Bir
dünya düşünün,
Düşünce hızında oluşuyor her şey...
Bir dünya düşünün
Hayalleriniz size düşünmek kadar yakın...
Bir dünya düşünün..
Bütün şekilsel şartlanmalarınızdan arınmış ve tüm şekillere
bürünerek yaşıyorsunuz.
Bir dünya düşünün...
Eliniz kolunuz, gücünüz, varlığınız, sadece düşüncelerle
oluşuyor....
Bambaşka bir dünya...
Virtual
reality (sanal gerçeklik)
Algıladığımız
ya da algılayamadığımız tüm oluşlar bir frekans aralığında
bize gerçekliği sunarken, kabul ettiğimiz tüm gerçeklikler,
aslında beynin hayal kozasında örülerek bu oyunun içerisinde
farklı deneyimlere yelken açıyoruz.
Bugün
bilimsel veriler, özelikle kuantum fiziği ve beynin yapısı
hakkında elde edilen son bilgiler, teknoloji ile birleştiğinde
akla hayret verebilecek noktaları keşfedebiliyoruz.
Kuantum
fiziğinin öğretmiş olduğu en temel gerçek, hiç şüphesiz
algıladığımızı zannettiğimiz tüm oluşların birer
frekans yani enerji olduğudur.
Düşünebiliyor
musunuz ; algıladığımız tüm oluşlar, beyne ulaşan
frekansların bir elektrik implusa dönüştürülmesi ve
buradan da beş duyu diye algıladığımız duyma, koklama, işitme,
dokunma ve görme işlevleri olarak karşımıza çıkıyor.
Esasen
dışarıda algıladığımızı zannetiğimiz her şey beyinde
olmakta ve beyin bir frekans analizörü gibi çalışmaktadır.
Bu da olayları ve yaşamı değerlendirmemizi sağlayan bir
pencere olmaktadır.
Bunu
daha derin noktalara götürmek de mümkün; Samanyolu
galaksisinden gelen frekansların beyinde algılanması sonucu,
çeşitli manâsal işlevleri yaşamaktayız. Bu bazen yoğun
sevgi olarak açığa çıkarken, bazen kahredici bir güç,
bazen stresli bir saat olarak algılanmakta, böylelikle her an
Samanyolu galaksisi ile konuşmaktayız.
Beynin
çalışma esası bir hologram modeli gibidir. Hologram modeli
ise bütünün bilgilerinin...
Bütünün en küçük zerresinde de mevcut olduğudur. Buradan
hareketle, beyinde sonsuz frekansların mevcut olduğu bir mini
hologram olduğunu söyleyebiliriz.
Her
ne kadar Beyin, Samanyolu galaksisinden ve beş duyudan aldığı
frekansları değerlendirek bunları algılama ve fiil olarak
ortaya koyuyor desek dahi, beyin sadece samanyolu galaksisi ile
de sınırlı olmayıp tüm galaksileri ve galaksilerin bütünü
olan gökadaları, bununla bereber onların oluşumunu sağlayan
K’ları algılayabilecek bir yapıya sahiptir.
Bunu
bir kaç şekilde örnekleyip açıklayabiliriz: “Andromeda
galaksisini seyretmesini bilirseniz, parmağınızın ucunda
bulabilirsiniz” gibi bir sözle “Andromeda galaksisi sizde
boyutsal olarak vardır” sözü arasında pek bir fark yoktur.
Bu oluşumun sistematiği ise şu şekilde gelişmektedir:
Bilindiği
üzere bir frekans yani elektromanyatik dalga için zaman ya da
mekân kavramı mevzubahis değildir. Çünkü, ışık hızında
bir yapısı vardır ve sırf enerjidir. Beyin de özü, aslı
itibariyle sadece sonsuz frekanslar ve enerjidir diyebiliriz. Samanyolu galaksisinden gelen elektromanyetik dalgalar, beyin tarafından
eğer onlara uygun dalga üretiliyorsa değerlendirilebilir.
Yani beynin belirli hücre gruplarının çalışması sonucu
bir bioelektrik akış olacak böylelikle de bazı frekansları
üretebilecek ve dışarıdaki bazı frekansları da algılayabilecek
konuma gelecektir.
Bunu
daha pik noktalarda da ele alabiliriz; beynin ürettiği enerji
ya da frekans, Andromeda galaksisinden gelenlerle paralellik gösteriyorsa
Andromeda’daki çeştli frekansları, yani manâları algılayabilir,
seyredebilir bir pozisyonunda olacaktır.
Bu
çok daha pik noktalara kadar gidebilir. Tüm galaksilerle
beraber tüm gökadaların ve bunların oluşumunu sağlayan
K’ların algılanışı, onlarla konuşulması dahi beyinde
oluşan bir süreçtir. Kesinlikle maddi bir süreç değildir.
Beyin için esasında zaman ya da mekân kavramı dahi
mevzubahis değildir ama, beyin kendini beş duyu ile kayıtlı
ve et kemik olarak kabul ettiği için diğer özelikleri gözden
kaçmaktadır.
Beyin,
tüm boyutları bünyesinde barındıran, potansiyel olarak
sonsuz bir frekans okyanusudur.
Esasında
biz uzun uzadıya beynin çalışma esasını ve beş duyu ile
algıladıklarımız ile hissettiğimiz çeşitli manâların
nasıl oluştuğunu anlattık.
Bu,
çok yüzeysel, sadece bilgilendirme yönlü bir anlatım olsa
dahi, anlatacaklarımıza zemin hazırlaması açısından
gerekliydi.
Bugün
bilimsel ve teknolojik gelişmeler sayesinde, insanın binlerce
yıldır bulamadığı bazı soruların cevabı da ortaya çıkmakta;
bununla beraber insan gelişimine büyük bir hızla devam
etmektedir.
Teknolojik
gelişmelerden biri de bugün için piyasaya düşmemiş, ama çok
büyük şirketlerin ve kalitesi çok yüksek üniversitelerin
argelerinde (araştıma-geliştirme bölümünde) yapılmakta,
hatta kısmen uygulanmakta olan virtual reality gerçeğidir.
Virtual
reality’yi basit birkaç örnekle şöyle açıklayabiliriz.
Esasında bir bilgisayar oyun modeli olarak düşünülmüş
olmasına rağmen, önümüzdeki yıllarda hangi şekilde karşımıza
çıkacağını da bilmiyoruz.
Bir
gözlük, bir elbise ve eldivenden oluşan bir bilgisayar
sistemi, ama bu bilgisayar sistemi sizin üç boyutlu farklı
bir âlemin içerisinde gezinip tecrübelerinizi ve
bilgilerinizi yaşayarak almanızı sağlamaktadır.
Virtual
reality sadece bu kadarla sınırlı bir yapılanma değildir.
Virtual reality, bir oda ortamında üç tarafını algılayabileceğiniz
bir şekilde de dizayn edilebiliyor.
İsterseniz,
kendi bedeninizi üç boyutlu scan ettirerek. Bu âlemin içine
kendi bedeninizle girersiniz. İsterseniz de bambaşka bir şekil
ve görüntüyü seçerek o dünyanın içine girebilirsiniz.
İstediğiniz
mekân da tamamen sizin seçiminiz olabilir. Amazonların balta
girmemiş bir ormanında ya da Newyork’un uçsuz bucaksız bir
gökdeleninde yaşama bakabilirsiniz. İnsanlarla tanışabilirsiniz,
ama karşılaştığınız insanın görüntüsünün, düşüncelerin
bilginin mahsulü olduğunu da gözden kaçırmamalısınız.
Virtual
reality hakkında daha geniş bilgiyi ve beyinle olan bağlantılarını
da bu yazının ikinci bölümünde anlatmaya çalışacağız...
Şimdilik
hoşçakalın...
İstanbul
- 05.11.2001
http://sufizmveinsan.com
|