1.Bölüm 

(Evrim çalışmalarında dev bir adım) 

İnsanın evrimine ilişkin çalışmalar ilerledikçe, atalarımıza ait çok değerli bilgiler edinmekteyiz. Haftalık time dergisinde bu konu hakkında yazılar yayımlayan Michael D. Lemonick ve Andrea Dorfman, yeni bulunan fosil kalıntılarının geçmişi, 5.8 milyon yıla uzandığı haberini verdiler. 23-06-2001 tarihli dergide verilen haber, insanlık tarihinde dev bir adım olarak nitelendi. Bulunan fosiller, maymun insansı (insaymun) türünde, iki ayak üzerinde durabilen ve yürüyebilen canlılara ait.

Paleontologlar için Etiyopya, Kenya ve Tanzanya, çalışmaların yoğun bir şekilde sürdürüldüğü bölgedir. Bu bölgenin tarih içinde geçirdiği jeolojik değişimler, insanlığın evrimsel sürecinde yaşanan farklılaşmaları anlamamıza rehberlik eder.

Bu bölge hakkında bilgi verirsek; Etiyopya’yı ortadan ikiye bölen geniş ve derin vadi, günümüzde son derece ıssız, kurak ve çorak bir bölgedir. Vadiyi oluşturan Awash nehri boyunca uzanan ağaçlar haricinde, bölgedeki bitki örtüsü çayırlıktır. Senede iki kez sağanak yağmurlar neticesinde oluşan sel baskınları ile gelen tortular bölgenin yüzeyini tümüyle kaplar. Volkanik dağların varlığı zaman içinde vadinin yüzeyini yer yer kayalık hale sokmuştur.

Deprem ve volkanik patlamalar gibi tektonik kuvvetlerin etkisi ile günümüzdeki betimi kazanan bölge, 6 milyon yıl önce tamamen farklıydı. Rakım, günümüze göre 1400 metre daha fazlaydı. Yüksekliğin iklimi yumuşatması yanında bitki örtüsünü etkilemesi söz konusuydu. Bugünün aksine verimli ağaçlarla örtülü bölge vahşi hayata imkân sağlıyordu. Ayrıca, iklimin bol yağışlı olmasına neden oluyordu. Burası Primative fillerin, dev ayıların, atların, gergedanların, domuzların, sıçanların ve maymunların yanı sıra günümüzde nesli tükenmiş türlerin yaşamlarını sürdürdüğü geniş bir araziydi.

Bu bölgede yaşayan canlılar arasında bir tür vardı ki, hemcinslerinden farklı özellikler sergilemeye başladı. Milyonlarca yıldır evrimleşemeyen maymunlardan farklı olarak iki ayak üzerinde hemen hemen dik durup yürüyebiliyorlardı. Bunun sağladığı avantajlar ile emekleyen kuzenlerinin (maymun) gerçekleştiremediği işleri kolayca yapabildiler.

Bu denli değişimin perde arkasında dış beyin kabuğunun yani korteksin gelişmesi vardır. Bir çok medeniyete ve gelişmiş teknolojilere imzasını atan insan familyasının bugününe varması yaklaşık 6 milyon senedir kortekste var olan evrimin sonucunda mümkün olabilmiştir. Tabi ki burada anlatılanlar evrimin kabataslağıdır.

İnsanın evrimi görüşü onlarca yıldır bilim adamlarının genelince kabul görmüş fakat hiç kimse insanlığın evrimsel yoldaki ilk adımı ne zaman attığını ve buna neyin neden olduğunu kesin bir ifade ile dile getirememiştir. Haziran 2001 içinde yapılan yeni bir keşfin raporu insanlık evriminde izlenecek yolda farklı bir bakış açısı doğurdu. Paleontologlar arasında yeni ümitler uyandıran açıklamalar klasik anlayışla cevabı verilemeyen soruları da yarattı.

Bugün gezegenimizde insan türü tektir. Şu anda insanın evrimine ilişkin edinebildiğimiz basit bilgiler ışığında geçmişte de tek bir insan türü bulunuyordu; gelecekte de bu böyle kalacak. 1974 yılında Etiyopya’nın çorak Afar vadisinde bulunan ve adına Lucy verilen yarı insansı maymun 3,2 milyon yıl önce Afrika’da belirdi. Daha sonra değişim geçirerek maymunsu görünümünden kurtulup günümüzün insan türü kabul edilen Homo Sapien’ler ortaya çıktı. Neanderthal olarak bilinen tuhaf yan bir kolun dışında, ilk insansı maymundan modern insana kadar gelişim sürecinde, bir önceki türün gelişerek daha az türün yerini aldığı görüldü. Klasik anlayış bu düşüncenin ürünüdür.

İnsanın evrimi konusunda uzmanlaşan bilim adamları, bu teorinin uzun süredir geçerliliğini yitirdiğinin farkındalar. New York’taki Doğa Tarihi Müzesi’nden antropolog Ian Tattersall ‘’ başarılı hayvan türünün evrimi, her zaman deneme-yanılma sürecinden geçer. Ne düşünürsek düşünelim, insanlar da bu kuramın dışında tutulamaz. Milyonlarca yıl önce insansı maymunlardan ayrılan bir türden geldiğimiz doğru. Ancak, bundan sonraki gelişmelere göz atıldığında, ilkellikten mükemmelliğe giden yolda sağlam, düzgün, tutarlı bir yol izlediğimiz söylenemez. İnsanın evrimi bir şampiyonanın elemelerine benzemektedir. Tarih öncesi dönemde, ilk başlardaki zaman diliminde soyağacımızda çeşitli insansı türler bulunmaktaydı. Hepsi bu evrim yarışında birinci gelebilmek için birbirleriyle kıyasıya bir rekabet içindeydiler. Derken devreye başka bir tür, yani Neanderthal’ler, hayatta kalmak için mücadeleye başladı. Neanderthal’ler bu yarışın son versiyonunu temsil ediyor. Dünyamızı başka insan türü ile paylaşmak işimize gelmediğinden, Neanderthal’lerin 30,000 yıl önce evrimsel bir sapma ile ortadan kaybolmasından bu yana, yarışı tümüyle tek başımıza sürdürüyoruz’’ diyor.

Evrim konusunda ki her keşif çoklu insan türü fikrini daha pekiştirdi.1994 yılından bu yana, soyağacımıza dört yeni insan türünün katıldığı ortaya çıktı (sonuncusu üç ay önce ilan edildi).Türlerin ortaya çıkışı 800.000 yıldan başlayarak 4.4 milyon yıl öncesine kadar dayanmaktadır.

Amerikan ve Etiyopyalı bilim adamlarının da yer aldığı uluslararası ekibin üyelerinden Yohannes Haile-Selassie, eski insan atasının görünümünün nasıl olacağını ortaya koyan kanıtları buldu. Şempanze boyutlarındaki yaratığın Etiyopya’nın ormanlarında yaşadığı ve 5.8 ila 5.2 milyon yıl önceki döneme ait kalıntılar olduğu anlaşıldı. Bilinen önceki kayıtlara göre 0,5-1 milyon yıl daha eski olan bulguların bizlere şempanzelerin insansılara ayrıldığı evrimsel yolda ilk adım olduğunu gösteriyor.

Ohio Kent State Üniversitesinden antropolog C. Owen Lovejoy son gelişmeyi ‘’Bu döneme ait bir fosile sahip oluşumuz, özellikle şempanzelerden ayrılma noktasına çok yakın olması gerçekten heyecan verici. Darwin teorisinin insanların neden ve nasıl iki ayağı üzerinde durması yönündeki açıklamaları insanlar arasında spekülâsyona yol açmıştır. Oysa bu buluş paleontologlar açısından bir rüyanın doğru çıkması.’’ şeklinde değerlendiriyor.

Yohannes Haile-Selassie, kendi buluşunun çok özel bir şey olmadığını sadece ilkel eko sistemin gelişimini ve işleyişini daha iyi anlamamıza yönelik bir ip uçlarını içerdiğini söylüyor. Yohannes, Alayla diye adlandırılan yerde tezi için yeterli omurgalı kemiği toplamak amacıyla araştırma yaparken, volkanik kayaların arasında bir çene kemiği olduğunu fark etti. Sıradan bir kemik olarak düşündüğü bu parçayı bir yıl kadar çalışma odasının bir köşesinde sakladı. Bu çene kemiği ile ilişkili olduğunu düşündüğü bir dizi kemik parçası bulduğunda ciddi analizler yaptı. Kemik volkanik kayanın arasında sandviç gibi sıkışıp kalmış ve hiç bir dış etkiye maruz kalmamıştı. Argon-Argon tarih belirleme yöntemi ile kesin bir tarih belirlendi. Sonuçlar şaşırtıcıydı. Fosillerin diğer primative hayvanlarla birlikte insangil familyasına ait oldukları jüri kararı ile belirlendi. Fosillerin büyük bölümünün 5.6 milyon ile 5.8 milyon yıl yaşında olduğu, aralarında bulunan bir adet ayak parmağının ise birkaç yüz bin yıl daha genç olduğu açıklandı.

Fosil parçalarının anatomik detayları, özellikle de dişler, Haile-Selassie’nin yeni insan atası bulduğunu doğruluyordu. Maymunsulara özgü alçak köpek dişi ve yüksek ilkel azı dişlerinin varlığına rağmen, genel karakteristik özellikleri sadece insangillere ait olduğunu gösteriyor. Dişler şekil olarak şimdiye dek bilinen tüm fosil ve modern maymunlardan farklı yönleri de içeriyor. Fosildeki dişlerin aşırı yıpranmış olduğu belirlendi.

Haile’nin tez danışmanı paleontolog Tim White’ın yaptığı açıklamada maymunların hepsi üst köpek dişlerini çiğneme işlemi için kullanırken dişin giderek aşındığı açıklamasını yaptı. İnsangillerin ise dişlerinde bu tarz aşınmaların görülmediğini sözlerine ekledi. Fosilin arka dişlerinin, bir şempanzeden daha büyük, ön dişlerinin ise daha dar olması; beslenirken çeşitli lifli yiyecekleri tercih ettiklerini gösteriyor. Şempanzelerin ise yapraklar ve meyveleri tercih ettikleri bilinir.

Haile Selassie yeni bulduğu kemik ve dişleri Ardipithecus ramidus ile karşılaştırıldığı zaman (4.4 milyon yıl yaşındaki homonid (=insangil) Orta Awash bölgesinde 1990lı yılların başında bulundu) iki tür arasında çok büyük benzerlik olduğu fark ediliyor. Fakat, yaşlı olanın dişleri maymunlarınkinden farklı iken, karakteristik diş sayıları kesinlikle maymunsularla aynı sayıda. Genç insangil (Ardipithecus ramidus)’lerden de fazla sayıda dişe sahiptir. Bu ikinci ve kolaylıkla gözlenebilen farklılık Haile Selassie’nin yeni insan atası bulgusunu sınıflama kararını aldırdı. Ramidus’un alt sınıfı ya da çeşidi olan tür Ardipithecus ramidus kadabba olarak isimlendirilmiştir.(Afar dilinde Ardi=Yer, zemin, Ramid= kök ve Kadabba=temel, aile atası anlamına gelir) Bilim adamları daha genç olan Ardipithecus ramidus’u (4,4 milyon yaşında) Ardipithecus ramidus ramidus olarak yeniden isimlendirmişlerdir.

Haile ve arkadaşlarının yeterli kemik toplayamamaları nedeniyle mevcut kemikler, kadabba’nın fiziksel görünümü hakkında net bir fikir vermeye yardımcı olamıyor. Var olan bilgi, dik durduklarında 120 cm. boyunda oldukları. Kadabba’nın yakın akrabası olan A. Radimus ile benzer boyda, Lucy den ise %20 daha uzun oldukları yolundadır

Kadabba’nın beyin, kol ve bacak oranları şempanzelerle büyük benzerlik gösterir. Fakat Bir şempanze ya da modern maymun dört ektremite (kol ve bacak uzantıları) üzerinde rahat yürürken, Kadabba dik olarak durup yürüyebilir. 2,5 cm boyundaki ayak parmağı da bu tezi doğrulamaktadır.

                                                                     Devam edecek...

İstanbul - 11.09.2001
http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail