Türkçe’de üç tâne aynı organa işâret eden kelime mevcut: Kalb, yürek ve gönül. Üçü de mecâzî ve remzî olarak üç farklı şeye delâlet ediyor:

Yürekli iseniz, cesursunuz; yüreksizseniz korkaklık etmektesinizdir. Gönülsüzseniz isteksizsiniz; gönüllü iseniz arzulayarak, isteyerek bir şeyi yapmaya koyulmuşsunuz demektir. Kalb ise samimiyetin, hüsnüniyetin, merhametin, sadakâtin timsâlidir; kalbsiz adam riyâkâr, kötü veya acıma duygusundan mahrum olandır (bunu “kalp” diye yazanlar, “sahte” demek istediklerini farkında değiller; kalp para ve kalpazan lâfları da aynı kökten gelir).

Kavram ve mefhum farkını anlattığım yazıya cevaben “mefhum”’un Türkçe olmadığını ve kullanılmaması gerektiğini söyleyen bir mesaj aldım, acı acı gülümsedim. “Cehâletin bu kadarı ancak tedrîs ile mümkündür” sözleri geldi aklıma. Türkçe’nin uğradığı tahribat hâlâ devam ediyor ve ettiriliyor bâzı çevrelerce. Buna mukâbil, “sağcı” veya “solcu” ama akl-ı selîm sâhibi gerçek münevverlerde hâlis Türkçe’ye sâhip çıkma şuûru uyanmakta. Nâzım Hikmet’i “nazım hikmet” diye okuyanlar, Yûnus’u bir deniz memelisi gibi telâffuz edenler arttıkça vicdanlar nihâyet sızlar oldu.

Türkler’in tâ Orta Asya’dan taşıdıkları ve hareketlilik, kıvraklık dolu lisanları, Anadolu’da yerleştikten sonra bir san’at, edebiyat ve hars (kültür) şâheserine doğru tekâmül ederek müthiş bir zenginliğe kavuşmuştu. Bu bal imâl edilirken Çince’den, Arapça’dan, Farsça’dan, Rumca’dan, Ermenice’den, İtalyanca’dan, Fransızca’dan… mülhem kelimelerle büyümüştür dağarcığımız. İmparatorluklar kendi elit kültürlerini yaratırken ırkçılık yapmazlar. Tıpkı en leziz balı elde etmek için birçok farklı çiçekten polen ve nektar toplayan arılar gibi gelişir dil. Kelime ırkçılığı ya cehâletin ürünüdür ya da ihânetin. Arabizm’den kurtulalım derken anomiye, “arı dil” yapalım derken arı sokmuş dile döndürdük lisânımızı. Ortasını bulamadık!

Bana mâl (mal değil) olan, benimdir. Nüans da benimdir, kalb de, yürek de, gönül de, su da, çay da (bu ikisi Çince), efendi de (Rumca), aşk da, sevgi de…

“Türk” kelimesinin aslında Türkçe olmadığını yazsam acaba bana ne derdiniz?

Sevgiyle, saadetle, muhabbetle kalın.

İstanbul - 29.10.2002
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail