ek
çok kişi normal bir yas süresinin ne olduğu konusunda net bir
bilgiye sahip olmak ister. Yas, kedere verilen tepkidir ve şiddeti kişiye
bağlı olarak değişir, ancak, yakınını kaybeden bireylerin
çoğu, karşılaştıkların
acıyı yenme konusunda kendilerini çevre baskısı altında
hisseder. Yakınlarını kaybeden kişilere yardımcı olmak isteyen
sevenleri bilmelidirler ki; bu kişiler yaşamlarına yeniden devam
edebilmek konusunda kendilerini hazır hissedinceye kadar, bu konuda
kendilerini asla baskı altında hissetmemelidirler. Keder'i yaşamaktan
kaçmak ya da onu acele ile geçiştirmeye çalışmak, Komplİkasyonlu
Yas durumunu ortaya çıkartabilir.
Yazar ve yas tedavicisi olan Dr. Worden'a göre yakınını kaybeden
bir kişi ancak aşağıdaki aşamaları tamamladıktan sonra yas
tutma sürecini gerçek anlamda tamamlamış olur.
Kaybın
gerçeklİğİnİ kabul etmek,
Acı
ve kederİ yaşamak,
Kaybedilen
kİşİnİn artık mevcut olmadığı bir ortamda yaşamaya alışmak,
Duygusal
enerjİyİ gerİ toplamak ve dİğer İnsanlarla
olan İlİşkİlerİnde Kullanabİlmek.
Dr.
Worden, kişinin, ölmüş olan yakınını acı çekmeksizin düşünebilmeyi
başardığı anda yas tutma sürecinin tamamlanmış olacağına dikkâti
çekmektedir. Tabii ki bu , o kişinin kaybettiği yakını ile ilgili
olarak hiç üzüntü duymayacağı ya da arada sırada ani acı patlamaları yaşamayacağı anlamına
gelmez. Ancak hissedilen duyguların yoğunluğu, muhakkak ki eskisine
kıyasla çok daha az olacaktır.
Yakınını
kaybeden bir kişiye söylenmesi gereken en önemli şeylerden biri acı çekmenin uzun vadeli bir olay şeklinde düşünülmesinin
gerekli olduğudur. Yas sürecinin
uzunluğuna ilişkin olarak Amerika'nın Kuzey-Batı bölgesinde yaşayan
yerlilerin şöyle bir atasözü vardır:
"Bir
heyelan yıkıntısının temizlenmesi ne kadar sürer?
Taşların birer birer kaldırılması
ne kadar sürerse!"
KOMPLİKASYONLU YAS
Bireyler,
acı çekme sürecini normal bir şekilde tamamlayamadıkları zaman,
"Komplikasyonlu Yas" durumu ortaya çıkabilir. Bu durum değişik
zamanlarda anormal, atipik, çözümlenememiş, disfonksiyonel, sağlıksız
yada patolojik keder olarak da isimlendirilmiştir.
Dr.W.Worden
Komplikasyonlu Yas'ın belirtilerini aşağıdaki şekilde sıralamaktadır.
Birey
kaybettiği kişi hakkında yoğun ve her seferinde yeniden tazelenen
acı hissetmeksizin konuşamaz. Acı patlamalarında olduğundan daha
farklı olarak, eğer kişi kaybettiği yakını ile ilgili olarak
yaptığı her konuşmasında böyle şiddetli acı tazelenmesi yaşıyorsa
muhtemelen komplikasyonlu yas durumuna girmiştir.
Bazan
oldukça küçük bir olay siddetli keder durumunun tetiklenmesine
sebep olabilir. Örneğin birey gördüğü herhangi bir trafik kazasına
aşırı tepki gösterebilir.
Ölmüş
olan yakınının eşyalarını ortadan kaldırmak istemez.
Kaybettiği
kişinin ölüm öncesinde yaşadıklarına benzer belirtiler geliştirebilir.
Örneğin birkaç yıl önce annesini lösemiden kaybetmiş genç bir
hastam, yapılan testler negatif sonuç vermesine rağmen yine de kendisinin
kan kanseri olduğuna inanıyordu.
Arkadaşlarından
ve ailesinden uzaklaşır veya hayat tarzında çok ciddi değişiklikler
yapar.
Ölmüş
olan yakınının bazı huylarını, bu huylar özellikle beğendiği
ve sahip olmak istediği huylar olmasa dahi bilinçsiz bir şekilde
taklit etme eğilimine girer.
Dikkâtsiz
ve kendine zarar vermeye yönelik davranışlar içine girer. Madde
kullanımı, trafikte aşırı hız,alkol alımı, vb gibi.
Ölüm
ve hastalık konularında fobiler geliştirir.
Kaybettiği
yakınını hatırlatan her şeyden uzak durmaya çalışır.
Komplikasyonlu
keder, bireyin acısını ifade edebilme konusundaki yetersizliğinden
veya geçmişte sevilen bir kişinin kaybı sonrasında yaşanmış
bir çözümlenememiş keder nedeniyle oluşabilir.
YAS SÜRECİNİN AŞAMALARI
1.
KAYBIN GERÇEKLİĞİNİ
KABUL ETMEK
Birisi
öldüğünde buna inanmak genellikle zor olur.
Dr.W. Worden'a göre;
yas sürecinde üstesinden gelinmesi gereken ilk adım; ölüm
olayının gerçekliğine inanmaktır. Araştırmacılar, bu
adımı gerçekleştiremeyen kişilerin bazan caddeden geçen herhangi
bir kişiyi kaybettikleri kişi zannettiklerine, hatta çaresizlik içinde
bu kişiye seslendiklerine dikkâti çekmektedirler.
Ölümün gerçekliğini kabul edememenin derecesi, hafif bir
bozukluktan çok ciddi yanılsamalara kadar değişebilir. Bu duruma
örnek olarak Kraliçe Victoria'nın kaybettiği oğlu
Albert için tuttuğu yas gösterilebilir. Kayıtlara göre; Kraliçe,
oğlunu kaybettikten sonra her gün oğlunun giysilerini etrafa
dizdirir ve saray içinde dolaşırken hep onunla konuşurmuş. Bu yanılsama,
Kraliçe oğlunun ölümünü kabulleninceye kadar bir süre devam
etmiş. Bazan da çocuğunu kaybeden ebeveyn, onun birgün
geri döneceği düşüncesi ile odasını hep hazır tutar.
Bu belirtiler eğer kısa süreli olarak ortaya çokmışsa normal
kabul edilebilir, ancak bazan yadsıma yıllarca sürebilir.
Ölümü yadsımanın başka bir şekli de kaybedilen kişinin geriye
kalanların hayatına yaptığı katkının reddedilmesi şeklinde
olur. Örneğin; "Zaten birbirimize çok yakın değildik!"
ya da "O kadar da iyi bir koca değildi!" gibi ifadeler kaybı
azaltmayı hedeflemektedir.
Dr W. Worden'a göre " Seçici Unutma" da ölümü yadsımanın
başka bir çeşididir. Bu durumda olan birey,
kaybettiği şahsın ölümünü tümüyle reddeder. Bu duruma
genellikle ebeveynini veya kardeşini kaybeden çocuklarda
raslanmaktadır.
2.
ACI VE KEDERİ YAŞAMAK
Keder
durumunu tedavi edenlerin çoğu, kayba uğrayan kişinin, acı çekmeksizin
sevdiği kişinin kaybının üstesinden gelebilmesinin mümkün olmadığına
inanır. Çekilen acının yoğunluğu kişiden kişiye değişir,
ancak insanların çoğu yas süresinde çok derin bir duygusal acı
yaşar. Bazı toplum ve kültürlerde bu tip acılar kabul görmez. Böyle
bir yapı içinde, kaybı yaşayanların, yaşamlarını sanki hiçbir
şey olmamış gibi normal bir şekilde devam ettirmeleri beklenir. Acının
ifade edilmesi, sağlıksızlık, zayıflık ya da moral bozuculuk
olarak nitelendirilir. Bu acıyı reddeden bazı kişilerin, yaslı kişinin
dikkâtini sürekli olarak başka tarafa çekip onu oyalamaya çalışarak
acıdan uzak tutma çabalarına da sıkça raslanmaktadır.
Bu çabalar her nekadar iyiniyetten kaynaklanıyor ise de,
yaslı kişiyi sıkıntı ve duygularının kabul görmemesi
hisleri ile karşı karşıya bırakabilir.
Acının yaşanmasına izin verilmesinin önemi asla inkâr edilemez.
Keder tedavisi ile ilgilenen kişiler, acılarını reddeden kişilerin
er veya geç bir çözülmeye uğrayacaklarını, bunun da genellikle
bir depresyon şeklinde ortaya çıkacağını bildirmektedirler.
Yas sürecini normal olarak tamamlayamayan bireyler, tüm yaşamları
boyunca acılarını kendileri ile birlikte taşırlar. Uygun bir
tedavi bu durumda olan kişilerin acılarını uygun şekilde yaşamalarına
ve hayatlarına devam etmelerine yardımcı olabilir.
3.Kaybedİlen
kİşİnİn artık mevcut olmadığı bİr ortamda yaşamaya alışmak
Bazan bireyler
kaybettikleri insanın kendi yaşamlarındaki rolünü tam olarak
ancak ölümünden sonra fark ederler. Yaslı bir kişi için ortaya
çıkan yeni rolleri üstlenmek zor olabilir. Araba tamiri, evdeki
ufak tefek işler ya da çocukların eğitimi gibi ilave konular,
bireyi yıldırabilir veya kızgınlığa sürükleyebilir, ancak,
yeni sorumluluklar ile birlikte zamanla yeni kabiliyetler ortaya çıkacak
ve birey kendini geliştirecektir.
Bu aşamayı tam olarak gerçekleştiremeyen bireyler, giderek artan
bir biçimde kendini çaresiz görmeye, yaşamdan geri çekilmeye ve
yeni sorumlulukları üstlenmek konusunda çekingen davranmaya başlayabilirler.
4.
Duygusal enerjİyİ gerİ toplamak ve dİğer İnsanlarla olan İlİşkİlerİnde
kullanabİlmek
Yaslı
kişiler, duygusal enerjilerini başka insanlarla olan ilişkilerinde
kullanabilmeye başladıklarında yas tutmanın bir aşamasını daha
tamamlamış olurlar. Bireyin, kaybettiği kişiye olan duygusal bağlılığını
kopartmasını bir nevi sadakâtsizlik olarak değerlendirmesi, oldukça
sık rastlanan bir durumdur. Bazan da birey, yeniden kaybetme korkusu
ile yeni ilişkilere girmekten kaçınır.
Dr. W.Worden' a göre bu aşamayı tamamlayamayan kişiler sevememe eğiliminde
olurlar. Bazı insanlar için kaybetmek o kadar acı bir duygudur ki,
bu kişiler yeniden asla sevemezler.
Dr. W.Worden babasını kaybeden ve bu aşamayı tamamlama sürecinde
olan yeni yetişen bir kızın annesine şöyle yazdığını hatırlamaktadır.
"Sevilebilecek başka
insanlarda var ve bu;
babamı daha az sevdiğim anlamına gelmiyor."
http://afyuksel.com
06.09.2000
|