Her
gün beynimize beş duyu aracılığı ile bir yığın algı,
etki,enformasyon, izlenim ve bilgi gelir. Bunlardan bazıları
hatırlanır, bazıları ise unutulur gider. Unutulan verilerin
bir kısmı duyulup anında unutulur, bir kısmı hazırlanılan
bir sınavın başarılmasına kadar akılda tutulur, bir kısmı
ise bir ömür boyu saklı kalır. Neden her veri yaşam süresince
hatırlanamıyor?
Şu
an kendinizi dinleyip son bir ayda yaşadıklarınızı hatırlamaya
çalışın. Bize enteresan gelen bilgiler, hoşlandığımız,
beğendiğimiz yada aksine nefret ettiğimiz simalar, şaşırtan,
kötü, can sıkıcı yahut özel anlarımız akla ilk gelen
bilgilerdir. Tüm bu hatırlananların ortak özelliği
verilerin duygularla boyanmasıdır. Önemli olan bizi bir şekilde
çok etkilemiş olmasıdır. Sinir hücreleri olan sinapslarımız
aracılığı beynimize ulaşan bilgiler elektrik akımı veya
frekanssal titreşim formlarıyla tanınırlar. 10-15 saniye
kadar süren impulslar daha sonra kesilir. Ulaşan impulslar
beyin hücrelerini tetikler, eklenebileceği bağlantıyı araştırıp
bağlantı kurar. Beyinde bilgiler puzzle’ın parçaları gibi
belli bağlantılarla şifrelenir. Yeni bilgi beyinde bağlantı
yapabileceği ilgili bilgiyi arar. Eğer ulaşan bilgi daha önceden
yer etmiş bilgilerle bir çağrışıma giremiyor yada bir
merak ve ilgi uyandırmıyorsa yararsız bilgi adıyla
etiketlenip dışarı atılır. Bilmediğimiz lisanda duyduğumuz
konuşmalar, telefon numaraları gibi bilgiler çok kısa süre
içinde unutulur. Bir kulağımızdan girip diğer kulağımızdan
çıkması misali çok kısa sürede unutulan bilgilerdir.
Beyinde
indikatör görevi gören bu tarz impulslar bizde ani
reaksiyonların oluşmasına neden olmaktadır. Trafik lambasının
kırmızı yanması, karşıdan karşıya geçerken hızla üzerimize
gelen arabanın korna çalması alıcı duyuları uyarır ve
beyine impuls gönderir ve o an biyolojik bedende ani
reaksiyonlar oluşturur. Hemen akabinde bizlerin hayati kararlar
almasına imkan sağlar. Bu tarz algıların beynin korteksinde
değerlendirilip,cevaplandırılmaları çok zaman alır ve
tepki gecikir. Her türlü hareketin kortekste denetlenip,
kontrolden geçmesi şarttır. Beynin buna karşı geliştirdiği yol tüm
hareketlerin beyinde önceden programlanıp, kesin şeklini
alması ve giderek otomatikleşmesidir.
Düşünen
beyin diye tanımlayacağımız beynin korteks tabakası beş
duyu organından gelen verileri değerlendirir ve bilinçli
cevaplar verir. Otomatik (motor) hareketlerde enformasyonlar
kortekse uğramadan direk sinir hücrelerine iletilir. Nöronlar
sinir sistemi üzerinden taşınarak kaslara iletilir ve davranış
ortaya konulur.
Alışkanlık
diye bilinen bu tarz davranışlar belli çalışmaların ardından
kazanılan davranışlardır. Bir olay karşısında konulacak
tepkinin veri datasından anında çekilip, yürürlüğe
konulması, hareketlerde güveni, kesinliği ve yumuşaklığı
beraberinde getirecektir. Beynin yükünü hafifletmesi yanında
bir çok işin aynı anda yapılması avantajını sağlamaktadır.
Trafiğin yoğun olduğu bir bölgede arabanızı sürerken, bir
yandan arkadaşınız ile sohbet etmeniz öte yandan radyodan
gelen melodi ile ritim tutmanız olağan bir hal almış, davranışlar
zaman almaksızın kendiliğinden oluşmuştur. Bir gitarist
eline gitarı aldığı zaman çalmaya başlar, elleri beyin
gibi işler ve gitarın hangi perdesine basacağını düşünmez.
Akışın başarısı ise, daha önceden yaptığı etütlerin
ne kadar verimli bir şekilde çalıştığına bağlı olarak
değişir.
Enformasyonların
beyinde kalıcı bir şekilde kayıtlanması çağrışım yolu
ile hafızadaki diğer enformasyonlarla birleştirilmesidir. Öğrenilen
bilgilerin önceden edinilen bilgilerle bağlanması kalıcılığı
sağlamaktadır. Soyut olarak anlatılan bu konunun bir yönü
de hücre içersinde gerçekleşen kimyasal tepkimelerdir.
Hepimizin adını sıkça duyduğu protein sentezi hafıza
mekanizmasıyla yakından ilintilidir. Protein sentezi en kaba
ifadesi ile DNA molekülündeki genlerin anlatım yaparak bir ürününü
ortaya koymasıdır. Bu ürünler enzim, hormon gibi kompleks
protein molekülleridir. Kan yolu ile gerekli bölgelere ulaştırılır.
Her
hücrenin bir mikro hafızası vardır. Boyutu mikro olmasına
rağmen ihtiva ettiği tüm yaşamsal bilgiler ile dev bir kütüphaneye
benzetmek yanlış olmaz. Nesilden nesile aktarılan bu minik
ama dev arşiv DNA molekülüdür. DNA molekülü ikili sarmal
yapıya sahip ve başlıca dört kimyasal maddeden oluşur.
(A-adenin,G-guanin,S-sitozin,T-timin) Bu dört harf üçerli
kombinasyonlarla bir araya gelerek genetik kodonları meydana
getirirler, bir diğer ifade ile genetik şifreyi oluştururlar.
Beyne
gelen ilk uyarının gelmesi ve beyinde bağlantı araması olayını
hücresel birimde incelersek beyin hücrelerindeki DNA molekülündeki
genlerin, hızla taranması (search) anlamına gelmektedir. Bir
anlamda internette kelime ile search yapma işlemi gibidir. Bir
bulguya rastlanırsa size bunların adresleri öncelik sırasına
göre sunulur. Beyin hücrelerinde de bu türden sonuçlar alınır
ve çağrışımı en yoğun olan gen , impulslar ile uyarılır.
Yapılan araştırmalarda sanılanın aksine, protein sentezi
yapılacak DNA molekülünün ikili sarmal yapısının lokal bağların
çözülüp, mRNA sentezi yaptığını göstermiştir. Bir fotoğrafın
negatifi gibi DNA’daki mevcut genin negatif şablonu RNA molekülü
olarak hazırlanır. Bu hazırlanma işlemine giriş ve hazırlık
evresi ile enformasyon kısa süreli hafızaya geçmiş olur.
İşlemin sonucunda oluşan RNA (Buna m-RNA adı verilir
m=messager-mesaj) hücrenin çekirdek bölgesinden ayrılmak üzere
harekete geçer. Bu hareketin start verildiği anda, bilgi, kısa
süreli hafızadan uzun süreli hafızaya yönlenmiş olur.
mRNA’ların protein sentezi merkezleri olan ribozomlara erişebilmeleri
20 dakikalık süre içinde gerçekleşmektedir. Bu süre zarfında
şok edici bir olayın yaşaması sonucu güçlü bir impuls
beyine varırsa, protein sentezi bu noktada kesintiye uğratılmış
olur. Bunun sonucunda mRNA molekülü mevcut bilgisini protein
molekülüne dönüştürmeden bozunuma uğrar.20 dakika içinde
hatırlanan izler bir daha hiç hatırlanmamak üzere silinip
gider. Trafik kazası geçiren bir insanın kaza anını şok geçirip
o anı hatırlayamaması bu sebepledir.
Proteinlerin
en küçük alt birimi olan amino asitlerin çeşitli sayı ve sıralarda
yan yana gelip bir zincir oluşturması, protein moleküllerini
yaratmaktadır. Protein sentezinde kullanılan insanlardaki
aminoasit çeşidi 20dir. Alfabedeki harfler gibi
aminoasitlerinde yan yana gelmeleri binlerce çeşit protein
moleküllerini oluşturur. Algılanan impulsların uzun süreli
hafızaya dönüştürülmesi enformasyonların protein moleküllerine
dönüştürülmesi ile mümkündür. Enerji formunda olan
bilgiler hafıza molekülleri adını verdiğimiz proteinlere dönüştürülür.
Bu işlem ribozomlarda gerçekleştirilir. mRNA da üçlü
genetik şifreye karşılık gelen aminoasitler ribozomda
birbirlerine peptid bağları ile bağlanması sonucunda protein
molekülleri oluşturulur.
Hatırlama
anında, hücrenin uyarılması sonucu protein şeklinde
saklanan bu enformasyonlar tekrar hafızaya çağrılır.
Uzun
zamandan beri moleküler biyoloji uzmanları beyin hücreleri içinde
yaşamın tüm izlerinin,algı ve anılarının, hatta önemsiz
gibi görünen en ufak ayrıntı ve zayıf izlerin dahi tümüyle
saklandığını ileri sürmektedirler. DNA bileşimlerinin üzerinde
yer alan moleküller kendilerini ilgilendiren bir uyarı aldıklarında
,bulundukları yerden çözümleyerek, enzimler aracılığı
ile yeni bir ‘’satır’’ oluşturmaya gider yani yeni bir
nükleotid sıralama içine girerler. Bu yönde değişim ile
(mutasyon) bilgiler DNA üzerine yazılır Böylece nesiller
boyu, bilgilerin aktarımı sağlanabilir.
Uzun
süreli hafızaya işlenmiş bilgilerin istenildiği zaman hatırlanılmasını
engelleyen baskılar mevcuttur. Sinapslar arası bağlantı bölgelerinde
iletişimi sağlayan transmitterler mevcuttur. Uyarı sonucu bu
maddenin bloke olması neticesinde beyinden bilgiler alınamadığı
için bilindik bir şeyin hatırlanamaması sorunu ile karşılaşırız.
Hipnoz sırasında baskılayıcı etkenlerin tümü ortadan
kalkar.
Yaşanmayan
ve tanınmayan , yalnızca okunan yada duyulan bir bilgiyi öğrenmek
daha güçtür. Gerçekten yaşanılan bir anın, duyu organları
ile algılanması, bilgiyi içsel yaşantıya dönüştürür. Kısaca
enformasyonlar ne kadar çok kanaldan beyne ulaşırsa o derece
kolay hatırlanır, güç unutulur.
İstanbul
- 06.06.2001
http://sufizmveinsan.com
Popüler Bilim
Nisan- Mayıs 2002
Kaynak:
Yaşamın
temel kuralları Cilt 2 Prof. Dr. Ali Demirsoy
Düşünmek,
Öğrenmek, Unutmak Frederic Vester
|