Japon
televizyonlarında prime time. Malum, şu anda bütün dünyada
konuşulan tek konu 11
Eylül 2001 tarihli New York Dünya Ticaret Merkezine düzenlenen
uçak saldırısı ve neticesindeki gelişmeler.
“Usame
Bin Ladin suçlu mu değil mi?”
“Usame Bin Ladin teslim olmalı mı?”
“Kamplara göçmek zorunda kalan Afganların insanlık dramı.”
“İslam
bir savaş dini mi?”
İlgili
görüntüler eşliğinde sunulan haber uzayıp gidiyor. Olay gündemi
öyle sarmış ki, Japonya içinde meydana gelen olaylar şu sıralar
haber niteliğinde görülmüyor bile.
Ancak, Usame Bin Ladin’ın üç dört sene evvel çekilmiş
fotoğraflardaki görüntüleri, ellerinde silahlar “Cihat
Cihat” diye bağıran Müslüman çocuklar,
Afganistan`dan, Pakistan`dan, Filistin’den rating rekorları kırıyor...
Japonya
gibi dinin günlük yaşantıda pek yer almadığı, özellikle
İslam Dini`nin
sadece Ortadoğu`da
bir din olduğu sanıldığı toplumlarda, bu haber ve görüntülerin
nasıl bir izlenim oluşturduğu ve bu konunun nasıl devam
edeceği tartışılır. Fakat şu bir gerçek ki, Japonya’da
başlığında İslam kelimesi geçen kitaplar kapış kapış
satılıyor. Best seller listesini İslam ile, daha doğrusu Müslümanlık
ile ilgili kitaplar dolduruyor. Artık Japonlar, medyanın
sayesinde İslam ile ilgili terimlere oldukça alışmış
durumdalar. Şu sıralar Japonya’da gündemde olan ve Japonlar`ın yeni yeni duyduğu ve ilginç
gelen kelimeler, Allah no
Kami (Allah isimli tanrı, bu Japonların kendi tabiridir), Ramazan,
Cihat, Şehid, ibadet (Namaz)...
Japonya’da
önceden beri çok tanrılı inanç olduğu için belki de,
Allah ismi bir tanrı olarak algılanıyor. Budizm’den dolayı
“Ramazan” ve “oruç” bir şekilde algılanırken,
“Cihat” ve “Şehid” kelimeleri de Japonlara kamikaze uçaklarından
dolayı pek de anlaşılması zor tabirler olmasa gerek. “İbadet”
de Allah isimli Tanrı`ya yapılan tapınma
şeklinde bir izlenim bırakıyor.
Derken,
haberler bitip prime time`in sonuna yaklaşırken birden bir
program başlıyor, Türkiye’den görüntülerle... Fonda,
Ney`in melodileri...Türkiye hakkında turistik bir program sanıyoruz
önce. Ancak bu bir turistik bir belgesel değil. Evet,
Japonya`da yeni milenyumunl bu ağır gündemden sonra, bir
Sufist, damgasını vuruyor ekranlara. Mevlana
Cellalettin Rumi... Kırk dakikalık programda Mevlana`nın
kim olduğu, felsefesi, Semazenler ve danslarının mistik
anlamları Ney eşliğinde sunuluyor izleyicilere. Orta Doğudan
gelen savaş görüntülerinden sonra bu program ümit veriyor
izleyenlere İslam hakkında. Sufizm`den izlerle dolu kırk
dakikada, İslam Dini bir mutasavvıfın bakış açısından
hayretle izleniyor. Dini günlük yaşantılarında bir unsur
olarak görmeyen Japonlar için ilginç ve çekici geliyor Mevlana
ismi. Sanki bir an için Sufizm`in büyüsüne kapılıyor
izleyiciler. Akıllarda bir soru uyanıyor. Afganistan`dan gelen
görüntüler ile Konya`dan gelenler arasında kafası karışan
izleyiciler bu gizemli din hakkında daha fazla araştırmaya ve
okumaya başlıyorlar.
Tasavvuf
ve Sufizm yine esrarengiz etkisini göstererek, bunca karışık
gündemde kendini yine Japonların anlayacağı bir dilde
sunuyor ilgilenenlere. Bir yandan Taliban`ın Müslümanlığı,
bir yandan Mevlana anlatılıyor Japon televizyonlarında prime
time`da.
12.
Yüzyıldan, Konya`dan 21. yüzyıldaki Tokyo`ya. Bunu oluşturan
manevi değer oldukça yüksek olsa gerek.
Turhan Doğan
http://sufizmveinsan.com
19.11.2001
|