Hamilelikte yaşanan
stres çocuğun duygusal beynini etkiliyor
Hamilelik döneminde annenin stresli
olması bebeğin duygularının gelişmesi için büyük önem taşıyan
beyninin yapısını değiştirebiliyor.
Buna ek olarak rodent cinsi fareler
üzerinde yapılan araştırmalarda stresin etkilerinin kız ve erkek
bebeklerde farklılıklar gösterdiği tesbit edildi. Magdeburg
Üniversitesi/Almanya’dan Katharina Braun bu keşfin erkek ve
kadınların duygusal ve psikiyatrik bozukluklara ne ölçüde yatkın
olduğunu açıklayabildiğini belirtmiştir. Braun, bu çalışmasını
Viyana da her yıl toplanan Avrupa Nöro- bilimcileri Derneğinin
yıllık toplantısında sunmuştur.
Braun ve meslekdaşları Israil deki
Kudüs Üniversitesinde stresin hamile fareler üzerindeki etkilerini
de araştırdılar. Şayet, anne fareler hamilelik döneminin son üç
ayında strese maruz kalıyorlarsa doğan bebeklerin beyinlerinin her
iki tarafında duyguları kontrol eden bölümde (cingulate cortex ve
orbitofrontal cortex) daha az sinir bağlantısı (ağı) kurdukları
gözlendi.
Buna ek olarak beynin değişik
bölgelerindeki sinir hücreleride normalden daha farklı bağlantılar
yaptılar ve bu bağlantı şekilleride kız ve erkek bebeklerde
değişiklik gösterdi.
Beyinde hafıza ve duyguları kontrol
eden hipokampus bölgesinde erkeklerde daha fazla bağlantı oluştu,
buna karşılık kızlarda bağlantı adedi düştü.
Prefrontal kortekste erkeklerde daha
kısa sinir bağlantıları oluştu, ancak kızlarda hiç bağlantı
oluşmadı.
Braun, beyindeki bu gelişmelerin
yetişkinlerde ki davranışları nasıl etkilediğini henüz test etmedi.
Ancak, bu sonuçlar insanlarda görülen duygusal bozuklukların ne
şekilde ortaya çıktığını belirten mekanizmayı açıklamakta yararlı
olabilecektir.
Kızlar ve Erkekler
Erkek çocuklarda kızlara göre daha
fazla ADHD-Attention Deficit Hyperactivity Dısorder (Dikkat
bozukluğu ve hiper aktivite) görüldü. Bu bozukluk beynin prefrontal
bölgesindeki dikkat sistemleri ile ilgilidir. Buna karşılık
kızlarda da depresyon gelişti ki bu da hipokampusun küçülmesi ile
ilişkilidir.
Braun ‘’Bebeklik döneminde yaşanan
deneyimlerin, özellikle duygusal deneyimlerin yetişkinin hayatındaki
beyin içi bağlantıları etkilediğini’’ belirtmiştir. Strese
duyarlılık doğumdan sonrada devam eder ve değişik stres tipleri ile
travmalar beyinde değişik defektlere yol açar.
Örneğin, bebek farelere uygulanan
günlük ızdırap verici uyarıcılar, veya annelerinden ayrılmak gibi
deneyimler hep prefrontal kortekste değişimlere sebep olmuştur.
Ancak, ayrılık durumu daha fazla sinir bağlantısı üremesine neden
olmuş, fakat ızıdrap verici uyarıcılardan dolayı daha az bağlantı
üremiştir.
Gene bir cins fare (brush tail rats)
üzerinde yapılan daha ileri düzeydeki deneylerde ise (ki bu cinste
babalar bebeklerin bakımından sorumludur) babanın uzaklaştırılması
bebeklerin beynindeki duygusal merkezlerde daha az nöron bağlantısı
oluşmasına yol açmıştır.
Bebeklerde aktivite azlığı görülmüş ve
bu şekilde büyümüşlerdir. Ayruca, annelerinin sesine de cevap
vermemişlerdir. Duygusal boşluklar yaşayan hayvanlarda daha
sonraları hem duygusal hemde sosyal sorunlar oluşmuştur.
DONDURULMUŞ
DUYGULAR
Braun, Romen öksüzler arasında onların
yaşadıkları üzücü deneyimlerin sonuçlarını kıyasladı ve şunu
belirtti ‘’Aynen hayvan beyninde olduğu gibi insan beynide
duyguların gramerini öğrenmek zorundadır’’.
Öksüz çocuklar aileler tarafından
evlat edinildikten sonra iyi bir davranış düzeyine ulaştılar, ancak
duygusal yanları sanki dondurulmuş gibi kaldı.
Braun, şimdi bu etkilerin
değiştirilebilmesi konusunda bilim adamları ile işbirliği
yaptıklarını ve bir yetişkinin beyninin genç beyinlerde olan
esnekliği ne zaman kaybettiğini bilmeninde önemli olduğunu
belirtmiştir.
Bu arada Roma üniversitesinden Igor
Branchi’nin yaptığı çalışmalardan bir ümit ışığı vermiştir. Bu
çalışmalarda fareler (ana okulu çocuğu çağındaki çocukların yaşına
denk yaştaki fareler) ekstra sosyal uyarıcılarla karşılaştığında
bebeklik döneminde oluşmuş duygusal sorunlarının çoğunda düzelme
görülmüştür.
-12. Temmuz.2006
-New Scientist.com haber servisi
-Helen Philips, Vienna