İrfan Sofraları; 50. ci Sofra
(Niyazi Mısri'den)



Büyük kıyametlerin alametleri hakkındadır. bil ki: büyük alemde bulunan her şey, küçük alem olan insanda da vardır. zira alem, büyük olmakla beraber insani hakikat üzerine yaratılmıştır. bunların manevi büyüklük ve küçüklüklerindeki farkları, suretteki farklarının tersinedir. Allah'ın resulü (s.a.v.) efendimiz, büyük alemin (dünyanın) kıyamet alametlerini söylediğine göre elbette insan fertlerinde de melekut, ceberut ve lahut alemine süluk edenler için kıyamet alametleri olacaktır. insanın ilmen ve zevken bilmesi lazım gelen alametler vardır ki salik bunların hepsinden geçmedikçe büyük kıyamete eremez, cennete giremez, hak'kı da göremez. böyle olursa ne yazık.

bunu bildinse bil ki: asfar oğullarının hurucu, hayvani sıfatların çıkmasından ibarettir. çünkü insan aleminde salikin ilk defa yolunu kesen eşkiyalar, bunlardır. ye'cuc-me'cuc'un hurucu, eziyyet veren yedili (kötü) sıfatların belirmesinden ibarettir. deccal'ın hurucu (çıkması), dev ve şeytan sıfatlarının çıkmasından ibarettir ki bunlar riyaset, rübubiyyet (sahiplik,büyüklenmek), hile hud'adir. bunlar, dünya sevgisinden ileri gelir. bundan dolayı insanın, sağ gözü şaşı olur, ahireti hiç görmez. dabbetu'l-arz (yer hayvanı) ın çıkması, kalbde nefs-i levvame'nin zuhurundan ibarettir. yani kalbin kabrinde cennetlere bir pencere açılır ve kendisinde Allah teala'ya bir meyil belirir. isa aleyhisselam'ın inmesi, akl-i maad'ın (ahiret aklının), yakin nuriyla meydana çıkması, insanın dünyaya meyletmekten vazgeçerek ahirete yönelmesinden ibarettir. o çıkınca deccal öldürülür. çünkü yakin nurunun zuhuriyle cehalet karanlığı gider. mehdi'nin çıkması, tam fena ile akl-i kül'lün ve büyük ruh'un çıkmasından ibarettir. onun hükümranlık çağında mezhepler birleşir ve onun zamanında yer yüzünde asla kafir kalmaz. güneşin batıdan doğması, hakikat güneşinin, arifin hafi sırrının matla'ından (tan yerinden) doğmasıdır. bundan dolayı ariflerin hayvanlarının nalları ters çakılmıştır denilir. rivayet edilmiştir ki: Allah'ın resulü (s.a.v.) efendimiz ahirette rahman suresini tefsir ettiği zaman alimler tefsirlerinden utanacaklardır. bir görüşe göre de güneşin, battığı yerden doğması, ruhun bedenden ayrılması demektir. çünkü insandaki hayvani ruh, dünyadaki güneş durumundadır. bedene girince orada batmıştır. bedenden ayrılınca battığı yerden doğmuş olur. tevbe kapısının kapanması, insanın ömrünün sonu geldiğine işarettir. bu kapının genişliğinin yetmiş senelik mesafe olmasına gelince: bu kapı, güneş battığı yerden doğuncaya kadar kapanmaz. yani bu kapı, insan ömrü kadar geniştir. ömür bitip, güneş (ruh) battığı yerden doğunca (bedenden ayrılınca) bu kapı kapanmış olur. bu hususa hz.peygamber aleyhisselatü vesselam efendimizin şu hadisinde de işaret vardır: "ümmetimin ömürlerinin çoğu, altmış ile yetmiş arasındadır." ve "Allah teala, kulunun tevbesini, can boğaza gelmemiş oldukça kabul eder." tevbe kapısının genişliğinin zikredilip, uzunluğunun söylenmemesi de şu sebepten dolayıdır: genişlik, daima uzunluktan azdır.

Allah teala'nın haber verdiği üzere insanın iki eceli vardır. biri sonlu eceldir ki dünyadaki ömür süresidir. diğeri de sonsuz eceldir ki bu da uhrevi ömrüdür. bil ki: sen,bu alametleri geçip büyük kıyamette durmadıkça cennete girip açıkça hak'kı görmedikçe önce dediğimiz gibi bin kere de dünyaya gelsen ve her gelişinde bin sene yaşasan, yine cennete girip hak'kı şifahen göremezsin. Allah-ü teala bizi ve sizi kıyamet-i kübraya (büyük kıyamete) ve büyük müşahedeye ve yakınlığa erişenlerden eylesin (amin

İstanbul - 02.05.2006
http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail