Japonya
hakkındaki yazımızın büyük ilgi görmesi üzerine, bu ülke ile ilgili
araştırma yazılarımıza devam edeceğiz. Daha çok, bilinmeyen veya yanlış
bilinen yönlerini ele alan bir yazı dizisi devam ettirmeyi düşünüyoruz.
Bu yazımız da Japonya’nın belki bizim bilmediğimiz başka bir yönünü
içeriyor: Demir yolları...
Toplu
taşımacılık, Ülkemizde 90’lı yıllardan beri en çok tartışılan
konulardan biri. Bir de bununla İstanbul Boğazı’na üçüncü köprü
yapılıp yapılmaması tartışması var. Yazımızda bunları tartışmayacağız,
ancak toplu taşımacılığı demiryoluyla gerçekleştiren ve bu konuda dünyada
örnek olarak gösterilen Japonya’dan anlatacağımız detaylar demiryolu
taşımacılığının ne boyutlara ulaştığını bize gösterecek.
Japonya’da ilk tren 123 yıl önce 14 Ekim 1887 Tokyo-Yokohama arasında
yapılmıştır ve İngiliz yapımı lokomotifler kullanılmıştır. İlk
metro, 72 sene önce inşa edilmiştir. Japon Devlet Demir Yollarının
kuruluşu ise, yaklaşık yüz on yedi yıl önceye dayanır. Ancak on iki
sene önce özelleştitirilmiştir.
Modernleşmenin ilk yıllarında, yabancı mühendisler (İngiliz, Alman,
Amerikalı, ) ülkeye davet edilip onlardan demiryollarının nasıl inşa
edildiği öğrenilmiştir. Japonlar 1900’lü yılların başlarında artık
ulus çapında demiryolu ağını kurmayı başarmışlardır. Ağır
sanayindeki gelişmeler, o yıllarda demir yollarının da gelişimini kaçınılmaz
kıldı. İkinci
dünya savaşından sonra demir yolları daha da gelişti ve bugün
27.268km.’lik uzunluğa sahip demiryolu ağına ulaşıldı. Bunun
yaklaşık 20135km.’si 6 JR Grubuna yani özelleştirilmiş Devlet
Demiryollarına aittir. Diğer 7133km.’lik kısım ise, çeşitli özel
demiryolu şirketleri tarafından işletilmektedir.
Japon Demir Yolları, yılda ortalama 22.63 milyar yolcu taşıyor. Ülkenin
nüfusu 125 milyon; diğer bir ifadeyle, bir Japon yılda ortalama 200 tren
seferi yapıyor. Almanya’da ise demir yolları, yaklaşık 40,000 km.
uzunlukta, yılda 1,5 milyar yolcu taşınıyor ve 80 milyon nüfusla
oranlanınca kişi başına düşen yıllık tren seferi yanlızca 20 olarak
kalıyor. Bu da tren taşımacılığının Japonya’daki kapasitesinin ne
kadar yüksek olduğunu gösteriyor.
Günümüzde dünyanın hemen her ülkesinde
uçaklar, otomobiller, tren yolcularının sayısını azaltırken, modern
trenler, trenlerin zaruriyet veya nostalji
dolayısıyla tercih edilmesinden öte özelliklere sahip. Bunlardan
en önemlisi, hızlı trenler veya İngilizce tabiryle ‘kurşun
trenler’. Bunların hızı
saatte 300 km.’ye çıkar.
1997 yılında iki istasyon arası, ortalama hız 261km/saat ile bir rekor kırılmıştır.
Aslında test ortamlarında çok daha fazla hızlara çıkmak mümkün,
ancak bunlar henüz proje aşamasında. Bu konuda yapılan araştırma geliştirme
çalışmaları ise geleceğin, magnetik trenlerde olduğunu gösteriyor.
Teknik açıklaması kısaca şöyle; ray ile tren arasında bir magnetik
alan oluşturularak tren dikey olarak raydan 5-10 cm ayrılır, ileri itim
kuvvetiyle havada hareketi sağlanır ve böylece trene tek engel havanın sürtünme
kuvveti olur. Bu da çok yüksek hızları mümkün kılar.
Japonya’da demiryolları dört ana adayı birbirine bağlar.
JR şirketine ait demiryolları ise örülü ağın iskeleti gibidir. Ülkede
demiryolu ağının belkemiği beş hatta sahiptir. Bunu Şinkansen yani
“süper hızlı tren” oluşturur. Bu treni birçoğumuz televizyonda görmüşüzdür.
Hızı ortalama 300 km.’ye çıkar. Bu İstanbul’dan Ankara’ya sadece
iki saatten az bir vakitte gitmek anlamına gelir. Üstelik, genelde şehir
dışına kurulan havaalanlarından şehir merkezine gitmek çoğu zaman
pahalı ve sıkıntılıyken, tren ile sadece tren istasyonuna varılır ve
başka trenlerle şehir içinde gidilecek yere çok kolay ulaşılır.
Japonya’da denizin altı, üstü veya dağlar, trenler için engel değildir.
Örnek vermek gerekirse, ülkenin kuzeyinde bulunan Seikan Tüp geçitinin
uzunluğu 58.85 km.’ dir. Bu tünelin stratejik yönü, Hokkaido ve Honşu
denen Japonya’nın iki büyük kara parçasını birbirine bağlamasıdır.
Bu
ülkede, trenlerin sayısı kadar çeşidi ve özelliği de çoktur. Örneğin,
şehir içindeki ulaşımı sağlayan, ekspres, süper ekspres, tek tek her
istasyona uğrayan trenler, metro treni, monorail, şehirler arasında ise
Şinkansen, yataklı trenler, yataklı gece ekpresleri, özel ekpres trenler
vs... bulunur.
Tren yollarının çokluğu karayollarını
sınırlamamıştır, çünkü hem otoyol hem de tren yolunu sırtında taşıyan
Seto köprüsü gibi irili ufaklı birçok köprü, deniz ve nehirlerin üstünden
ulaşımı mümkün kılmıştır.
Tokyo Osaka gibi büyük şehirlerde (Türkiye’deki
İstanbul ve Ankara ) şehiriçi ulaşım büyük oranda şehir hatları ve
metro ile sağlanır. Belki birkaç aktarma yapmanız gerekebilir, ancak
trenler şehirde istenilen yere ulaşımı kolaylık ve çabuklukla sağlar.
Bütün trenler, saat çizelgelerine göre hareket eder. Dakiklik çok önemlidir;
mesela bir uçağın bir saat rötar yapması pek dikkate alınmazken,
bunların on dakika gecikmesi, günün konusu olur. Zaten Japonların
titizliği ve zamana saygısı öyle gelişmiştir ki, bu trenlerin
gecikmesi, muhtemelen başka sebeplerden meydana gelir.
Japonya’nın teknolojik gelişim sağlaması ve en ileri teknolojiyi günlük
hayatta kullanması onların doğadan veya eskiden geri bırakmamıştır.
Bunu bir Japon işadamı şöyle dile getirmişti bir seferinde; “biz
Japonlar en eskiyi ve en yeniyi, en teknolojik olanı ve en doğal olanı çok
severiz. Bu Japonların pazarlama stratejisini de belirler aslında. Örnek
vermek gerekirse, bugün Japonya’da eski bir Japon geleneği olan bir çeşit
tiyatro da denilebilecek Kabuki için alınacak bir bilet, dünyanın en
pahalı ve zor bulunabilen şeyi iken, yeni icat olan Aibo robot köpekleri
almak için daha piyasaya çıkmadan
sıraya girer Japonlar. Ya da dünyanın en son teknolojisine sahip
Shinkansen hızlı trenlerinin rahat koltuklarında renk cümbüşüne bürünmüş
doğayı seyrederek yolculuk eder ...”
Tren taşımacılığının üç avantajı, trenle toplu ulaşımı
daha da cazip kılar. Kalabalık ve dar bir alana sıkışmış nüfusu, hızlı,
dakik ve güvenli taşırken, rahat koltuklarla güzel manzaraları
seyretmek, diğer yandan, sadece tren yolculuklarına özgü bazı yemekleri
yemek mümkün olmaktadır. Japonya’da
dört mevsim görülür dolayısıyla ilkbahar, yaz ve sonbaharda tabiat çok
değişik renkte çiçek ve bitkiyle elbise değiştirir gibidir.
Burada tren seyahatini çekici kılan bir gelenek ise Eki-ben’dir. Bizim kültürümüzdeki
piknik sepetine benzer bir gelenekten gelir bento kültürü Japonyada.
Bento denilen kutu sepet içinde satılan hazır hafif yemekler bento’yu
oluşturur. Bento kutuları istasyonlarda da satılır ve bunlara Eki-ben
denir. Tren istasyonlarında eskiden kalma geleneklerle “bento bento”
diye bağıran satıcılara rastlanır. Bu bento’ların içinde o tren
istasyonunun yöresine has yemekler satılır. Böylece sıkça tren
seyahati yapan Japonlar, değişik yörelerin yemeklerini tatma fırsatı
bulurlar.
Bu Eki-ben’lerin içinde genelde ne satılır diye merak edenler için, kısaca
şunları örnek verebiliriz: En yaygın olarak satılan, belki Japon yemeği
denince hepimizin ilk aklına gelen ‘Sushi’ çeşitleridir. Sushi
yaparken, haşlanmış pirinç, şekerli pirinç-sirkesiyle karıştırılır
ve soğutulur. Bu bir nevi pilav gibi tabağa yayılır ve üstüne değişik
çiğ balıklar parçalar halinde dizilir. Buna Çiraşi-zuşi denir. Diğer
bir sushi türündeyse, hazırlanan pirinç, şekerpare büyüklüğünde
lokma şekline getirilir ve üstüne bir parça çiğ balık konur. Bazı türlerinde
nori denen özel kurutulmuş yosunla sarılır. Ayrıca isteğe bağlı
olarak soya sosuna batırılarak yenir. Büyük istasyonlarda günde
ortalama 15000 adet satılır. Bir Eki-ben kutusu ortalama 9 USD’a alıcı
bulur. Ayrıca, Japon yeşil çayı da bu yemeklerin vazgeçilmez bir parçasıdır.
Genelde kışın sıcak, yazın soğuk içilir.
Eki-ben’ler Japonya’daki tren
seyahatlarinin vazgeçilmez bir parçası olarak düşünülür. Bir Japon için
rahat tren koltuğuna kurulup Eki-ben’i yiyerek doğa manzaralarını
seyredip seyahat etmek, vazgeçilemeyecek zevklerden biridir.
Sonuç olarak şunu da söyleyebiliriz; Japonya’daki toplum ve birlik
beraberlik kültürü, kendini toplu taşımacılıkta da gösterirken, batı
toplumlarındaki bireysellik daha çok otomobil ile ulaşımın tercih
edilmesini doğurmuştur.
Gelecekte hangi ulaşımın ağır basacağını bilemeyiz ancak, şu da bir
gerçek ki, dünyadaki petrol rezervleri sınırlıdır. Bu da belki
gelecekte modern trenlerin bütün dünyada yaygınlaşacağına bir işaret
olsa gerek.
Ahmet F. Yüksel
& Turhan Doğan
İstanbul
- 09.6.2000
Kaynakça:
Noppania dergisinin 3. sayısından faydalanılmıştır.
|