Mikroskopun önünde,
hücreleri seçebilmek için gözlerini fal taşı gibi açmış
henüz kısa pantolonlu bir iki ayaklı düşünelim.
Olgun yaşa geldiğinde 10000 milyar hücreye sahip olacağını
ve mikroskopunun yaklaşık
500 kez büyütebildiğini bilen bu
küçük iki ayaklı, doğal olarak bir hücrenin minicik olduğu
sonucuna varacaktır. Oysa, en azından bir yuvarlak hücre var ki,
boyutları nedeniyle şaşılar bile onu çıplak gözle
inceleyebilir:
yumurtanın sarısı.
Bir
devekuşu yumurtası alın, en etkileyici olanı odur. Yaklaşık
2 kiloluk ağırlığıyla, bu yumurtayı rafadan pişirmek için
40 dakika tutmalısınız.
Tek başına sarısmın çapı 7 santimetredir,
yani yaklaşık olarak bir tenis topu büyüklüğünde. Yedek
besin dolu bu devasa üreme hücresi, devekuşunun yumurtalığında
karaciğerin de işbirliğiyle oluşmuştur. Yumurtanın
sarısı, karaciğer tarafından
gönderilen ve kanla taşınan yedek
besin maddelerini yakalar. işte, tek bir hücrenin bölünerek
ve dışarıdan hiçbir yardım almadan küçük bir devekuşuna
hayat vermesini sağlayacak mucizevi büyümenin sırrı burada.
Tabii,
haklı bir kuşkuculuğa kapılan bazı liseliler, yumurtanın
sarısı gerçekten çok ilginç bir hücre ama bu sadece bir istisna,
diyecekler. Fakat bu hücreden üreyen genç kuş, hayvanların
büyük çoğunluğunda olduğu gibi, ölçüsüz uzunluğuyla diğerlerinden ayrılan başka hücreler barındırır: nöronlar.
Nöronlar
sinir sistemi içinde bilgi akışını sağlayan hücrelerdir
(beyin, omurilik, sinirler...). Klasik olarak, bir nöron pek
çok uzantısı olan yıldız biçiminde bir hücredir ve bu
uzantılardan en uzun olanının adı aksondur. Bir
plajda uzanıp bütün bir günü sadece ayak başparmaklarını
oynatarak ayaklarının üzerindeki
kumları silkelemekle geçiren herkes, bazı aksonların
inanılmaz uzunluğu konusunda kolaylıkla fikir sahibi olabilir.
Bu bilgilendirici deney, aslında kökü omurganın içindeki
omurilikte bulunan aksonlar aracılığıyla ayak kaslarını
harekete geçirmektedir. Yani, söz konusu nöronlar uzunluğu
bir metreyi bulan hücrelerdir... ve balinalarda çok daha
uzunlarına rastlanır.
Şimdiye
kadar sözünü ettiğimiz aksonlar etkileyici bir uzunluktadır
ama çok da incedirler; çapları uzunluklarının milyonda
biri kadardır ve çıplak gözle görülemezler. Sadece bazı dev
aksonlar, örneğin kalamar ve mürekkepbalığınıninkiler,
bir milimetrelik bir çapa ulaşırlar, bu da onların sinir
sistemi salgılarına oldukça
yüksek bir akış hızı kazandırır. Ama böyle bir
kalınlık, başka dev hücrelerde, örneğin kas liflerinde de rastladığımız
bir stratejinin, yani hücre ergimesi sürecinin sonucunda oluşur.
Dana
eti, yani genellikle kas yerken, bazen sinirli yapısından
rahatsız oluruz. Bizi kızdıran bu "sinirler", kasın
büyük aksına göre yerleşmiş
kas hücresi demetlerinden başka bir şey değildir. Bu özel hücrelerin
çok uzun ipliksi biçimleri, onların kas
lifi adını almalarına neden olmuştur. Bu liflerin çapı bir
milimetrenin onda
birini geçmese de, uzunlukları büyük memelilerde 50 santimetreyi bulabilir. Kas hücrelerinin bu uzunluğu özgün
oluşum biçimleriyle ilişkilidir. Lifler miyoblast adı verilen
hücrelerin art arda ergimesiyle oluşmaktadır. Miyoblastların
ergimesi embriyonun gelişimi sırasında gerçekleşir, ama aynı
ergimeyi gövdeden ayrıldıktan sonra yeniden oluşurken yeni
kas hücreleri üreten bir kurbağa yavrusunun kuyruğunda da gözleyebiliriz.
Kısacası, yumurtadan kurbağaya, hatta danaya, hayvanlar âleminde
hücreler her zaman minicik olmuyor.
Bitkilere
gelince, onların dev hücreler konusunda hayvanları
kıskanmalarını gerektirecek bir durum yok. Hatta, Caulerpa
yosunu sayesinde, dünyanın en büyük tekhücreli
organizmasına sahip olmakla övünebilirler. Metrelerce
uzunlukta kökü olan yapraklı bir sap görünümündeki Caulerpa
prolifera, aslında bir
tür boru biçiminde iç iskeletle sağlamlaştırılmış dev bir hücreden başka bir şey
değildir. Caulerpa prolifera'nm kuzini Caulerpa
taxifolia ise, yaklaşık on yıldır adından daha çok söz
ettiriyor. Monaco Okyanus Müzesi'ndeki bir akvaryumdan kaçtığı
günden beri, Akdeniz diplerini fethetmeye karar vermiş görünüyor:
Mavi denizin derinlikleri kısa süre sonra bu dev
yeşil hücrelerin istilasına uğrayabilir.
Bütün
bunlar olurken, Filipinler'de büyük deniz havuzlarında
Caulerpa yetiştiriliyor ve yeşil salata olarak pazarlanıyor.
Hücre salatası, ne kadar orijinal, değil mi? En azından,
bir tavuk hücresine ekmek batırmak kadar.
Marie-Laure
Moinet
27.12.2001
http://sufizmveinsan.com
KAYNAKÇA
berkaloff
Andre,
bourget Jacques, favard
Pierre et lacroıx Jean-Claude, Biolo-gıe
et physiologie cellulaires, cilt
1: Membranes plasmiques, etc., Hermann, 1977. gallıen
Claude-Louis,
Biologie, cilt 1: Bıologıe cellulaire , 8. baskı,
PUF, 1993. jacobs
William,
"L'algue Caulerpa", Pour la Science, sayı 208,
Şubat 1995.
|