Uzaydaki Yerinizi Ayırtın

 

Belki de şu dönemin en büyük bilim adamı olan Stephan Hawking’ in öngörüsünde de bulunan gelecekteki büyük yok oluş düşüncesi insanları alternatif fikirlere yönlendiriyor. Günümüzde şehirleşmenin artmasıyla ormanlık alanların giderek azalması, çeşitli sanayi atıkları ve gazların ekolojik dengeyi bozması sonucunda geleceğimizi çölleşme ve kara alanlarının azalması bekliyor olabilir. Şu sıralar insanlarının yaptıkları kesinlikle geleceği düşünmek değil. Gününü kurtarmak ve canı istedi diye başkalarının hakkı olan şeyleri kendi hesabına geçirmeye çalışmakla uğraşan “insanoğlu, elleriyle yaptıklarının neticesini” ilerde belki de kötü bir biçimde ödeyecektir.

Aynı zamanda, Albert Einstein da; “Üçüncü dünya savaşı kesinlikle taş ve sopalarla yapılacaktır” öngörüsüyle gidişi bize göstermeye çalışıyordu. Ama insanlık ortak bilinci istisnaları hiçbir zaman önemli görmemiştir ve bildiğini okumuştur, belki de neticelerini düşünmeyerek.

Durumu düzeltmeye çalışmak yerine, fantezi âlemine bir dalalım. Zira, bu olagelenleri düzeltmeye çalışmak belki de “yel değirmenlerine savaş açmaktır”.

Amerikan Uzay Ajansı NASA, yetmişli yıllarda dev uzay kentleri tasarlamıştı. Bu kentlerde sözde on binlerce insan yaşayacaktı. Oysa Uluslararası Uzay İstasyonu’nda topu topu iki astronot kalıyor bugün. İnsanın hayal gücünü zorlayan bu tasarımlardan en ilginçlerini inceliyoruz.

NASA Uzay ajansının, uzay yolculukları enstitüsü ve üniversitelerin bilim adamları bir araya gelerek müthiş projeler üzerinde çalışıyorlardı. Üstelik bu projeler, sadece uzay istasyonlarıyla da sınır değildi. Bilim adamları 10.000 nüfuslu uzay kentlerinin hayaliyle yaşıyordu.

Uzay aracı yavaş yavaş hedefine yaklaşırken, uzay sakinleri, üzerinde dev bir aynanın asılı olduğu bir tekerleği görüyorlar. Yansıtıcı, güneş ışığını evlere, fabrikalara ve bahçelere taşıyor. Kozmik halka olarak biçimlendirilen tüpün uzunluğu neredeyse altı kilometre, çapı 130m kadar. İşte bu ve buna benzer tasarımlar yetmişli yıllardaki Nasa araştırmalarıyla doğmuştu.

1970’li yılların heyecanı

Uzayda yaşam fikri özellikle de altmışlı yılların sonunda Amerika’nın Ay yolculuklarıyla elde ettiği başarılardan sonra heyecan yaratmaya başladı. Anlaşılan, bu başarı bilim adamlarını o kadar yüreklendirmişti ki bilim kurgu romanlarında bile görülmeyecek tasarımlar çıkmıştı ortaya. Zaten, bütün senarist ve bilim adamları onlardan çıkıyordu. Bunlara yenileri ve yeni fikirleri olanları da eklendi sadece.
Onlarca projeden sadece biri gerçek oldu. Uluslararası Uzay İstasyonu’nda günümüzde dönüşümlü olarak iki astronot kalıyor, onlar da sadece bilimsel araştırmalarla ve istasyonun bakımıyla uğraşıyorlar. Oysa neler neler hayal edilmemişti ki şimdiye kadar gerçekleşmesi gereken? Mesela traktörler uzay istasyonundaki tarlaları bile işleyecekti.

Düşlerdeki uzay kentleri gerçekten de çok ilginç. Nasa’nın Virginia’daki Langley Araştırma Merkezi’nde altmışlı yıllarda şişirilebilir uzay tekerlerleri tasarlandıktan sonra bu tekerlek kent için gerekli malzemeleri bile test ettiler Nasa mühendisleri. Ve ünlü yönetmen Stanley Kubrick 1968 yılında çevirdiği "2001  Uzay Yolu Macerası" filminde, dairesel körük biçiminde bir uzay istasyonu modeli kullandı. Yetmişli yılların tasarımcıları böylece iş başına koyuldular. Uzay kentleri, Ay gibi dünyanın etrafındaki yörüngede dönmeliydi ve her iki gökcismine de aynı uzaklıkta bulunmalıydılar.

”Fransız matematikçi Joseph Lagrange tarafından keşfedilen Dünya/Ay sistemindeki L4 ve L5 noktaları sağlam denge durumlarıydı ve bu nedenle de yörünge yerleşmeleri için uygun yerlerdi. Yapı malzemeleri Ay’dan temin edilebilirdi.

Bilim adamları malzeme nakli için ilginç bir araç tasarladılar. Atomla çalışan dev bir top, malzemeleri silindir mermiler şeklinde inşaat yerine fırlatacaktı. Dev bir hava silahı ilkesine göre geliştirilen bu kozmik nakil aracı 30 saniyede bir yaklaşık 50 tonluk yükü uzaya taşıyabilirdi. 1975 yılında yapılan hesaplar böyleydi. Uzay kentlerinin enerjisi, güneş enerjisi santrallerinden elde edilecekti. Bilim adamları eski vatanla sürdürülecek sıkı ekonomik ilişkilerin, uzay kolonileri için önemli olduğunu düşünüyorlardı. Fakat gıda üretimi için Dünya’dan bağımsız bir endüstri fikri biçimlenmişti. 63 hektarlık bir tarım alanı uzay sakinlerini doyurabilirdi.

Uzay, yaşam, çalışma hayatı ve aile kurma çabası açısından Dünya’dan farklı olmamalıydı. Rotasyonlar sayesinde dev tekerlekte yaratılacak yapay yerçekimiyle bilim adamları kemik ve kas erimesinin önlenebileceğini hesapladılar. Ve uzay tekerleğinin dış yüzeyine yerleştirilen Ay taşları, Dünyadan göçen uzay sakinlerini kozmik ışınlardan koruyabilirdi. Yetmişli yılların tasarımcıları, içi boş tekerlek biçimindeki uzay kentlerini 21.yy’da gerçekleşecek vizyonlar olarak görülüyordu. Hiç kimse yer kıtlığı konusunda endişeli değildi, dört katlı yapılarda herkese 49 metrekarelik özel yaşam alanı kalacaktı.”

Uzayda yaşam projesi aslında hiçbir zaman NASA’nın resmi programı olmamıştı. Fakat bilim adamları uzayda yaşamın günün birinde insanlar için bir alternatif olabileceğine inanıyorlar. Neden olmasın?

Kaynak:
Spiegel Online’dan çevrilip, özetlenmiştir.

Volkan Tolga
İstanbul - 18.07.2006
http://sufizmveinsan.com

volkantolga@hotmail.com

 


Üst Ana sayfa e-mail