İmam Hatip Okulu
mezunlarının Üniversitelere girmesi de bir o kadar önemlidir.
Benim kuşağım, dolayısıyla ben Hamidullah Hoca'yı İmam Hatip
lisesinde öğrenci iken, eserleriyle, özellikle islâm
Peygamberi'yle tanıdım. Ardından Kur'an'ı Kerim Tarihi, Hazret-i
Peygamberin Savaşları adlı eserlerini okumamla sürdü. Erzurum'da
öğreci iken konferanslarını, İslâmî İlimler Fakültesi'ndeki,
daha doğrusu, Edebiyat Fakültesi'nin hemen bitişiğindeki İşletme
Fakültesi amfisinde izlememizle onunla olan bağışıklığımız daha
da arttı. Onun portresini belirleyen başka özgünlükleri de
bulunuyordu. Bunların bir çoğu dilden dile dolaşıyordu.
Gözlerimizle gördüklerimiz ise bizim için yeterliydi. Erzurum'un
tipili ve keskin soğuklu ayazında, biz gençler, delikanlılar
minibüs ve otobüslere doluşup şehre giderken, o üzerinde ince
bir pardesü, elinde bir çantayla, dimdik duruşuyla şehre doğru
yürürdü.
Belki de en önemli
yanlarından biri, bugün hayranlıkla izlediğim ve gözlemlediğim,
o zaman gözlerimden kaçmayan, sorumluluk bilincinin ne denli
önemli olduğuydu. Amfide, yazı tahtasının bir yanında o dersini
hararetle anlatır, kroki üzerinde gider gelir, diğer yanında ise
Arapça olarak anlattığı dersini bir asistanı Türkçeye çevirirdi.
Bedir harbini anlatırken kendisini konuya kaptırması, sanki
kendisi Bedir savaşındaymışçasına heyecana kapılması hem onun,
hem de anlattığı konunun önemini arttırıyordu. Tahtaya çizdiği
şemalarla, bölgeyi ortaya koyması, Peygamberimizin durduğu yeri,
savaş taktiklerini ve onun inceliklerini bir bir anlatmasıydı.
Bir de, bizzat savaş bölgesine giderek incelemelerde
bulunmasıydı. Bu arada, asistanın çeviri hatalarını da
düzeltiyordu.
Dikkatli bir okur ve
izleyici olarak, dikkatimi çeken, asla unutamayacağım iki önemli
imgesi bulunuyor. Biri; islâm Peygamberi imgesinin çağrıştırdığı
durum. O gün. farklı çevrelerden gelen salvoların etkisinde
kalarak, bizleri ikilemde bırakacak bir yaklaşım içinde
bulunamıyorduk, kafa karıştıran düşünceler karşısında
zorlanıyorduk. Bilinçli duruşla, bunun ardından uyarıcı olana,
bilince ve duyarlığa olan yönelimimiz asıl süreci belirledi.
Bizler, kendimizi bu sağlıklı doğrultuda bulmuş olduk.
Yönelimlerimizde
Diriliş'in uygarlık temelli bilincin etkisi belirleyici oldu.
Birbiriyle örtüşen bir medeniyet yaklaşım bilinci. Diriliş
dergilerinde Hamidullah Hoca'nın yayımlanan makalelerinin, Üstad
Sezai Karakoç'un, yazısı, eserlerini tanıtıcı yaklaşımının
üzerimizde etkisi olmalıdır. Hamidullah Hoca düşmanlığının
yaygınlaştırılması karşısında; Diriliş duyarlığı ve dikkatiyle
bu olumsuzlun bertaraf edilmiş oldu.
Bir diğer önemli husus
da öteden beri, ülkemizde, bir şair, bir yazar ve düşünce adamı
okunmaya başladığında bazı kesimler tarafından basit, ama
kitlelerin göz ardı edemeyeceği nedenler ileri sürerek
eserlerinin okunmasının engellenmesidir.
İslâm Peygamberi
eserinin adından yola çıkılarak, dar anlamlı bir yaklaşımla,
Peygamberimizin sadece Müslümanlar için gelmediği, bütün
insanlığa hitap eden bir peygamber olduğuna dair itiraz
seslerinin yükseldiği ve tartışmaların başlatıldığını iyi
anımsıyorum. Ancak, gerek dün ve gerekse bugün Hamidullah
Hoca'nın eserlerini okuduğumda, söylendiği gibi İslâm Peygamberi
imgesiyle daraltılmış bir alanın olmadığı, hatta bu yaklaşımla
İslâm Peygamberi'ni daha geniş ve evrensel olana doğru
açımlandığı görülmektedir. Bununla İslâm'ın büyüklük imgesi öne
çıkarılmaktadır.
Bununla hem İslâm'ı hem
de onun Peygamberim dar olandan kurtarıyor. Çok önemsediğim bir
yönü, uzun yıllar kaldığı Paris'te İslâm Peygamberi'ni
Batılılara anlatma eyleminde bulunması bir o kadar önemlidir.
Kaldı ki, eserlerinde vurguladığı önemli bir husus, bizlerin
zaten kabul ettiği bütün peygamberleri peygamber olarak
kabullendiğimiz halde, Batılılar, Peygamberimizi
kabullenmiyorlar, tanımıyorlar ve karalıyorlar. İslâm Peygamberi
imgesinden yola çıkarak diğer peygamberleri Batı ve bilim
dünyasına İslâm imgesiyle bütünleştirerek anlatıyor. İslâm;
Hazreti Adem ile başlayan ve bütün insanlığı kuşatan bir dindir,
bunu İslâm olgusuyla ortaya koyuyor. Onun izleğindeki bütün
peygamberlerle gelip Peygamber efendimizde kendini buluyor,
doruklaşıyor, ilâhi ve evrensel olan dini bir bütünlükte ele
alıyor. Ana doğrultuyu ortaya koyuyor, bunun doruğunu
Peygamberimizle somutlaştırıyor. Bu doğrultunun adı: İslâm
oluyor. Peygamberimiz ve onun getirdikleri, insanlık tarihinin
bir dönüm noktasıdır.
İnsanlık tarihinin ilk
anayasasının Peygamberimiz vasıtasıyla Medine'de hazırlandığını,
insan hakları bildirgesinin orada ortaya konduğunu ilk İslam
anayasasın özgünlüğü ve insanlığın ilk yazılı anayasası olduğunu
söylemesi bizler için bir ilkti.
yediiklim@yahoo.com
İstanbul - 14.05.2003
http://gulizk.com
Yedi İklim Dergisi
Nisan 2003
|