aziran
ayının son haftalarında Japonya bir haberle sarsıldı. Herkes şaşırmış,
panik olmuştu. Halk endişeli bir şekilde akşam gazetelerinden,
televizyonlardan haberin ayrıntılarını dinliyor, ve on iki bin kişinin
ailesi hastanelere hücum ediyordu. Devlet acil toplantı için
gerekli doktor, uzman ve sağlık bakanlığı personelini alarma geçirdi.
Olay bütün dünya haber ajanslarına, bizim de akşam haber bültenlerimize
yansıdı. Ancak bizde bazı yayın organları konuyu haber olarak
nitelendirmedi bile, öyle ya çok daha önemli haberler vardı ülkemizde.
Peki
neydi bu olay? Büyük bir ihtimalle, çoğumuzun hiç hatırlamadığı
ve duymadığı bu haber Japonya’da bomba gibi patladı, etkileri de
hâlâ sürüyor. Hayır hayır, bomba haber değil! Bu toplumsal bir
ibret ve örnek manzarasıydı aslında...
Ülkenin
en büyük süt üreticisi Yukijirushi isimli şirketin Osaka*
fabrikasında üretilen sütlerden meydana gelen ve on iki bin kişinin zehirlenmesiyle sonuçlanan bir olaydı söz
konusu olan. Ölen olmamıştı. Sadece o gün sütü içenler fenalaşmış
ve mideleri yıkanarak tedavi olmuşlardı. (*Japonya’nın ikinci büyük
kenti)
Ancak,
hastaların iyileşmesinden sonra, şirket tarafından bizim ‘sütlerimiz
iyidir, sadece havalar sıcak, suç havaların’ ‘marketlerin
dolapları bozuk’ veya ‘bizi çekemeyen medya iftira atıyor’
gibi ülkemizde benzer vakalarda duymaya alıştığımız cevaplar
verilmedi. Zaten verilmesi söz konusu bile olamazdı. Öyleyse ne
oldu?
Olayın
duyulmasından sonra Osaka bölgesi hastaneleri tam kapasite çalışmaya
başladı ve ambulanslar vızır vızır hastanelere hasta taşıdı.
Marketler hemen sütleri raflarından indirdi. Yukijirushi şirketinde
ise, olağanüstü durum ilan edilip yönetim kurulu toplandı. Hemen
acil karar alınarak Osaka fabrikasında üretim durduruldu. Osaka
fabrikasından piyasaya sürülen bütün süt ürünleri market
raflarından toplatıldı.
Halk bu sütleri içmemesi yolunda medya tarafından uyarıldı. Bütün
bu anlattıklarımız olayın yarım güne sığan kısmıydı. Sağlık
bakanlığından, hıfzısıhhadan, uzmanlar, doktorlar, biyologlar ve
emniyet görevlileri fabrikayı incelemek için oluşturulan özel
ekip, hemen bu sütlerin üretildiği fabrikaya giderek baskınla üretim
sahasını inceleme altına aldı.
Deliller ve gerekli dokümanlar toplandı; soruşturma başlatıldı.
Ertesi
gün, ilk açıklama, şirket başkanı tarafından yapıldı, açıklamaya
göre zehirlenme prosesteki bir yanlışlıktan olmuştu. Ancak, olayı
inceleyen belediye ve devlet yetkilileri tarafından büyük bir
titizlikle incelenen sonuçlar halka objektif olarak açıklandı.
Fabrikanın süt aktarım borularından biri gerekli bakım geciktiğinden
bakteri yuvasına dönüşmüş ve bu bakterilerin yüksek
konsantrasyonda süte karışmasıyla, süt zehirleyici hale gelmişti.
Açıklamalardan sonra, halk bu marka ürünleri almadı. Halbuki şirket
Japonya’nın en büyük süt ve süt ürünleri üreticisiydi, tek
başına süt üretimi tüm Türkiye’nin süt tüketimine yakındır.
Birkaç
gün sonra Şirketin yönetim kurulu başkanı basın toplantısında
şirketin bütün fabrikalarını kapatma kararını açıkladı ve
(halktan özür dilemek anlamına gelen) iki büklüm eğilme
pozisyonuyla halktan özür diledi, diğer yönetim kurulu üyeleriyse
secde pozisyonunda halktan özür diledi.
Ancak,
bunlar Japon toplumu için yapılması gereken davranışlar iken,
asla özrün kabulüne yetmezdi. Bir anda bu şirkette çalışan
binlerce kişi işsiz kalmayla yüz yüze gelirken, sadece bu marka süt
ve süt ürünleri satan küçük esnaf da batmaktan kurtulamadı. Küçük
bir dikkâtsizlik yetmiş beş senelik
tarihi olan ve yıllık cirosu neredeyse bizim en büyük şirketlerimize
yakın olan dev bir gıda şirketinin batmasına, aynı gemiyi paylaşan
binlerce insanın da işini
kaybetmesine sebep olmuştu.
Japon halkı bilinçli tüketici olmasıyla ve toplumsal birlik yapısıyla
insan hayatına zarar verecek böyle bir yanlışı asla affetmedi.
Çünkü insan yaşamı paha biçilemezdi.
Tekrar “bizim ülkemizde” demeyeceğiz, çünkü onu herkes
biliyor. Fakat böyle bilinçli bir toplum olma dileğimizi de
iletmeden geçemeyeceğiz.
Bu
kısa hadiseye bir
de mistik veriler
ışında bakalım. İki toplumun aynı olaylar karşısında
sergileyeceği tutum ve davranışların farklılığı,
bizi toplumsal şartlanmalar istikametinde düşündürüp
birini haklı çıkartırken, olayı mistik açıdan ele alınca aslında
iki toplumun astrolojik etkilerle oluşan karakterlerinin mânâ
boyutunda değişik esma kombinasyonlarının ortaya çıkması olarak
algılanabilir. Dolayısıyla
her toplumun esma bileşenleri farklı olduğu için bunun bizim algılamamıza
yansıması da
farklı olmaktadır.
Yine
mistik verilerden edindiğimiz bilgilere göre bu bakış açısına
sahip kişiler
de
“şu
ülke, şu ülkeden daha iyi”
veya “daha
kötü”
diye değerlendirmezler. Orada
ortaya çıkanı bilir ve seyrederler.
Ahmet
F. Yüksel
& Turhan Doğan
http://afyuksel.com
20.7.2000
|