Günümüzde işsizlik sorunu, ülkelerin gelişmişlik düzeylerine bağlı olarak farklılık göstermekle birlikte önemini sürdürmektedir. İşsizlik sadece az gelişmiş ülkelerin değil, sanayileşmiş ülkelerin de önemli ortak sorunlarını oluşturmaktadır. İşsiz; çalışma gücü ve isteği olduğu halde,cari (piyasada o sırada geçerli olan) ücret seviyesinde iş arayıp da bulamayanların toplamı şeklinde tanımlanır. Ancak bu tanım açık (görünen) işsizliği belirtmektedir. Birde işsizliğin gizli (görünmeyen) yönü vardır. Gizli işsizlik, çalışır görünen, ancak işteki verimliliği çok düşük olanların toplamından oluşur.

İşsizlik sadece ekonomik bir sorun olmanın ötesinde,toplumsal ve kişisel yönleri de olan bir olgudur. Çünkü çalışma istem ve gücünde olan insanların işsiz kalmaları onların değil, yerleşik ekonomik organizasyonun kusurudur. Bu işsizliğin toplumsal yönüdür ve getirilecek önlemlerin farklılaşmasına neden olur. Örneğin işsizlik sigortası kurumu, işsizliğin kişisel bir yazgı değil, toplumsal bir sorun olduğunun bir göstergesidir. Ekonomi profesörü W. Beveridge'nin belirttiği gibi, işsizliğin yarattığı en büyük kötülük, kaybettiğimiz maddi refah değildir. İşsizlikten doğan iki büyük sorun vardır: İlk olarak işsizlik, işsiz kalan kişilerin yararsız, istenmeyen insan olduğu duygusu yaratır. İkinci olarak, insanların yaşamına korkuyu getirir ve bu korkudan da nefret doğar.

İşsizliğin nedeni, ülkelerin sosyo-ekonomik yapılarıdır. Bu nedenle ülkeler arasındaki sosyo-ekonomik farklılıklara bağlı olarak işsizlikle savaşımda farklı yöntemler geliştirmişlerdir. Gelişmiş ülkelerde görülen işsizliğin ana nedeni,toplam istemin (talebin) mevcut iş gücü arzının tamamını çalışır durumda tutacak kadar olmamasıdır. Ekonomik organizasyon bu talebi yaratamamaktadır. Burada görülen işsizlik türü açık işsizliktir. Gelişmekte olan ülkelerde ise işsizliğin ana nedeni, toplam talep yetersizliğine değil, ekonominin yapısına bağlıdır. Bu ülkelerde işsizlik kendisini gizli işsizlik şeklinde gösterir. Yani nüfusun büyük bölümü üretim sürecine dahil olmasına rağmen, yaratılan hasıla, üretim potansiyelinden çok daha düşük kalmaktadır. Açık işsizlerin, yani bir işte çalışır görünürken işsiz olanların sorunu, kendisini düşük gelir, yoksulluk, asgari bir gelir sağlayamama biçiminde göstermektedir. Yine bu ülkelerde görülen yaygın bir işsizlik türü ise “mevsimlik işsizlik”tir. Bu ülkelerde tarımsal üretim, hava koşullarına ve tarımsal teknolojilere bağlıdır. Hava koşullarındaki ve mevsimlerdeki değişimler bu malların sunumunda azalmalar meydana getirir. Bunun sonucu olarak da iş gücünün talebi azalır.

İşsizlik çok çeşitli bir olgudur ve birçok sınıflandırmaya tabi tutulur. Bunlardan ilki iradi işsizliktir. Çalışma gücüne sahip kişilerin çalışmayı reddetmeleri, kendi arzularıyla işsiz kalmalarını ifade etmektedir. İrade dışı işsizlik ise açık işsizliktir. Yani kişinin çalışma yeteneğine sahip olması ve iş aramasına rağmen bulamamasıdır. Ayrıca bölge işsizliği de önemli bir işsizlik türüdür. Bölgeden kastedilen coğrafi bölgelerdir. Ülkelerin bazı bölgeleri ilklim koşulları yada coğrafi nedenlerle yatırımlardan daha az pay almaktadırlar. Buralarda istihdam olanakları çok sınırlı veya ülkelerin diğer bölgelerine göre çok daha azdır. Doğal afetler gibi nedenlerle oluşan işsizliğe ise rastlantı işsizliği denir. Yine çok yaygın bir işsizlik türü ‘teknolojik işsizlik’tir. Teknolojinin ilerlemesi sonucunda insandan oluşan iş gücünün yerini makinelerin almasıdır. 20 yy.’ da üzerinde en çok durulacak işsizlik türüdür. Ekonomide dönemsel olarak oluşan krizlerin sonucunda işsizlik türüne konjonkturel işsizlik denir. İktisadi faaliyetlerin devresel dalgalanmalar göstermesi sonucu oluşup, iktisadi daralma dönemlerinde artmakta, gelişme dönemlerinde ise ortadan kalkmaktadır. I.ve II. dünya savaşları sırasında sıkça görülmüştür. İşsizliğin genel ve engellenemez bir türü de friksiyonel (arızi) işsizliktir. İşçilerin kısa vadeli yer ve iş değiştirmesi sonucu ortaya çıkar. Ekonomide emek sunum ve istemi birbirine eşit olduğu zamanda bile arızi işsizlik görülür. Bu oran %3-5 civarındadır. Bu geçici işsizlik oranı ekonominin yapısal özelliklerine ve ülkedeki emek piyasalarının iyi organize olup olamamasına bağlıdır. Hem gelişmiş hem de gelişmemiş ülkelerde görülen ve sıfıra inmesi mümkün olmayan bir işsizlik türüdür. Ayrıca emeğin optimum dağılımına ve kaynak kullanımında etkinliğe ulaşmaya yardımcı olur.

İşsizliğin ekonomik, toplumsal ve kişisel etkilerini azaltmanın tek yolu işsizlik oranını mümkün olduğunca düşürmektir. Dünya devletleri bu amaç için kıyasıya mücadele içindedirler. İşsiz insan sayısının azalması ile maddi ve manevi toplum refahı artarak tatmin olan birey,kişisel ve toplumsal gelişimine daha çok eğilebilecektir.

Feray Canbay
http://afyuksel.com
22.02.2001

Kaynak:
Türkiye’de İşsizlik ve İşsizlik Sigortası; Doç. Dr. Birsen Ersel

 


Üst Ana sayfa e-mail