| 
                   
                 
                Yabancı
                gelmiş olabilir bu isim size… Aslında çok yakın bir
                dostunuzun adı. O olmasa, yaşamınız fazla uzun sürmezdi,
                belki de hiç yaşayamazdınız… Hayatınız bu varlıkla yakından
                ilgili olmasına rağmen,  hiç
                tanıdık gelmedi değil mi? Tıpkı, bizim hiç tanıdık
                gelmediğimiz melekler gibi… 
                Lizozom,
                hücrenin enzim deposudur… Enzim, besinlerin parçalanması işini
                yapan kimyasal bir yapıdır… Lizozom enzimleri ince bir zarla
                paketler… Böylece, hücrenin bu parçalayıcı enzimlerden
                zarar görmesini engeller... 
                Hücre
                boyutlarına göre büyük olan besinleri parçalamak gibi bir işleve
                sahip olması nedeniyle, bedendeki dişlere benzetmek mümkündür,
                fakat dişler bu işi mekanik olarak gerçekleştirirken,
                lizozom kimyasal birtakım işlemlerle besini parçalar… 
                Lizozomun
                hücre içindeki görevi bununla bitmez, dönüşüm meleği
                Azrail`i andıran bir işleve de sahiptir. Hücre içinde yaşlanmış,
                aktivitesini yitirmiş, işlevini düzenli olarak yerine
                getiremeyen organelleri parçalar, yenileri için yer açar... 
                Akyuvar
                hücrelerinde ise benzer, ama daha kahramanca bir tutum içine
                girer ve mikropları parçalamayı üstlenir, lizozom... 
                Eğer
                sahip olduğu ince zar bir sebepten dağılırsa hücre içine
                yayılan enzimler, hücreyi yağmalar ve hücreyi öldürür… 
                İlginç
                değil mi, gözle göremediğiniz hücre, o hücrenin içinde hücreye
                göre çok daha küçük boyutlardaki bir organel, lizozom, sürekli
                bir işlev halinde, hem de bir hücrenizde değil, tüm hücrelerinizde...
                Bazen yaşlanmış bir hücre organelini parçalarken, bazen de
                vücuda savaş açmış bir mikrobu parçalıyor ve bu sırada
                ne bir feryat ulaşıyor kulaklarımıza ne de ince bir sızı,
                acıma duygusundan kaynaklanan... 
                Yukarıda
                anlattığım parçalama işlevlerinde ufak bir isim değişikliği
                yapsaydık, lizozom yerine aslan, parçalananların yerine de
                geyik kullansaydık bu kadar doğal karşılayabilir miydiniz?
                Peki sizi koysaydık parçalananlar listesine? 
                Aslında,
                siz isteseniz de istemeseniz de bedeniniz parçalanıyor, sürekli
                bir dönüşüm içinde... Demiştik ya, eskiyen işlevini
                yitiren organeller parçalanıyor, aynı şekilde eskiyen, yaşlanan
                hücreler de sürekli yenileniyor… Doğduğunuz günden
                itibaren, kaçıncı kuşak hücrelerden oluşuyor bu bedeniniz
                farkında mısınız? Bedeninizin otuz veya benzeri bir yaşta
                olduğuna emin misiniz? Otuz yaşa kadar kaç nesil hücre gelip
                geçti siz fark etmeden?.. Ne büyük savaşlar oldu, katliamlar
                gerçekleşti, bazılarını siz bile hissettiniz, ateşiniz çıktı
                içerideki silahların gücüne bağlı olarak, bazılarını hiç
                fark etmediniz yıllar sonra dendi, içeride büyük bir koloni
                oluşmuş, sizi için için 
                yemiş bitirmiş... 
                Hatta
                aşılar üretilmiş mikroplara karşı(?)… Aslında bu aşılar
                çoğunlukla mikroplara karşı değil, yine vücuda karşı,
                fakat suni olarak zayıflatılmış mikroplar olduklarından vücut
                bunlarla savaşma yöntemini öğreniyor ve bu zayıflatılmış
                düşmanı yenerek bir nevi kendine güvenini kazanıyor… Bir
                daha bu mikropla savaşması gerektiğinde beden gerekli bilgiye
                sahip olduğundan, olay büyümeden ortadan kaldırılıyor…
                Peki beyniniz aşı olmaksızın bu savaş eğitimini veremez mi
                hücrelerinize? Belki, pek çok hastalığın umut yardımıyla
                yenilmesi hücrelerin savaş için ihtiyaç duyduğu gizli bir güven
                salgısını beyinden almasıyla ilgilidir... Belki evrensel
                veri tabanından gerekli savaş bilgisi beyin aracılığıyla hücrelere
                aktarılıyordur bu gibi durumlarda... 
                Unutmayın
                ilaçlar da frekanslar okyanusunun bir parçasıdır ve sahip
                oldukları titreşim veya bilgi zaman ve mekan sınırı olmaksızın
                heryerde mevcuttur... 
                Çok
                uzak değiliz bu anlatılanlarla... Ufak bir isim değişikliği
                yapmanız yeterli... Bir de bakmışsınız ki, mikro için
                anlatılanlar makro boyutlarda aynen yaşanıyor... 
                Bizim
                büyük hayatlarımız ve hücrelerin küçük hayatları,
                makro, mikro  hayatlar,
                ama frekanslar hep aynı, oluşlar farklı isimlerle anlatılsa
                da… 
                Fiz.Müh.
                Serter Saltık 
                http://sufizmveinsan.com 
                05.02.2002 
                
                |