Kayıt için burayı tıklayın

uş kelimesinin geçtiği yerde insanın aklına ilk gelen şey uçma isteğidir...
Bir kuşa bakıp da, insanın içinden şu sözlerin geçmemesi mümkün mü?..
“ Ah, ben de onlar gibi hür olabilsem...
İngiliz şair Shelloy, “Tarla Kuşu” adlı şiirinde bu kavramı ne de güzel ifade eder.
Yükseklere, daha yükseklere,
Şu dünyadan kopmuşsun,
Sanki ateşten bir bulut gibi.”

Ansiklopediler kuşları, bedeni tüylerle kaplı, akciğerleriyle solunum yapan, yumurtlayan omurgalı bir hayvan olarak tanımlar.
Günlük hayatımızın çoğu kesitlerinde diğer hayvanlar gibi yer alan bu canlılar konaklamak için genellikle uzun ağaç dallarını, çatıları seçerler.
Genelde zararsız yaratıklardır....
Hz. Süleyman’ın emrinde olan, Hüdhüd kuşunu sanırım duymuşsunuzdur

Dilimizde de çeşitli benzetmelere deyimlerde adları geçmektedir. Örneğin, deneyimsiz hareketlerde bulunan insanlar için; “kuş beyinli” ifadesi kullanılır.
Başkalarının uğrayacağı kötü durumları fırsat bilen kimselere, “leş kargası”  sıfatı yakıştırılır. Bu isimle anılan kuşun fırsatçılığı ise söz konusu bile değildir.
Ayrıca, sürekli bir yerden bir yere gidip gelen, çok gezen kimselere takılmak için, “leyleği havada görmüş” deyimi ve yine, boş ama çok konuşan insanlara ithafen, “Leyleğin ömrü laklakla geçer” tabiri de sık kullanılan benzetmelerdendir...
Birçok kuş türü –biri hariç- kendi neslini düşünerek, hiçbir yıkıcı girişimde bulunmaz.
Örneğin; martılar birbirine saldırmak yerine, kızgınlık anlarında öfkelerini otlardan çıkarır onları yolar, yere atar, ayrıca gagasına ne gelirse un ufak ederlermiş. Sinirlerini bastırıp, enerjilerini tüketene kadar bu hareketleri sürdürürlermiş.
Sonra durup hiçbir şey yokmuş gibi yaşamlarına devam eder ve bunu, zor durumlardan en iyi çıkış yolu olarak kullanırlarmış...
Kendi türlerini yok etmemek için bu eylemi yapmak zorunda kalırlarmış.
Bazı insanların ise, bir Martı kadar bile düşünme yeteneği, tabiatını kontrol etme gücü yok...
Böylelerine “Kuş beyinli” sözü boşu boşuna söylenmemiş olsa gerek!..

Kuş bilimi Aristoteles’ten günümüze kadar insanların en çok ilgisini çeken dallar arasında yer almaktadır. Darwin’in, Galapoz adalarında ispinoz kuşları üzerinde yaptığı çalışmalar, Evrim Teorisinin temel yapı taşlarını oluşturmaktadır.
1720 yılında İngiltere’de doğmuş olan ve Oxford üniversitesini bitirdikten sonra Selborne kasabasında yaşamının sonuna dek rahiplik yapmayı sürdüren  White, boş zamanlarında kuşları inceleyip onların ne yiyip, ne içtiklerini gözlermiş... Zamanın kuş bilimcilerinden Thomas Pennant, onun bu araştırmalarından faydalanmak istemiş ve buluşlarını kendisine bir mektupla bildirmesini teklif etmiş... Böylelikle iki araştırmacı fikir alışverişinde bulunmuşlar. Ve çalışmaları tek bir kitapta toplanmış.
(Natural History and Antiguities of Selborne ( Selborne’nun Doğal tarihi ve Eski Zamanları)
Kitap hiç kimsenin hayal bile edemeyeceği bir ilgi ile karşılanmış. Darwin, anılarında, “ Bu kitabı okuduktan sonra insan kuş bilimcisi olmaktan başka ne olmak ister ki?”  sözleriyle konuya duyduğu yakınlığı dile getirmiştir..
Ünlü ressam John Constable: “Bu kitabı yaratan akla imrendim...” demiştir.
Onun Daines Barrington’a yazdığı bir mektuptan kısa bir alıntıyı nakledelim:
“Bildim bileli bizim kilisenin saçaklarının altında yavrulayan iki beyaz baykuş var. Bunların, özellikle üreme mevsimlerindeki, davranışlarını kontrol ettim... Güneş batmasından yarım saat önce, -ki o sıralar fareler de ortaya çıkar- hücuma geçerek dere boylarında, çalılar arasında avlanırlar... Bu kuşları bir saat boyunca izledim. İkisinden birinin her beş dakikada bir, geriye dönerek yuvayı kontrol ettiğini gördüm. Bu becerikli kuşların, kendileri kadar yavrularını da düşünmeleri dikkatimi çekti.”
Yuvaya dönüşleri ise şöyle anlatılır:
“Avlarını pençeleriyle tutarak yuvaya kadar uçarlar ve önce kiremitlerin üzerine konarlar, saçaklara inebilmek için pençeleri gerekli olduğundan fareyi gagalarına alıp boş kalan pençeleriyle saçaklarda yürüyebilirler.(1)
Bunlar gibi pek çok inceleme ve örneklere bakıldığında, apaçık görülen şu ki; kuşların yaşamında belli bir şuurun var olduğu her yönüyle ispatlanmış durumda...

İstanbul - 01.03.2001
http://afyuksel.com

(1) Bilim ve Teknik 2000 Sayısı


Üst Ana sayfa e-mail