenlerde güzel bir kitap okudum. Kitabı Prof. Herbert N. Casson yazmış. “Hayatta ilerle ve ilerlet“ başlığı altında yazar iş hayatında başarılı olmanın inceliklerini güzel bir şekilde sergilemiş.

Yazar her insan çalıştığı işin hilelerini değil, inceliklerini öğrenmelidir, diyor. Ve bir şeyi ne kadar öğrenirseniz öğrenin, öğrenmeye değer bir o kadar daha çok şeyin olduğunu görürsünüz, diye ekliyor.

Herbert N. Casson sürekli yararlı eserler okumayı tavsiye ediyor kitabında. Ve İngiliz trilyarderi Dale Carnegie’yi örnek veriyor:

“Kitabın değerini bütün insanlardan daha iyi anlayan Dale Carnegie devrinde 60 milyon İngiliz Sterlini kazanmış ve servetinin yarısı ile herkes için kütüphaneler kurdurmuştu.”

Şimdi bu satırları okurken insanın aklına bir soru takılıyor. Bizim de dünya sıralamasına giren 7-8 milyarderimiz var, devlet hazinemizden daha fazla parayı ellerinde tutan bu zengin beş on tekelci tayfası acaba neden öyle bir faaliyette bulunmazlar. Türkiyemizde şehir kütüphaneleri orada dursun, üniversite kütüphanelerimizde bile yeteri kadar kitap yoktur. Zengin kütüphanesi olmayan bu universitelerde bilimsel çalışma nasıl yapılabilir, ehil kadrolar nasıl yetiştirilebilir ki?

Halkta okuma alışkanlığı olmadığından da bu halktan okumamış milletvekilleri çıkmak zorundadır.

Şimdi tekrar Casson’a bırakayım sözü: ‘Meşgul olduğunuz iş ne olursa olsun, işinizde yükselmeniz için size yardımcı olacak yığınla kitap vardır. Okumayı bildikten sonra cahil kalmanın hiçbir sebebi yoktur... Hayatta insana en pahalıya mal olan şey cahilliktir ve ondan kurtulmanın tek yolu okumaktır.’ (prof. Herbert N. Casson: Hayatta ilerle ve ilerlet, S. 55).

Sonuç olarak Casson her ne iş yapıyor olursanız yapınız, onu en mükemmel şekilde yapınız, tavsiyesinde bulunuyor. Çünkü hiçkimsenin gücü mükemmel bir işi görmemezlikten gelmeye yetmez. Mükemmel bir iş her zaman kendini mükemmel bir şekilde kabul ettirir...

Evet, konumuz mükemmel bir roman nasıl yazılır? Casson’dan cesaret aşısı aldıktan sonra etkileyici bir romanın en önemli kurallarından birine geçelim:

KONFLİK

Roman figurları bir harekete mecbur kaldıkları, bir karar vermeye maruz kaldıkları vakit gerçek anlamda canlanırlar.

James N. Frey’den buna bir örnek:

Düşünün ki, üç asker bir nehiri geçmek zorundalar. Aylardan Kasım olduğundan geçmek istedikleri nehir oldukça soğuk. Yüzmek için pek uygun bir gün değil. Komutan askerlere nehiri geçmek için on dakikalık bir mola tanır. Askerlerden biri on dakika tenefüsü beklemeden karşıya geçer ve nehirin diğer tarafında dinlenir. Bir diğer asker suyun akıntısını takip ederek yürür ve dereyi en dar yerinde yüzme işine hacet kalmadan geçer. Tabi yürürken on dakikalık dinlenme işinden de feragat eder. Komutanları ise nehirin kıyısında on dakika dinlenir, vakit dolduktan sonra diğer tarafa geçer.

Şimdi askerlerin seçtikleri bu yollar pek mühim olamasa da, burada önemli olan, göze çarpan şey, herbirinin bir problemi nasıl çözdükleridir.
Birisi hoş olmayan bir durumu hemen telafi etmeye çalışıyor. Bir diğeri hoş olmayan bir şeyi engellemek için yolunu uzatıyor, bir diğeri ise hoş olmayan bir durumu elinden geldiği kadar erteliyor. Her figurun engelleri, problemleri aşma metotları birbirinden farklı. Böylece okuyucunun bilincinde oluşan karakterleri de gerçekten farklı biçimde kişisel bir siluet kazanıyor. Bu da gösteriyor ki, olaylar karşısında her insan başka bir davranış şekline sahiptir. Davranış şekli ise kişinin karakter yapısıyla, yaşadığı sosyalizasyonla alakalıdır.

Konfik bir figurun dilek ve isteklerinin herhangi bir güce çarpmasıyla oluşur. Örneğin: Doğaya karşı, başka bir figurun herhangi bir tavrına karşı, ruh dünyasındaki herhangi bir şeye karşı, figurun iç dünyasındaki herhangi bir şeye karşı, veya herhangi bir yerden gelen bir şeye karşı... Bir figuru karşı çıktığı şeyden ve nasıl davrandığından tanırız.

Konflik bir figurun üzerine tutulan neon ışığı gibidir. Onun her hareketini açık açık gösterir. Okuyucuyu ilgilendiren figurun hareketi değil, figurun kendisidir...Çünkü hareketi mühim kılan şey figurun kendisidir. Bir hikaye her zaman bir mücadele içerir. Ve hikayedeki figurun mücadele şeklinden onun “kim“ olduğunu anlarız...

Daha önce örnek verdiğim kitaplardan Mc Murfy kaldığı psikiatrist hastahaneyi kurtarmaya çalışır, başhemşire ise asla hastahanede değişiklik istemez. Humbert Humbert Lolita’yı ister, Lolita ise ondan nasıl kurtulacağının yollarını arar. Yaşlı adam en büyük balığı tutmak ister, balık son gücüyle denizde kalmaya çalışır.

Figurlar değişik hedefler edindiklerinden ve kararlı bir şekilde bu hedeflere ulaşmak istediklerinden, orada “konflik” (çatışma) oluşur. Eğer inatçılıkla amaçlarına ulaşmaya çalışırlarsa mükemmel bir dramın şartları yerine gelmiş olur.

Roman figurları yaratırken onları herhangi bir “hararet noktasıyla” birbirine bağlamak gereklidir.

HARARET NOKTASI’yla birbirine bağlı figurlara örnekler:

- Birbiriyle anlaşamayan baba ve oğul. Onları birbirine bağlayan hararet noktası ise aralarındaki sevgi ve evlat yükümlülüğü. Yani burada “sevgi” hararet noktasıdır.

- Birbiryle anlaşamayan huzursuz bir çift. Aralarındaki konflik belki
doğal ölümle, belki de boşanma ile sona erecektir. Evli
olduklarından, çocuklara karşı sorumluluk taşıdıklarından, tarihi
geçmiş bir sevgiyle yine de birbirlerinden herhangi bir
şekilde ayrılamıyorlar. Burada “evlilik“ hararet noktası.

- Hapishanede aynı koğuşta kalıp da birbiriyle geçinemeyen,
anlaşamayan iki mahpus. Burada hararet noktası paylaşmak
zorunda oldukları ‘koğuş’.

- Askerlikte komutanından nefret eden bir asker. Ne yaparsa yapsın,
komutanının emirlerini yerine getirmek mecburiyetindedir. Burada “Askeriye“ hararet noktasıdır...

İÇ KONFLİK

Eğer bir figurun arzu ve istekleri herhangi bir engele çarparsa ve bu engel figurun iç dünyasından geliyorsa, örneğin mesuliyet duygusu korku ile çarpışıyorsa, sevgi günahla, azim vicdanla, o zaman figur bir ‘iç konflik’ (İç çatışma) taşıyor demektir. Figurlar tıpkı gerçek insanlar gibi iç çatışmalar yaşarlar.

Yaşayan insan bir karar vermesi durumunda kendi kendisiyle bir mücadele içindedir. Kararsızlıktan dolayı kendi kendisini çoğu zaman suçlar, korku, utanma duygusu, şüphe ve vicdan azabı çeker. Tüm bunlar insanın iç dünyasında oluşan konfilkerden doğarlar. Bu tür iç konflikler roman figurlarını ilginç hale getirmenin dışında, okuyucu için “unutulmaz” kişiler yaparlar.

Örneğin Humbert Humbert reşit olmayan kuzeni Lolita’yı ihtirasla sever, onu deli gibi sevdiği halde eğer vıcdanı yüzünden bir iç konflik yaşamasaydı, okuyucu Humbert Humbert’ten belki de tiksinir, onu lanetlerdi. Yaşlı adam ve Deniz kitabında Hemingway’in yarattığı Figur, tuttuğu balığa karşı derin bir duygu taşımasaydı, onu öldürmeye karşı şiddetli bir vicdan azabı duymasaydı, sadece basit bir macera hikayesi oluşurdu ki, o kitabı kimse okumaya değer bulamazdı bile.
Soğuktan gelen ispiyoncu kitabında demir perdenin arkasına geçen figur bir de bakıyor ki, kendi hükümetinin pis işleri komunist bir devletin pis işlerinden farksız. Figur öyle bir iç çatışma yaşar ki, sonunda bu konfliki ölümü göze almakla çözer.
Colleen McCullough’un ‘Çalıkuşları’ kitabında Pater Ralph Magie’ye çocukluğundan itibaren aşıktır. Fakat ömrünün sonuna kadar katolik bir papazın evlenme hakkı olmadığından, müthiş bir iç konflik yaşar ve büyük aşkıyla ölünceye kadar savaşır.

Roman kahramanları iç konflik yaşadıkları sürece, bir şeyi elde edebilmek için iç dünyalarındaki çelişkilerle savaş içindedirler. İç konfliklerin fazla büyük olması gerekmez, fakat figurun gözünde ne kadar büyük olurlarsa, o kadar iyi.

Örneğin bir kaç Lira çalmış bir genç kendi kendine büyük bir suçluluk duygusu yaşarken, diğer taraftan milyonlarca para çalmış bir iş adamı hiç uykusuz bir gece geçirmiyor. Burada birkaç Lira çalan gencin hikayesi milyon çalmış bir adamın hikayesinden daha heyecan verici bir hikayedir. Çünkü buradaki hırsızlık olayı gencin kişiliğini, namus kavramını, şerefini yitirmesini, kendi kendisini suçlamasını ön plana çıkarıyor. Yani büyük bir “iç konflik“ oluşturuyor. Öte taraftan milyon çalmış iş adamı ise hırsızlık olayının sonuçlarından ahlaki dersini çıkarmıyor, çünkü karaktersiz olduğundan ahlak kuralları onun için zaten geçersiz.

Dramatik romanda konflik üç şekilde oluşur.

- Kalıcı (statik) konflik
- Birden gelişen konflik (çalkantılı konflik),
- Yavaş yavaş gelişen konflik.

- Kalıcı/statik konflike bir örnek:

- Birbiriyle çatışan iki bölük asker statik bir konflik içindedir. Birbirlerine habire ateş ettikleri halde yaşadıkları konflik kalıcı, değişmeyen bir nitelik taşır.
- Birbirine bağıran iki çocuk statik bir konflik içindedirler. ‘Yapacaksın, yapmayacaksın! Yapacaksın, yok yapmayacağım!’ şeklinde birbirini iten iki çocuk statik bir konflik içerisindedirler.

Eğer romanınız statik konflikler içeriyorsa geminiz karaya demir atmış demektir. Konflikler gelişmezse, utangaç olan utangaç kalırsa, cesaretli hep cesaretli olursa, güçsüz hep güçsüz ise, güçlü hep güçlü, o zaman roman ilginçliğini yitirir. Okuyucuyu hiçbir şey statik bir konflik kadar sıkamaz veya hiç konflike yer vermezseniz tam anlamıyla sıkıcı bir roman yazmış olursunuz.

- Çalkantılı Konflik:

Ucuz melodramlarda kullanılan bu tür konfliklerde figur bir an hiddetle reaksiyon gösterir, bir diğer an şefkatli olabilir. Okuyucunun bu tür figurların hareketlerini okurken adeta başı döner.

İyi yazılmış romanlarda konflikler yavaş yavaş geliştirilir. Çünkü konflik figurun karakter yapısını içerir. Yavaş yavaş geliştirilen bir konflik bir figurun karakteristik yönlerini statik veya çalkantı halindeki bir konflikten daha iyi bir şekilde gözler önüne serebilir. Figurun karakter yapısını her yönüyle görebilmek için konflik yavaş yavaş gelişmek zorundadır.

Mükemmel bir roman yazmanın en büyük sırrı bir konflikin giderek gelişmesiyle yavaş yavaş sergilenmesidir. Ancak bu şeklide okuyucu figurun bir engelin ardından bir diğer engelle karşılaşmasını heyecanla takip edebilir, konflik ne kadar çoğalırsa, figur üzerindeki mücadele yükü de o denli çoğalır. Figur geliştikçe konflik de büyür. Ve figurlar ancak bu şekilde duygusal anlamda değişirler.

Her mükemmel roman merkezi bir konflik taşır. Fakat roman figuru bu ana konflikin yanısıra bir çok başka problemle de karşı karşıyadır. Bu konflikler theorik anlamda değişik türden olabilir:

- Doğaya karşı
- İnsana karşı insan
- Topluma karşı insan (Politik içerikli romanlar bu türdendir),
- Kendine karşı insan (Drama)
- Kadere karşı insan

Evet, yıldırım hızıyla yazımın sonuna gelmiş bulunuyorum... Gelecek kısımda „Diyalog ve diyalog çeşitlerini“ inceleyeceğim...

DEVAM EDECEK!

Nuray Lale

Kaynaklar:

- James N. Frey: Wie man einen verdammt guten Roman schreibt. Emons Verlag, 1993.

- Prof. Dr. Herbert N. Casson: Hayatta ilerle ve ilerlet. Hayat yayınları, 1997, İstanbul.

NURAY  LALE, Eğitim ve Sağlık Bilimcisi
 www.nuraylale.de
lalenuray@yahoo.de
İstanbul -12.05.2005
http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail