Ne bir damla gözyaşı, ne
yerde yaslı bir mum;
Hazin, loş odalarda ölümü sevmiyorum.
Bir çığ sesiyle nasıl inlerse bir uçurum
Benim öyle verecek kalbim son nefesini...
Titreyen dallarım açıp göklere
kadar,
Hıçkıracak ney gibi sülün boylu kavaklar,
Talihimin göğsümde hapsettiği canavar
Derin çatırtılarla kıracak
mahpesini...
Ardımda bin bir gönül, ıstırabımdan
derin,
Matemini tutacak bir mukaddes kederin;
Ölümüm gösterecek dünyaya ölümlerin
Hem en şereflisini, hem en mukaddesini...
Gözlerim çektiğimi ifşa
etmese bile
Kalbimden ayrılınca ruhum gelecek dile:
Yüz bin yıllık kâinat hummalı bir vecd ile
Dinleyecek ilk defa ıstırabın sesini...
Her
gün bir parça daha fazla yalçınlaşarak
Bir uçurum olunca bana sevdiğim kucak,
Fırtınalı göklerden, ölümüm andıracak
Yıldırımla
vurulmuş kartalın düşmesini...
Vasfi
Mahir Kocatürk