GRİP İÇİN ALINAN
İLAÇLARA DİKKAT
Grip ve nezle için alınan bazı ilaçların beyinde koordinasyon
bozukluğuna sebep olduğu belirtildi
Grip ve nezle tedavisinde kullanılan bazı antiallerjik ilaçların,
beyinde koordinasyon bozukluğuna yol açabileceği uyarısında bulunuldu.
Ondokuz Mayıs Üni. Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof Dr. Süleyman
Çelik, yaptığı açıklamada, grip ve nezle tedavisinde genellikle
allerji ilaçlarının kullanıldığını kaydederek şöyle dedi:
"Özellikle grip vakalarının yoğun olarak görüldüğü şu günlerde bu
ilaçları kullananlar, dikkati gerektiren işlerle uğraşmamalıdırlar.
örneğin araç kullananlar, trafik kazalarına neden olabilirler. çünkü
beyindeki koordinasyon bozukluğu, o kişinin hız ve mesafe gibi
ayarları iyi yapamamasına neden olur."...
50 YAŞ
ÜZERİNDEKİLER DİKKAT!: YÜKSEK TANSİYON
İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik
Farmakoloji Anabilim Dalı Tıbbi Deneysel Araştırmalar enstitüsü
Araştırma Sorumlusu Doç. Dr. Yağız Üresin, Türkiye'de 50 yaşın
üzerindeki insanların yaklaşık yarısının hipertansiyon hastası
olduğunu bildirdi.
Pfizer'in geleneksel "Medya Bilgi Paylaşım Günleri" çerçevesinde
gerçekleştirilen "Yüksek Tansiyon ve Tedaviye hasta uyumu" konulu
toplantıda konuşan Doç. Dr. Üresin: hipertansiyonun kan basıncındaki
yükselme olduğunu, ancak kan basıncının kontrol edilmesi halinde
hastalığın ilerlemesinin önlenebileceğini kaydederek, hipertansiyonun
tedavi edilmediği takdirde beyin damarları hastalıkları ile kalp,
böbrek ve damar hastalıklarına yol açan en önemli etkenlerden biri
olduğunu belirtti.
Hastalığın çok belirti vermediğini, ancak ailesinde tansiyon hastası
bulunanlar ile sigara ve alkol tüketenlerin en önemli risk grubunu
oluşturmalarını nedeniyle zaman zaman kan basınçlarını ölçtürmeleri
gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Üresin, "Türkiye'de 50 yaşın
üzerindeki insanların yaklaşık yarısının hipertansiyon hastası olduğu,
Hastalık Türkiye genelinde ise yüzde 20-30 oranında görülmektedir"
dedi.
Doç. Dr. Üresin hastalığın tedavisinde olanakları yeterli olmasına
rağmen tedavisinde beklenen başarının sağlanamadığını, hastanın teşhis
konulduktan sonra hayatının geri kalan döneminde her gün ilaç alması
gerektiğini fakat birçoğunun bağımlılık yapması ve böbreklere zarar
verdiği düşüncesi ile kullanılmadığını belirtti.
SEBZE-MEYVE
KANSER DÜŞMANI
ABD'de, Columbia Presperitian Sağlık Merkezi'nde çalışan Dr. Nicholas
Gonzales, pankreas, pankreas kanseri hastalarını, kemoterapiye karşı,
sebze, meyve, vitamin ve mineraller ile tedavi etmeyi hastaları
üzerinde denedi ve başarılı oldu.
Amerikan Ulusal Kanser enstitüsü tarafından 1.4 milyon dolarlık
araştırma ödülü kazanan doktorun, çalışmasını daha ileriye götürmek ve
bilimsel olarak kanıtlamak için, bir dizi araştırma yapacağı
bildirildi. Pankreas hastalarında yaşama ömrünün ortalama 5 ila 6 ay
arasında uzatılabileceğini açıklayan doktorun, 11 pankreas kanseri
hastası üzerinde yaptığı araştırmalarda, hastalara yüksek oranda
sebze, meyve ve meyve suları, biraz yoğurt, balık ve yumurta verdiği,
bu uygulamasını vitamin, çeşitli bitki özleri ve mineraller vererek
desteklediği belirtildi. araştırmaya katılan 11 hastadan 9'unun bir
ile iki yıl arasında yaşadığı, iki hastanın 3,5 ve 4,5 yıldır
yaşamakta olduğu kaydedildi. Dr. Gonzalez'in araştırma sonucu daha
bilimsel olarak kanıtlandığı takdirde, uzun zamandır gündemde olan
sebze, meyve, yoğurt, balık mineraller ve vitaminlerin insan
sağlığında önemleri bir kez daha ispatlanmış olacak...
KADINLARDA
DEMİR İHTİYACI...
Kadınların demir ihtiyacı erkeklere göre daha fazla:
Kadın ve erkeklerin demir ihtiyacının farklı olduğunu belirten
uzmanlar, kadınlarda adet kanaması, hamilelik ve emzirmeye bağlı demir
kaybının arttığını söyledi.
Kadınların demir depolama kapasitesinin de düşük olduğunu belirten Dr.
Fazıl Yalçın "Kadınlarda günlük demir ihtiyacı 15 mg, erkeklerin ise10
mg'dır. Kadınların demir depolama kapasitesi 4 mg/kg iken bu oran
erkeklerde 14 mg/kg'dir. Dolayısıyla kadınların demir desteğine
ihtiyaçları vardır" dedi.
Başlıca demir kaynaklarının kırmızı ve beyaz etler olduğunu ifade eden
Dr. Yalçın, ancak araştırmaların hayvansal gıdalardaki demirin
bitkisel gıdalardakine göre daha kolay emildiğini gösterdiğini
söyledi...
GINKGO BILOBA
, ALZHEIMERİN TEDAVİSİNDE TACRINE’DEN DAHA ETKİLİ
Alzheimer tedavisinde kullanılan Tacrine (tetrahidroaminoacrine) ile
Ginkgo biloba ekstresinden hazırlanan EGB-761 (Alman yetkililerin
başlıca degeneratif ileri derecedeki bunaklığın etkin tedavisinde
onayladıkları ekstre)in farmakolojik faaliyetlerini karşılaştırmak
amacıyla yürütülen çalışmada naturel olan ginkgo biloba ekstresinin
tacrine’den daha etkili olduğu sonucu ortaya çıktı. Buna göre; Ginkgo
biloba ekstresinin tacrine’den %7.5 daha fazla etkili olduğu tespit
edildi. Böylece Ginkgo biloba’nın bir başka terapatik etkisi daha
kanıtlanmış oldu.
(Itil T, Ahmed I, Le Bars P, et al. "The pharmacological effects of
ginkgo biloba (GB), a plant extract, on the brain in comparison to
Tacrine." Psychopharmacology Bulletin 1996;32(3):459.)
ÇAY (Camellia
sinensis) DAMAR TIKANIKLIĞINDA ETKİLİ
Ishikawa T, Suzukawa M’nin çay üzerinde yaptığı araştırmalarda çayın
damar tıkanıklığında etkili olduğu sonucuna vardılar.
(Am J Clin Nutr 1997; 66:261-266.)
SARI KANTARON İYİ BİR ANTİDEPRESAN
Hypericum Perfolatum’dan elde edilen %5’lik hyperisin ektresi ile
yapılan çalışmalarda çeşitli yöntemlerle (Hamilton Depression Scale
(HAMD), the Clinical Global Impression scale, and the von Zerssen
Depression Self-Rating Scale aletleriyle yapılan ölçümlerde) depresyon
üzerinde iyi sonuçlar elde edildiği ortaya çıktı.
(Chatterjee SS, Bhattacharya SK, Wonnemann M, et al. Hyperforin as a
possible antidepressant component of Hypericum extracts. Life Sciences
1998; 63(6): 499-510.)
KANI
SULANDIRMADA: ÜZÜM ÇEKİRDEĞİ, ÜZÜM KABUĞU, GINKGO BILOBA ve YABAN
MERSİNİ ASPİRİNDEN DAHA ETKİLİ.
AFMR (the American Federation of Medical Research), Wisconsin
Üniversitesi Tıp Fakültesi İlaç araştırma ve Kardiyoloji
Laboratuarının başkanı olan Dr. John Folts’un yaptığı araştırmayı
yayınladı.
Araştırma 20 köpek ve 12 insan üzerinde denendi. Kan pıhtılaşmasını
önlemek amacıyla kullanılan aspirine göre; Üzüm çekirdeği, üzüm
kabuğu, ginkgo biloba ve yaban mersininin %52 oranla daha etkili
olduğu aynı zamanda adenosin difosfatın da etkilerini azalttığını
kanıtlamıştır. Ayrıca üzüm çekirdeği, üzüm kabuğu, ginkgo biloba ve
yaban mersininin kandaki serbest oksijen radikallerini ortadan
kaldırmasında da etkili olduğu kanıtlamıştır.
(PR Newswire, May 13, 1998.)
İLAÇ ve GIDANIN ÖLÜM KOALİSYONU
ABD'de tıp otoritelerinin yaptığı bir araştırma, bazı gıdalarla
belirli ilaçların birarada alınması durumunun ölümcül riskler
taşıdığını ortaya koydu. buna göre, bazı gıda veya vitaminlerin,
kalp, böbrek gibi organların düzenli işlenmesine yarayan ilaçlara kötü
reaksiyon verdiği kanıtlandı. ABD Ulusal Müşteriler Birliği'nin
yaptığı bu araştırma şu sonuçları ortaya koyuyor:
İşte Örnekler:
· Procardia benzeri kalp ilaçlarının kullanmanızın ardından 3-5 saat
süreyle kesinlikle üzüm suyu içmeyin. Öldürücü sonuçları olabilir.
· Organ nakillerinden sonra kullanılan Cyclospqerin benzeri ilaçlar
yine üzüm suyuyla öldürücü bir reaksiyona girebiliyor.
· Sıkça kullanılan Coumadin gibi kan sulandırıcı ilaçlarla E vitamini
öldürücü etkiler yaratıyor. Bu ikilinin reaksiyonu durdurulamaz iç
kanamalara yol açıyor.
· Brokoli, ıspanak ve turp gibi K vitamini içeren sebzeler, kan
sulandırıcı Coumadin'in etkisini azaltıyor.
· Peynir ve sosis gibi gıdalar, antidepresanlarla alındığına tansiyon
yükseltici bir etki yaratıyor.
· Kahve ve kolalı içecekler, Cibro gibi antibiyotikler, Tagamet,
Zantac ve Pepcid gibi ülser ilaçlarıyla alındığında kafein seviyesi
yükseliyor ve midede rahatsızlık yaratıyor.
BİTKİLERDE
TEDAVİDE TEMEL KAİDE
Bitki ile tedavilerde temel kaide, tedavinin uzun sürmesidir. 23 aydan
az olmamalıdır. Aktif tesirde bitkisel maddeler, diğer birçok madde
karışımları arasında asgari miktarda bulunur. Bu alanda muvaffakiyet
şartlarından biri de bitkilerin kalite derecesidir. Kaideye uygun
toplanmayan, kurutulmayan ve muhafaza edilmeyen bitkilerin kıymetli
devai tesirleri zayi olur, bundan dolayı bitkilerden beklediğimiz
devai tesir meydana gelmez.
Dünyada yaşayan bütün milletler, tarihin kaydetmediği devirlerde bile,
bitkileri şifa niyetine kullanmışlardır. Ne var ki eski insanlar
bitkileri bütün muhtevaları ile, işlenmiş vaziyette çiğ olarak
kullanmışlar, sonraları aktif maddeleri, işe yaramaz kısımlardan
ayıklama fikri ortaya çıkmıştır. Bunun neticesi tıbbî bitkilerden
türlü şifalı mahlüller (erimiş, çözünmüş madde) sulu, ispirtolu, yağlı
mahlüller yapılmıştır. Daha sonraki gelişmeler ile yeni yeni bitkisel
preparatların imaline başlanmıştır. Bundan başka bitkilerden birçok
saf kimyasal aktif maddeler elde edilmiş ve tedavi için bunlardan çok
kuvvetli preparatlar geliştirilmiştir. Bunlardan (kırmızı
yüksükotundan izole edilen) kalp glikozidleri gitoksin, digitoksin
vesaire, (inci çiçeğinden) konvalotoksin, tropikat bitki (Rauwolfia
serpentina L. Benth.)den de rezerpin, ressinamin ve aymalin
çıkarılmıştır, (akça bardak) çiçeğinden nivalin alkaloidi vs. izole
edilmiştir. Bunların hepsi ya serbest kullanılarak veya çeşitli ilaç
kombinelerine karıştırılarak yüksek seviyede ilaçlar yapılmıştır.
Bütün bunlara rağmen serbest veya maksada muvafık grup maddeler izole
edilmeksizin, ham ve işlenmemiş vaziyette kaynatılmak, haşlama vs.
usuller ile kullanılan pek çok bitki vardır. Bu şartlar altında
bitkilerin bütününden elde edilecek şifalı mahlüller, ilaç bakımından
çok daha kıymetlidirler.
BAZI
HASTALIKLARIN KISA İZAHLARI
ANEMİ: Kansızlık, kanda hemoglobin ve alyuvar sayı ve miktarında
azalma.
ANTİSPASTİK TESİR: Herhangi bir organ (aza) spazmları (kasılmaları)
önleyici tesir.
APOPLEKSİ: En ziyade beyin kanaması veya başka sebeplerden ileri gelen
şuur kaybı ile birlikte ana beyin faaliyetinde aniden durma.
ARİTMİ: Düzensiz nabız atışları ve aniden kalp faaliyetinin durması.
ATEROSKLEROZ: Umumiyetle yaşlılarda, çok mühim ve çok sık görülen
atardamar (arterioskleroz) değişiklikleri.
BRONŞİT: Solunum yolu ve bronş (solunum borucukları) ların civarında
iltihaplanma.
DEKOMPENSE KALP: Mevcut hastalığın telâfi edilememesinden ileri gelen
kalp yetersizliği.
DİZANTERİ: Bulaşıcı had kalınbağırsak hastalığı olup, kanlı sümüklü
ishal gibidir.
ENTERİT: İnce bağırsağın iltihaplanması.
EPİLEPSİ: (Sara) Aşırı heyecan halinde periodik olarak meydana gelir,
hasta şuurunu kaybeder, çırpınışlar geçirir, ağır sinir sistemi
hastalığıdır.
FARANJİT: Yutak iltihabı.
GASTRİT: Mide cidarının iltihaplanması.
HEMOROİDLER: (Basurlar) kalınbağırsak ve anüs (makad) nahiyesindeki
vena damarların genişlemesi (basur memeleri).
HİPOHONDRİ: Tedavisi mümkün olmayan ağır hastaların telkin ile
tedavisi.
HİSTERİ: (Marazi hırçınlık) konuşma, refleks, seyir vesaire gibi
çeşitli ruhi bozukluklar halinde beliren sinir hastalığıdır.
İSTİSKA: (Ödem) türlü hastalıklar sonunda karın boşluğunda toplanan
mayi şekli.
KATAR: (Nezle, grip) salgı bezleri örtüsünün iltihaplanması ile
yıpranmış civar hücreleriyle birlikte sümüğün devamlı akışı.
KOLİT: Kalınbağırsak civarının iltihaplanması.
LARENJİT: Gırtlak iltihabı.
LUMBAGO: (Bel ağrısı) omuriliğin bel bölgesinden çıkan kökçüklerin
iltihaplanması.
MAHMUZLAR: Bazı kemiklerde türlü menşe'li urların teşekkül etmesiyle
hareket, istinat aparatında meydana gelen hastalık.
MELANKOLİ: (Karasevda) mahzun, düşünceli, hareketsizlik, keder, kasvet
gibi merkezi sinir sisteminde meydana gelen can sıkıcı ruh hâli.
MİGREN: Kusma ve ruhi sıkıntı ile başlayan yarım başağrısı, periodik
şiddetli baş ağrıları ile başgösteren merkezi sinir sistemi hastalığı.
NEFRİT: Böbrek teşekkülünde, kanal ve yumaklarda fonksiyonel
iltihaplanma.
NEVRASTENİ: Aşırı duyarlılık, bedeni ve ruhi çabuk yorulmalar, devamlı
huzursuzluk gibi belirtileri olan sinir sistemindeki bozukluklar.
NEVRİT: Sinir iltihabı.
PİYELİT: Böbrek çanağında (leğen) meydana gelen iltihaplanma.
PLEVRİT: (Zatülcenb) akciğer boşluğu ve akciğer sargısı iltihabı.
PODAGRA: (Gut, nikris) Dokularda sidik asidi tuzlarının birikmesi ile
beliren maddeler mubadelesi hastalığı,
SAFRA VE KARACİĞER TIKANIKLIĞI: Fonksiyonel ve mihaniki sebeplerden
ileri gelen karaciğer veya safra kesesi veya safra yollarında husule
gelen duraklama hali.
SİSTİT: İdrar kesesi (mesane) iltihabı.
SİYATİK: Kalça sinirlerinin iltihaplanması.
SKROFULA: Verem marazına dayanan, boyundaki lenf bezlerinin
cerahatlanarak şişmesi.
TONİZE TE'SIR: Kuvvetlendirici tesir.
TROMBOFLEBİT: Vena kan damarlarının tıkanması ve iltihaplanması.
Derleyen: Ecz. Ö. Zeyneb Ekinci