Muhammed Hamidullah:
Büyük Bir 'İslâm Alimi' II. Bölüm

İmam Hatip Okulu mezunlarının Üniversitelere girmesi de bir o kadar önemlidir. Benim kuşağım, dolayısıyla ben Hamidullah Hoca'yı İmam Hatip lisesinde öğrenci iken, eserleriyle, özellikle islâm Peygamberi'yle tanıdım. Ardından Kur'an'ı Kerim Tarihi, Hazret-i Peygamberin Savaşları adlı eserlerini okumamla sürdü. Erzurum'da öğreci iken konferanslarını, İslâmî İlimler Fakültesi'ndeki, daha doğrusu, Edebiyat Fakültesi'nin hemen bitişiğindeki İşletme Fakültesi amfisinde izlememizle onunla olan bağışıklığımız daha da arttı. Onun portresini belirleyen başka özgünlükleri de bulunuyordu. Bunların bir çoğu dilden dile dolaşıyordu. Gözlerimizle gördüklerimiz ise bizim için yeterliydi. Erzurum'un tipili ve keskin soğuklu ayazında, biz gençler, delikanlılar minibüs ve otobüslere doluşup şehre giderken, o üzerinde ince bir pardesü, elinde bir çantayla, dimdik duruşuyla şehre doğru yürürdü.

Belki de en önemli yanlarından biri, bugün hayranlıkla izlediğim ve gözlemlediğim, o zaman gözlerimden kaçmayan, sorumluluk bilincinin ne denli önemli olduğuydu. Amfide, yazı tahtasının bir yanında o dersini hararetle anlatır, kroki üzerinde gider gelir, diğer yanında ise Arapça olarak anlattığı dersini bir asistanı Türkçeye çevirirdi. Bedir harbini anlatırken kendisini konuya kaptırması, sanki kendisi Bedir savaşındaymışçasına heyecana kapılması hem onun, hem de anlattığı konunun önemini arttırıyordu. Tahtaya çizdiği şemalarla, bölgeyi ortaya koyması, Peygamberimizin durduğu yeri, savaş taktiklerini ve onun inceliklerini bir bir anlatmasıydı. Bir de, bizzat savaş bölgesine giderek incelemelerde bulunmasıydı. Bu arada, asistanın çeviri hatalarını da düzeltiyordu.

Dikkatli bir okur ve izleyici olarak, dikkatimi çeken, asla unutamayacağım iki önemli imgesi bulunuyor. Biri; islâm Peygamberi imgesinin çağrıştırdığı durum. O gün. farklı çevrelerden gelen salvoların etkisinde kalarak, bizleri ikilemde bırakacak bir yaklaşım içinde bulunamıyorduk, kafa karıştıran düşünceler karşısında zorlanıyorduk. Bilinçli duruşla, bunun ardından uyarıcı olana, bilince ve duyarlığa olan yönelimimiz asıl süreci belirledi. Bizler, kendimizi bu sağlıklı doğrultuda bulmuş olduk.

Yönelimlerimizde Diriliş'in uygarlık temelli bilincin etkisi belirleyici oldu. Birbiriyle örtüşen bir medeniyet yaklaşım bilinci. Diriliş dergilerinde Hamidullah Hoca'nın yayımlanan makalelerinin, Üstad Sezai Karakoç'un, yazısı, eserlerini tanıtıcı yaklaşımının üzerimizde etkisi olmalıdır. Hamidullah Hoca düşmanlığının yaygınlaştırılması karşısında; Diriliş duyarlığı ve dikkatiyle bu olumsuzlun bertaraf edilmiş oldu.

Bir diğer önemli husus da öteden beri, ülkemizde, bir şair, bir yazar ve düşünce adamı okunmaya başladığında bazı kesimler tarafından basit, ama kitlelerin göz ardı edemeyeceği nedenler ileri sürerek eserlerinin okunmasının engellenmesidir.

İslâm Peygamberi eserinin adından yola çıkılarak, dar anlamlı bir yaklaşımla, Peygamberimizin sadece Müslümanlar için gelmediği, bütün insanlığa hitap eden bir peygamber olduğuna dair itiraz seslerinin yükseldiği ve tartışmaların başlatıldığını iyi anımsıyorum. Ancak, gerek dün ve gerekse bugün Hamidullah Hoca'nın eserlerini okuduğumda, söylendiği gibi İslâm Peygamberi imgesiyle daraltılmış bir alanın olmadığı, hatta bu yaklaşımla İslâm Peygamberi'ni daha geniş ve evrensel olana doğru açımlandığı görülmektedir. Bununla İslâm'ın büyüklük imgesi öne çıkarılmaktadır.

Bununla hem İslâm'ı hem de onun Peygamberim dar olandan kurtarıyor. Çok önemsediğim bir yönü, uzun yıllar kaldığı Paris'te İslâm Peygamberi'ni Batılılara anlatma eyleminde bulunması bir o kadar önemlidir. Kaldı ki, eserlerinde vurguladığı önemli bir husus, bizlerin zaten kabul ettiği bütün peygamberleri peygamber olarak kabullendiğimiz halde, Batılılar, Peygamberimizi kabullenmiyorlar, tanımıyorlar ve karalıyorlar. İslâm Peygamberi imgesinden yola çıkarak diğer peygamberleri Batı ve bilim dünyasına İslâm imgesiyle bütünleştirerek anlatıyor. İslâm; Hazreti Adem ile başlayan ve bütün insanlığı kuşatan bir dindir, bunu İslâm olgusuyla ortaya koyuyor. Onun izleğindeki bütün peygamberlerle gelip Peygamber efendimizde kendini buluyor, doruklaşıyor, ilâhi ve evrensel olan dini bir bütünlükte ele alıyor. Ana doğrultuyu ortaya koyuyor, bunun doruğunu Peygamberimizle somutlaştırıyor. Bu doğrultunun adı: İslâm oluyor. Peygamberimiz ve onun getirdikleri, insanlık tarihinin bir dönüm noktasıdır.

İnsanlık tarihinin ilk anayasasının Peygamberimiz vasıtasıyla Medine'de hazırlandığını, insan hakları bildirgesinin orada ortaya konduğunu ilk İslam anayasasın özgünlüğü ve insanlığın ilk yazılı anayasası olduğunu söylemesi bizler için bir ilkti.

yediiklim@yahoo.com
İstanbul - 14.05.2003
http://gulizk.com

Yedi İklim Dergisi
Nisan 2003


Üst Ana sayfa e-mail