"Bir ülkeyi ayakta tutan, ileriye
götüren, yükselten, geleceğe taşıyan lokomotif her alanda
yetişmiş, okumuş, bilgili, tecrübeli ehil kadrolardır. Yazarlar
bu ehil kadro sınıfına dahildirler…
MÜKEMMEL BİR ROMAN NASIL YAZILIR?
Geçenlerde güzel bir kitap okudum. Kitabı Prof. Herbert N.
Casson yazmış. “Hayatta ilerle ve ilerlet“ başlığı altında yazar
iş hayatında başarılı olmanın inceliklerini güzel bir şekilde
sergilemiş.
Yazar her insan çalıştığı işin hilelerini değil, inceliklerini
öğrenmelidir, diyor. Ve bir şeyi ne kadar öğrenirseniz öğrenin,
öğrenmeye değer bir o kadar daha çok şeyin olduğunu görürsünüz,
diye ekliyor.
Herbert N. Casson sürekli yararlı eserler okumayı tavsiye ediyor
kitabında. Ve İngiliz trilyarderi Dale Carnegie’yi örnek
veriyor:
“Kitabın değerini bütün insanlardan daha iyi anlayan Dale
Carnegie devrinde 60 milyon İngiliz Sterlini kazanmış ve
servetinin yarısı ile herkes için kütüphaneler kurdurmuştu.”
Şimdi bu satırları okurken insanın aklına bir soru takılıyor.
Bizim de dünya sıralamasına giren 7-8 milyarderimiz var, devlet
hazinemizden daha fazla parayı ellerinde tutan bu zengin beş on
tekelci tayfası acaba neden öyle bir faaliyette bulunmazlar.
Türkiyemizde şehir kütüphaneleri orada dursun, üniversite
kütüphanelerimizde bile yeteri kadar kitap yoktur. Zengin
kütüphanesi olmayan bu universitelerde bilimsel çalışma nasıl
yapılabilir, ehil kadrolar nasıl yetiştirilebilir ki?
Halkta okuma alışkanlığı olmadığından da bu halktan okumamış
milletvekilleri çıkmak zorundadır.
Şimdi tekrar Casson’a bırakayım sözü: ‘Meşgul olduğunuz iş ne
olursa olsun, işinizde yükselmeniz için size yardımcı olacak
yığınla kitap vardır. Okumayı bildikten sonra cahil kalmanın
hiçbir sebebi yoktur... Hayatta insana en pahalıya mal olan şey
cahilliktir ve ondan kurtulmanın tek yolu okumaktır.’ (prof.
Herbert N. Casson: Hayatta ilerle ve ilerlet, S. 55).
Sonuç olarak Casson her ne iş yapıyor olursanız yapınız, onu en
mükemmel şekilde yapınız, tavsiyesinde bulunuyor. Çünkü
hiçkimsenin gücü mükemmel bir işi görmemezlikten gelmeye yetmez.
Mükemmel bir iş her zaman kendini mükemmel bir şekilde kabul
ettirir...
Evet, konumuz mükemmel bir roman nasıl yazılır? Casson’dan
cesaret aşısı aldıktan sonra etkileyici bir romanın en önemli
kurallarından birine geçelim:
KONFLİK
Roman figurları bir harekete mecbur kaldıkları, bir karar
vermeye maruz kaldıkları vakit gerçek anlamda canlanırlar.
James N. Frey’den buna bir örnek:
Düşünün ki, üç asker bir nehiri geçmek zorundalar. Aylardan
Kasım olduğundan geçmek istedikleri nehir oldukça soğuk. Yüzmek
için pek uygun bir gün değil. Komutan askerlere nehiri geçmek
için on dakikalık bir mola tanır. Askerlerden biri on dakika
tenefüsü beklemeden karşıya geçer ve nehirin diğer tarafında
dinlenir. Bir diğer asker suyun akıntısını takip ederek yürür ve
dereyi en dar yerinde yüzme işine hacet kalmadan geçer. Tabi
yürürken on dakikalık dinlenme işinden de feragat eder.
Komutanları ise nehirin kıyısında on dakika dinlenir, vakit
dolduktan sonra diğer tarafa geçer.
Şimdi askerlerin seçtikleri bu yollar pek mühim olamasa da,
burada önemli olan, göze çarpan şey, herbirinin bir problemi
nasıl çözdükleridir.
Birisi hoş olmayan bir durumu hemen telafi etmeye çalışıyor. Bir
diğeri hoş olmayan bir şeyi engellemek için yolunu uzatıyor, bir
diğeri ise hoş olmayan bir durumu elinden geldiği kadar
erteliyor. Her figurun engelleri, problemleri aşma metotları
birbirinden farklı. Böylece okuyucunun bilincinde oluşan
karakterleri de gerçekten farklı biçimde kişisel bir siluet
kazanıyor. Bu da gösteriyor ki, olaylar karşısında her insan
başka bir davranış şekline sahiptir. Davranış şekli ise kişinin
karakter yapısıyla, yaşadığı sosyalizasyonla alakalıdır.
Konfik bir figurun dilek ve isteklerinin herhangi bir güce
çarpmasıyla oluşur. Örneğin: Doğaya karşı, başka bir figurun
herhangi bir tavrına karşı, ruh dünyasındaki herhangi bir şeye
karşı, figurun iç dünyasındaki herhangi bir şeye karşı, veya
herhangi bir yerden gelen bir şeye karşı... Bir figuru karşı
çıktığı şeyden ve nasıl davrandığından tanırız.
Konflik bir figurun üzerine tutulan neon ışığı gibidir. Onun her
hareketini açık açık gösterir. Okuyucuyu ilgilendiren figurun
hareketi değil, figurun kendisidir...Çünkü hareketi mühim kılan
şey figurun kendisidir. Bir hikaye her zaman bir mücadele
içerir. Ve hikayedeki figurun mücadele şeklinden onun “kim“
olduğunu anlarız...
Daha önce örnek verdiğim kitaplardan Mc Murfy kaldığı
psikiatrist hastahaneyi kurtarmaya çalışır, başhemşire ise asla
hastahanede değişiklik istemez. Humbert Humbert Lolita’yı ister,
Lolita ise ondan nasıl kurtulacağının yollarını arar. Yaşlı adam
en büyük balığı tutmak ister, balık son gücüyle denizde kalmaya
çalışır.
Figurlar değişik hedefler edindiklerinden ve kararlı bir şekilde
bu hedeflere ulaşmak istediklerinden, orada “konflik” (çatışma)
oluşur. Eğer inatçılıkla amaçlarına ulaşmaya çalışırlarsa
mükemmel bir dramın şartları yerine gelmiş olur.
Roman figurları yaratırken onları herhangi bir “hararet
noktasıyla” birbirine bağlamak gereklidir.
HARARET NOKTASI’yla birbirine bağlı figurlara örnekler:
- Birbiriyle anlaşamayan baba ve oğul. Onları birbirine bağlayan
hararet noktası ise aralarındaki sevgi ve evlat yükümlülüğü.
Yani burada “sevgi” hararet noktasıdır.
- Birbiryle anlaşamayan huzursuz bir çift. Aralarındaki konflik
belki
doğal ölümle, belki de boşanma ile sona erecektir. Evli
olduklarından, çocuklara karşı sorumluluk taşıdıklarından,
tarihi
geçmiş bir sevgiyle yine de birbirlerinden herhangi bir
şekilde ayrılamıyorlar. Burada “evlilik“ hararet noktası.
- Hapishanede aynı koğuşta kalıp da birbiriyle geçinemeyen,
anlaşamayan iki mahpus. Burada hararet noktası paylaşmak
zorunda oldukları ‘koğuş’.
- Askerlikte komutanından nefret eden bir asker. Ne yaparsa
yapsın,
komutanının emirlerini yerine getirmek mecburiyetindedir. Burada
“Askeriye“ hararet noktasıdır...
İÇ KONFLİK
Eğer bir figurun arzu ve istekleri herhangi bir engele çarparsa
ve bu engel figurun iç dünyasından geliyorsa, örneğin mesuliyet
duygusu korku ile çarpışıyorsa, sevgi günahla, azim vicdanla, o
zaman figur bir ‘iç konflik’ (İç çatışma) taşıyor demektir.
Figurlar tıpkı gerçek insanlar gibi iç çatışmalar yaşarlar.
Yaşayan insan bir karar vermesi durumunda kendi kendisiyle bir
mücadele içindedir. Kararsızlıktan dolayı kendi kendisini çoğu
zaman suçlar, korku, utanma duygusu, şüphe ve vicdan azabı
çeker. Tüm bunlar insanın iç dünyasında oluşan konfilkerden
doğarlar. Bu tür iç konflikler roman figurlarını ilginç hale
getirmenin dışında, okuyucu için “unutulmaz” kişiler yaparlar.
Örneğin Humbert Humbert reşit olmayan kuzeni Lolita’yı ihtirasla
sever, onu deli gibi sevdiği halde eğer vıcdanı yüzünden bir iç
konflik yaşamasaydı, okuyucu Humbert Humbert’ten belki de
tiksinir, onu lanetlerdi. Yaşlı adam ve Deniz kitabında
Hemingway’in yarattığı Figur, tuttuğu balığa karşı derin bir
duygu taşımasaydı, onu öldürmeye karşı şiddetli bir vicdan azabı
duymasaydı, sadece basit bir macera hikayesi oluşurdu ki, o
kitabı kimse okumaya değer bulamazdı bile.
Soğuktan gelen ispiyoncu kitabında demir perdenin arkasına geçen
figur bir de bakıyor ki, kendi hükümetinin pis işleri komunist
bir devletin pis işlerinden farksız. Figur öyle bir iç çatışma
yaşar ki, sonunda bu konfliki ölümü göze almakla çözer.
Colleen McCullough’un ‘Çalıkuşları’ kitabında Pater Ralph
Magie’ye çocukluğundan itibaren aşıktır. Fakat ömrünün sonuna
kadar katolik bir papazın evlenme hakkı olmadığından, müthiş bir
iç konflik yaşar ve büyük aşkıyla ölünceye kadar savaşır.
Roman kahramanları iç konflik yaşadıkları sürece, bir şeyi elde
edebilmek için iç dünyalarındaki çelişkilerle savaş
içindedirler. İç konfliklerin fazla büyük olması gerekmez, fakat
figurun gözünde ne kadar büyük olurlarsa, o kadar iyi.
Örneğin bir kaç Lira çalmış bir genç kendi kendine büyük bir
suçluluk duygusu yaşarken, diğer taraftan milyonlarca para
çalmış bir iş adamı hiç uykusuz bir gece geçirmiyor. Burada
birkaç Lira çalan gencin hikayesi milyon çalmış bir adamın
hikayesinden daha heyecan verici bir hikayedir. Çünkü buradaki
hırsızlık olayı gencin kişiliğini, namus kavramını, şerefini
yitirmesini, kendi kendisini suçlamasını ön plana çıkarıyor.
Yani büyük bir “iç konflik“ oluşturuyor. Öte taraftan milyon
çalmış iş adamı ise hırsızlık olayının sonuçlarından ahlaki
dersini çıkarmıyor, çünkü karaktersiz olduğundan ahlak kuralları
onun için zaten geçersiz.
Dramatik romanda konflik üç şekilde oluşur.
- Kalıcı (statik) konflik
- Birden gelişen konflik (çalkantılı konflik),
- Yavaş yavaş gelişen konflik.
- Kalıcı/statik konflike bir örnek:
- Birbiriyle çatışan iki bölük asker statik bir konflik
içindedir. Birbirlerine habire ateş ettikleri halde yaşadıkları
konflik kalıcı, değişmeyen bir nitelik taşır.
- Birbirine bağıran iki çocuk statik bir konflik içindedirler.
‘Yapacaksın, yapmayacaksın! Yapacaksın, yok yapmayacağım!’
şeklinde birbirini iten iki çocuk statik bir konflik
içerisindedirler.
Eğer romanınız statik konflikler içeriyorsa geminiz karaya demir
atmış demektir. Konflikler gelişmezse, utangaç olan utangaç
kalırsa, cesaretli hep cesaretli olursa, güçsüz hep güçsüz ise,
güçlü hep güçlü, o zaman roman ilginçliğini yitirir. Okuyucuyu
hiçbir şey statik bir konflik kadar sıkamaz veya hiç konflike
yer vermezseniz tam anlamıyla sıkıcı bir roman yazmış olursunuz.
- Çalkantılı Konflik:
Ucuz melodramlarda kullanılan bu tür konfliklerde figur bir an
hiddetle reaksiyon gösterir, bir diğer an şefkatli olabilir.
Okuyucunun bu tür figurların hareketlerini okurken adeta başı
döner.
İyi yazılmış romanlarda konflikler yavaş yavaş geliştirilir.
Çünkü konflik figurun karakter yapısını içerir. Yavaş yavaş
geliştirilen bir konflik bir figurun karakteristik yönlerini
statik veya çalkantı halindeki bir konflikten daha iyi bir
şekilde gözler önüne serebilir. Figurun karakter yapısını her
yönüyle görebilmek için konflik yavaş yavaş gelişmek zorundadır.
Mükemmel bir roman yazmanın en büyük sırrı bir konflikin giderek
gelişmesiyle yavaş yavaş sergilenmesidir. Ancak bu şeklide
okuyucu figurun bir engelin ardından bir diğer engelle
karşılaşmasını heyecanla takip edebilir, konflik ne kadar
çoğalırsa, figur üzerindeki mücadele yükü de o denli çoğalır.
Figur geliştikçe konflik de büyür. Ve figurlar ancak bu şekilde
duygusal anlamda değişirler.
Her mükemmel roman merkezi bir konflik taşır. Fakat roman figuru
bu ana konflikin yanısıra bir çok başka problemle de karşı
karşıyadır. Bu konflikler theorik anlamda değişik türden
olabilir:
- Doğaya karşı
- İnsana karşı insan
- Topluma karşı insan (Politik içerikli romanlar bu türdendir),
- Kendine karşı insan (Drama)
- Kadere karşı insan
Evet, yıldırım hızıyla yazımın sonuna gelmiş bulunuyorum...
Gelecek kısımda „Diyalog ve diyalog çeşitlerini“
inceleyeceğim...
DEVAM EDECEK!
Nuray Lale
Kaynaklar:
- James N. Frey: Wie man einen verdammt guten Roman schreibt.
Emons Verlag, 1993.
- Prof. Dr. Herbert N. Casson: Hayatta ilerle ve ilerlet. Hayat
yayınları, 1997, İstanbul.
NURAY
LALE, Eğitim ve
Sağlık Bilimcisi
www.nuraylale.de
lalenuray@yahoo.de
İstanbul
-12.05.2005
http://sufizmveinsan.com
|