Tarım ilaçları
kullanan bahçıvanlarda daha yüksek Parkinson hastalığı riski var
Araştırmacılar,
çiftçiler ve amatör bahçıvanlardan tarım ilaçları ile fazla temas
edenlerin Parkinson hastalığına yakalanma risklerinin çok daha fazla
olduğunu açıkladılar.
Daha evvelce elde
edilen deliller bu defa beş Avrupa ülkesinde 3000 kişi üzerinde
yapılan araştırma ile daha da güçlendirildi.
Bilim adamları yoğun
bir şekilde tarım ilaçları ile temas eden kişilerin diğerlerine oranla
%50 daha fazla Parkinson olma riski olduğunu tesbit ettiler.
Bu tedavi edilemeyen
hastalığın en önemli karakteristikleri sallanma, kasların titremesi
ve yürümekte zorluktur. Sebebi ise beyindeki kasları kontrol eden
nöronlara kimyasal mesajlar yollayan sinir hücrelerinin
dejenerasyonudur.
İngiltere’de
çoğunluğu elli yaş üzerinde olan 120.000 kişi de bu hastalık vardır.
Geoparkinson ismi
verilen araştırmada İskoçya, İtalya, İsveç, Romanya ve Malta’dan
gönüllüler yer almıştır.
Araştırmacıların
bulgularına göre amatör bahçıvanlar gibi tarım ilacını az kullanan
kişilerde hiç kullanmayanlara göre %9 daha fazla Parkinson görülme
olasılığı vardır. Çiftçiler ve diğer yüksek oranda bu ilaçlarla
teması olam kişilerde ise bu olasılık %43 düzeylerindedir.
New Scientist
dergisinde yer alan bu araştırma hangi tarım ilaçlarının suçlanması
gerektiğini ise belirtmemiştir.
Bilim adamları ayrıca
ailesinde Parkinson öyküsü bulunan kişilerde bu riskin %350 oranında
arttığını belitmektedirler.
http://www2.netdoctor.co.uk/news/index.asp?y=2005&m=5&d=26&id=
119161 (özet)
Açık arazide mobil
telefon kullanımı normalden üç kat daha fazla kanser riski taşıyor
Yapılan bir
araştırmada açık arazilerde düzenli olarak mobil telefon kullanan
kişilerin şehirlerdekilere oranla üç kat daha fazla beyin tümörü
geliştirme riski olduğu belirtilmiştir. Bilim adamları açık
arazideki kullanıcıların cep telefonlarından şehirdekilere göre üç kat
daha fazla radyasyon aldıklarını belirtmişlerdir. Bunun sebebi de baz
istasyonlarının yerleşik alanlara kıyasla birbirinden çok daha fazla
uzak olmasıdır.
Beyin kanseri olan
1400 hasta ile mobil telefon kullanma alışkanlıkları hakkında
görüşülmüş ve gene 1400 kişiden oluşan sağlıklı bir grupla mukayese
edilmiştir.
Araştırmayı yürüten
bilim adamları mobil telefon kullanımı ile doğrudan ilişkili
vak’aların fazla olmadığını ve bulguların bunu kesin olarak
doğrulamadığını belirtmişlerdir. Ancak, İsveç’te Orebro Üniversite
Hastahanesinden kanser uzmanı Prof. Lennart Hardell sonuçların en
azından mobil telefonlardan gelen mikrodalga radyasyonla beyin tümörü
gelişme riski arasında bir ilişki olduğunu belirlediğini söylemiştir.
Prof. Hardell bu
sonuçları dikkate alarak insanların tedbir almasını, mobil telefon
kullanımlarını sınırlandırmalarını ve özellikle bu kısıtlamayı
çocuklarda da uygulamalarını belirtmiştir.
Journal of
Occupational and Environmental Medicine dergisinde yayınlanan bu
araştırma için yaşları 20 ve 80 arasında değişen ve hem kötü huylu hem
de iyi beyin tümörü olan 1400 İsveç’li Ocak 1997 ve Haziran 200o
tarihleri arasında incelemeye tabi tutulmuştur.
Bilim adamları
telefonda geçirilen zamanla beyinde bir tümör gelişmesi arasında bir
ilişki bulamamışlar, ancak yaşanılan yer (şehir veya açık arazi) ile
beyin tümörü arasında bir ilişki bulmuşlardır.
Taşrada yaşayan ve üç
yıldan fazla mobil dijital telefon kullanan kişilerde şehirlerde
yaşayanlara göre üç kat daha fazla beyin tümörü görülmüştür.
Gene taşrada açık
arazide yaşayanlar şayet beş yıldan fazla dijital telefon
kullanmışlarsa tümör riski şehirde yaşayanlar göre dört misli daha
fazla olmaktadır. Ancak, bilim adamları eski tip analog mobil
telefonlar üzerinde yaptıkları araştırmada bunlarla ilgili herhangi
bir tümör riski görmemişlerdir.
Açık arazide bir
mobil telefon el setinden yayılan radyasyon şehirdekine göre 10 misli
daha fazladır, çünkü baz istasyonlar arasındaki mesafe çok çok daha
fazladır.
Buna karşılık analog
telefonlarda emisyon sabittir ve açık arazi ile şehir arasında bir
fark yoktur.
Kötü huylu tümörler
için riskin çok daha fazla olduğu tesbit edilmiştir, şöyle ki açık
arazide yaşayanlarda şehirdekilere göre 8 misli fazla risk vardır.
Ancak, bütün bu
sonuçların kesinleşmesi için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır ve
geniş kapsamlı araştırmalar tamamlanana kadar insanların tedbirli
davranmaları gereklidir.
Prof. Handell’in
önerisi az telefon görüşmesi yapmak ve mümkünse özel kulaklık
kullanmaktır.
Özellikle çocukların
mobil telefon kullanmasında çok dikkatli olmak gereklidir.
Şu anda 13 ülkeyi
kapsayan geniş kapsamlı bir araştırma sürdürülmektedir. Bu
araştırmanın sonuçları bize kesin olarak kanser ile mobil telefon
kullanımı arasında bir ilişki olup olmadığını gösterecektir.
Netdoctor.co.uk’den
özet
Vitamin E’den
zengin besinler Parkinson hastalığını önlemekte yararlı oluyor
Zeytinyağı, ay
çekirdeği, badem, her türlü yeşillik ve benzeri E vitamini zengini
besinlerin Parkinson hastalığını önlemekte yararlı oldukları yapılan
bir araştırma ile tesbit edilmiştir.
Kanada ve Abd’de
yaşayan bilim adamları besinlerle orta veya yüksek düzeyde vitamin E
alan kişilerin (tablet halinde olmaması gerekli) beyinlerini bu
hastalıktan koruyabileceklerini bildirmişlerdir. Öte yandan Vitamin C
ve beta karoten’in bu hastalıktan korunmak açısından bir faydası
olmadığı belirtilmiştir.
Montreal’de bulunan
Royal Victoria hastanesinden epidemiologist Mayhar Etminan ve
arkadaşları bu koruyucu etkinin ancak düzenli bir şekilde E vitaminli
besinler tüketmiş olan kişilerde görüldüğünü belirtmişlerdir. Tablet
halinde alınan sentetik E vitaminin faydalı olduğuna dair herhangi
bir kanıt yoktur.
Yapılan
araştırmalarda E vitamininden zengin gıdalar tüketmenin ancak
hastalıktan önceki devrelerde korunma açısından yararlı olduğu
görülmüş, hastalandıktan sonra ise bunun bir yararı olmadığı tesbit
edilmiştir.
Araştırmacılar, ay
çekirdeği ve zeytin yağının koruyucu özelliğinin onları tüketenlerin
yaşam tarzı ile bağlantılı olduğunu belirtmiştir.
Aynı tez Vitamin C
içinde geçerlidir. Her ne kadar çok güçlü bir antioksidan olsa da,
vitamin C yi çok tüketen kişiler yaşam tarzları nedeniyle daha fazla
Parkinson riski altındadırlar. Örneğin, meyve de dahil olmak üzere
vitamin C içeren çok tatlı yiyecekler tüketmek Parkinson hastalığı
riski le ilişkili olabilir.
Parkinson Hastalığı
Derneği kişilerin dengeli, bir beslenme tarzı uygulamalarını ve zeytin
yağı, fındık, badem ve taze yeşil sebzeler tüketmelerini önermiştir.
netdoctor.co.uk’den
özet
Kronik sırt ağrısı
için ameliyat her zaman en uygun tercih olmuyor
90 yıldan beri bel
kemiğinin alt bölgesini rahatlatmak için uygulanan ameliyat kronik
ağrı çeken kişiler için en uygun tercih olmayabilir.
Nüfusun %85’i
yaşamının herhangi bir döneminde sırt ağrısından acı çekmektedir ve
%10 da ise sırt ağrısı kronikleşmiş bir durumdadır ve de doktorlar
içinde tedavisi oldukça güç olmaktadır.
Ayrıca, iş günü ve iş
gücü kayıpları dikkate alındığında toplum için de son derece yüksek
bir maliyeti vardır.
Geleneksel olarak
uygulanan ameliyatın verimliliği hakkında tartışmalar başlayınca,
Medikal Araştırma Kurulu bir kıyaslama yapmak üzere harekete geçer.
Böylece ameliyatı tercih etmiş kişilerin sonuçları ve ameliyat olmadan
yoğun bir fizyoterapi ve davranış terapisi (bir çeşit psikolojik
danışmanlık) uygulanan kişilerin sonuçları karşılaştırılmıştır.
British Medical
Journal’da yayınlanan araştırma sonuçlarına göre ameliyat yoğun bir
rehabilitasyon programından daha iyi değildir ve çok daha pahalıdır.
Bu yüzden doktorların hastalarına ameliyattan önce rehabilitasyon
programını önermeleri gereklidir.
Bu araştırmada bir
yıldan daha fazla süre sırt ağrısından şikayetçi olmuş hastalar
incelenmiştir. Yaklaşık olarak hastaların yarısı (176 hasta) ameliyat
edilmiş, geri kalanlara ise rehabilitasyon programı uygulanmıştır.
Bu hastalar üç hafta
müddetle haftada üç defa hem tedavi hem de eğitim almışlardır.
Tedavide genel olarak kasları esnetme egzersizleri ve dengeyi korumak,
omurga için egzersizler, hidroterapi, aletli kardiyovasküler
egzersizler (koşu bandı, kürek ve pedal çevirme aletleri)
uygulanmıştır.
Her iki gruptaki
hastada gelişmeler görülmüş, ağrıları azalmış ve hareket yetenekleri
artmıştır. Oksford’da bulunan Nuffield Ortopedi Merkezin’ den
ortopedist Jeremy Fairbank ve arkadaşları iyileşme açısından her iki
grup arasında çok az bir fark olduğunu görmüşlerdir. Ancak, bu
rprogramı takibeden iki yıl içinde rehabilitasyon uygulanmış
hastaların %38’i ameliyat olmak zorunda kalmışlardır.
Ulaşılan sonuç ise
rehabilitasyonun öncelikle doğrudan ameliyat yerine daha güvenli ve
ucuz bir tedavi yöntemi olduğu için tercih edilmesi; fizyoterapi ve
benzeri alternatif yöntemler başarısız olduğunda ameliyat yapılması
şeklindedir. Bu şekilde bir rehabilitasyonu bütün fizyoterapi
departmanları uygulayabilir.
netdoctor.co. uk’den
özet
İstanbul -20.08.2005
http://sufizmveinsan.com
|