Düzeltme işi
romanın sonunda yazarın mutlaka yapması gereken, kendisiyle
en son
savaşımıdır. Sadece düzeltme işlemi amatör bir yazarı
profesyonel bir yazardan ayırır. Romanın düzeltilmesi ve daha
musaffa hale getirilmesi, boş kelimelerin tasviye edilmesi başka
birileri tarafından yapılmamalıdır. Bu sadece yazarın görevi
olmalıdır.
Daha sonra
yazdığınız eser son bir kontroldan geçirilebilir. Bir eser
yazdığınız vakit, eserinizi başka bir kişiye okuttuğunuz zaman,
o kişi kolaylıkla sizin hatalarınızı, zayıf olduğunuz noktaları,
yetersiz karakter tasvirlerini, yanlış mecaz manaları ve zayıf
diyaloglarınızı keşfeder. Eğer bir figurun davranışları hedefe
yönelmiyorsa bunu başka birileri daha iyi görebilirler, çünkü
kitabı okuyan kişi kendisi yazmamıştır o eseri. Kitabınızın
sıkıcı yerlerini kendiniz belki göremeyebilirsiniz, ancak bir
başkası bunu hemen farkeder. Edebiyat alanında bir deha bile
olsanız, mutlaka bir yorumcuya ihtiyacınız vardır. Aşırı
kabiliyet bile romanın düzeltilmesini engellemez.
Bir romanı
başarıyla sonuca edirmek için eleştirmenlerin onu nasıl
gördüklerini ve kitabınızı daha objektiv bir şekilde
görebilmenizi ancak onu değiştirerek, daha mükemmel hale
getirmek ile mümkündür. Kitabınızı aile fertlerine veya
akrabalarınıza okutmanız pek birşey getirmez. Roman yazarları
veya oldukça çok eser okumuş birileri size çekinmeden
hatalarınızı söyleyebilirler. Yazarlar genellikle birbirleriyle
ilişkidedirler, onlara ulaşmak için çaba sarfetmelisiniz.
James N.
Frey roman yazarlarını üç ayrı gruba ayırmış:
-
hemen şevke, heyecana gelenler
-
edebi kabiliyetliler ve
-
yıkıcılar
Heyecana
gelenler roman fıgurlarınızın hareketlerini övgüyle
eleştirirler. Figurunuzu adeta göklere çıkarırlar. Bu grup
yazarları genellikle övgü dolu eleştiriler getirirler ve
kitabınızın yorumunu yaptıktan sonra sizin neredeyse Nobel
ödülünü hak ettiğinizi söylerler... Ancak bu size hiçbir menfaat
getirmez. Daha bir çok yerinin düzeltilmesi gereken eseriniz
size bir şaheser olarak yansıtılır, ki bu yazarı uçuruma
sürükler.
İkinci
gruptakiler ise:
Eserinizi
dünya literatürü ile karşılaştırır bu gruptakiler. Size tanınmış
eserler okumanızı tavsiye ederler. Yani yaptıkları eleştiri size
hiçbir fayda getirmez.
Yıkıcı
yazarlar esas eleştirmenlerdir. Bunlar size acımadan sadece
mükemmel yazdığınız romanı değil, kişiliğinize, şahsiyetinize
saldırır gibi eleştirirler sizi. Eleştirileri her cümleyle sizin
kendinize güveninizi bir çırpıda yok eder. Mesela: Öyle saçma
yazmışsın ki, bir ev kadını gibi. İlk önce bir dünyayı gez, gör,
öğren de, ondan sonra roman yazmaya kalk, gibi... Böyle bir
gruba kitabınızı sunmanız sonuçta sizi güçlendirir. Eğer
kitabınızda eleştirilen yerler hep aynı iseler, o kısımları
mutlaka yeniden yazmalısınız. Fakat romanınızda bir aşk dramı
sergilediyseniz, eleştirmenlerin istediği gibi güzel bir sonla
noktalayamazsınız kitabınızı. Yani getirilen eleştirilerin
belirli bir sınırı vardır. O sınırı aşıyorsalar yorumlar, o
zaman neyi nasıl değiştireceğinizi kendiniz belirlemelisiniz...
Ama
herşeyden önce en ilk eleştirmen kendiniz olmalısınız.
Yazdığınız eseri bir kasete okuyunuz ve onu defalarca
dinleyiniz. Nerede eksiklik varsa, onu hemen keşfedersiniz. Veya
romanınızın içeriğini iyi bir arkadaşınıza anlatınız. Anlatırken
eksik bıraktığınız yerler üzerinde tekrar çalışabilirsiniz.
Yöntemlerden bir diğeri ise, yazdığınız eseri üç ay
bekletmeniz... Bu zaman zarfında eserinizi hiç okumayınız. Üç-
dört ay sonra onu açıp, okuduğunuz zaman bütün yanlışlarınız,
hatalarınız kendiliğinden ortaya çıkar...
Düzeltme
yaparken en önemli nokta acımasız olmanızdır. Yani düşünce
şekliniz önemlidir. Fazlalıkları yok etmek, eksik tasvirleri
eklemek, kısaltma, düzeltme, değiştirme işlerini acımasızca
yapmanız eserinize binbir renk katar...
Ernest
Hemingway’i örnek vermek gerekirse, ne demek istediğim daha
kolay anlaşılır sanıyorum. Hemingway yazdığı her romanı
otuz-kırk kez düzelitirmiş... Eleştirmenleri onun bu yüzden bir
dahi olduğunu ileri sürerlermiş... Bütün eserlerini katı bir
çalışma sonunda yayına verirmiş...
İlk önce
roman hikayanizi adım adım analiz etmelisiniz... En önemli
noktalardan birisi romanınızın maksada ulaşıp, ulaşmadığı
meselesidir. Sonra basamak diagramındaki olayların gelişmesi,
hikayenin bir bütünlük taşıyıp, taşımaması gelir... Figurları
bir kutuptan diğer kutuba nasıl vardırıldıkları, steriotip
fıgurlar kullanıp, kullanmadığınız, konflikleri ve iç
çatışmaları nasıl sergilediğiniz, okuyucunu duygu dünyasına
nasıl hitap ettiğiniz, olaylara nasıl çözüm getirdiğiniz,
terkrarlamalara yer verip, vermediğiniz v.s.
Bu yazı
dizisinde adı geçen tüm önemli noktaları mercek altına alır gibi
kendiniz kontrol edebilirsiniz romanınızı. Bütün diyalog
sahnelerini mutlaka gözden geçirmelisiniz. Diyaloglarınız
hikayenin gidişatını ilerletiyor mu, yoksa hiçbir gelişme
sahnelemiyor mu, fıgurların karakterlerini tasvir ediyor mu,
etmiyor mu, figurun akıllıca davranmasını ne derece yansıtıyor,
hikayeye renk katıyor mu, yoksa hiçbir özellik taşımıyor mu?
Evet, yazar
olmak bu yazı dizidinde anlatıldığı gibi pek kolaya alınacak bir
iş değil. En büyük yazarlar bile roman basmadan önce yazar
sıfatını taşımamışlardır. Bir insanın yazar olmasını sonuçta
yayınevleri karar verirler, eğer eseriniz basılmaya müsait
ise...
Edebiyattan
anlamayan ve ilk okulu bile bitirmemiş insanların bugünden
yarına yazar olacaklarını hiç kimse bekleyemez... Hayat hikayesi
ilginç olanlar tecrübeli bir yazara yadırabilirler romanlarını.
Bir mektup yazarken yüzlerce imla hatası yapan liseli bir genç
her ne kadar roman yazarı olmaya özlem duysa da, iyi bir yazar
olmayı başaramaz... Gerçekten bu işe kabiliyeti olanların güzel
eserler bırakmaları daha yerinde olur.
Edebitaya
kabiliyeti olanların birçoğu roman yazarı olamamıştır... Neden?
Çünkü kabiliyetin yanısıra en önemli unsurlardan birisi çelik
disiplindir, azimdir, sabırdır. Eğer gerçekten kabiliyetli
iseniz, bunun büyük bir engel olduğunu farkedersiniz, çünkü
basite alınacak bir iş değildir roman yazmak...
ROMAN
YAZMANIN GİZLİ SIRRI SÜREKLİLİKTİR. Thomas Mann’ı örnek vermek
gerekirse, sekizyüz sayfalık „Sihir Dağı” romanını adam hergün
iki-üç sayfa yazarak tamamlamış. Bu da demek oluyor ki, mükemmel
roman yazma sanatı oldukça büyük sabır isteyen bir şeydir.
Hemingway yaklaşık 10 roman yazmış hayatında ve sonunda
depresyona girip, intihar etmiştir. Yazarlarda intihar oranı çok
yüksektir, o yüzden... Eğer her hafta on-oniki sayfa yazabiliyor
iseniz ve bunu düzenli bir şekilde yapıyor iseniz, amacınıza
ulaşmanız muhakkaktır...
Bu yazı
dizimde her noktayı direk vurgulamaya çalıştım. Ondördüncü
kısımda hayatın içinden verdiğim örnekler gerçektirler...
Geçenlerde bir bayan bana o bölümü arşivlemeye utandığını
yazmış. Ben utanılacak bir şey yazmadım, oysa. Toplumunuzun
çirkin suratını da sergileyiniz! İçinde yaşadığım Türk
toplumunun bütün çirkinliklerini yazmaya kalksaydım, inanın
kendi toplumunuzun insanlarından tiksinirdiniz. Bana atılan
çamurları bilseniz, o insanların yüzlerine tüküresiniz
gelirdi... Avvam takımından neler çektiğimi o yüzden bir ben
bilirim... Ruhen ve bedenen güzel bir kadın olduğumdan ve
senelerdir yalnız yaşadığımdan, sürekli iftiralara maruz
kalmışımdır. Kendi milletimin çirkinlikleri yüzünden dört kez
sinir krizi geçirdim...
Evet, bu son
bölümü de yazdıktan sonra artık bu konuda daha fazlasına gerek
duymuyorum. Bu yazı dizisindeki bilgileri edinebilmek için sizin
yaklaşık iki yıllık bir açık öğretimden geçmeniz ve yaklaşık iki
bin Euro da para ödemeniz gerekmektedir. Geceler boyu uykusuz
kaldım sizler için. En az kitap yayınlayan ve kitap okumayan
Türk toplumuna hizmetlerim de burada sona ermiştir...
Yazılarım
ışığında yayınlayacağınız en güzel romanların Türk toplumundan
çıkması ve içinde yaşadığınız toplumu en güzel şekilde
portrelemeniz dileklerimle... Roman yazmaya başlamadan önce
yüzlerce roman okuyunuz...
Hepinize
üstün başarılar..
Not: Almanca
biliyor iseniz, Size birkaç kaynak kitap tavsiye etmek isterim:
- James N. Frey (1987,
1993): Wıe man einen verdammt guten Roman schreibt. Emons
Verlag.
Köln
- Layos
Egri (2002, 1965, 1993): Literarisches Schreiben. Starke
Charaktere, Originelle
Ideen, Überzeugende Handlung. Autorenhaus Verlag. New York,
Berlin.
- William Zinsser (1976, 1980,1985,1988,1990,1994,1998, 2001):
Schreiben wie ein
Schriftsteller. - Fach und Sachbuch, Biographie,
Reiseberichte, Kritik, Business,
Wissenschaft und Technik. Autorenhaus Verlag. New York, Berlin.
- Natalie Goldberg (1986, 2003): Schreiben in Cafes. Autorenhaus
Verlag. Berlin.
NURAY
LALE, Eğitim ve
Sağlık Bilimcisi
lalenuray@yahoo.de
Bielefeld
-
21.02.2006
|