Hoca'nın karısı sancılanır.
- Aman efendi, bana bir hekim
getir.
Hoca hekimi getirmek için
evin kapısından çıkarken karısı pencereden başını uzatıp:
- Efendi, der, çok şükür
sancı def oldu, artık hekim istemez.
Hoca hızla hekimin dükkânına
koşar:
- Bizim karı sancılanmıştı,
ben de seni getirecektim, ama, evin kapısından çıkarken başını
pencereden çıkarıp artık hekime gerek olmadığını söyledi. Onun için
zahmet edip gelmeyesin diye koşa koşa geldim.
***
Nasrettin Hoca bir hamala yük
yükletip evin yolunu tutar. Ama yolda hamalı kaybeder. Arar arar bulamaz.
Aradan on gün geçer. Bir gün bir ahbabıyla yolda giderken yanındaki der
ki:
- İşte aradığın hamal!..
Hoca sıvışır.
Ertesi günü tekrar buluştuklarında,
ahbabı, Hoca'ya serzenişte bulunur:
- Hamalı ele geçirdiğin
halde neden yakalamadın da kaçtın?..
Hoca:
- Ben hamalı kaybedeli on gün
oldu; on günden beri yükü taşıyorum, yevmiyemi isterim, derse ne yaparım?..
***
Hoca çocukluğunda memleketi
olan Sivrihisar'dan Akşehir'e gelince müezzinin ezan okuduğunu görmüş,
şaşırmış; biraz dinledikten sonra da aşağıdan bağırmış:
- Ne yapayım yahu, dalsız
budaksız bir ağacın üstüne çıkmışsın, ben sana nasıl yardım
edebilirim?..
***
Nasrettin Hoca 2 kuruşa yumurta alır, kırmızıya boyadıktan sonra
1 kuruşa satarmış...
Pazarda sormuşlar:
- Hoca akıl kârı mı bu yaptığın?..
- Ne olmuş?..
- 2 kuruşa yumurta alıyorsun, boyadıktan sonra pazarda 1 kuruşa satıyorsun,
böyle ticaret olur mu?..
Hoca gülmüş:
- Ben, demiş, boyadan kazanıyorum.
http://sufizmveinsan.com
13.06.2001
|