Fransa sahili açıklarındaki bir deniz
kazasında bir grup balıkçıyı kurtaran dört yunus büyük şaşkınlık
uyandırmıştı. Kaptan, yunusların bu yaptığını “inanılmaz bir şey”
olarak tanımlamıştı.
Hayvanların ikisi teknenin kıçına ikisi de
başına geçerek kazaya uğrayan tekneyi kaldırmış, rüzgârın savurduğu
kayalıklardan uzaklaştırmak için yarım saat çabalamıştı. İşleri
bitince de yüzüp gitmişlerdi.
Yunusları inceleyen ve onların
gezegenimizdeki en zeki ikinci memeli ünvanı için çekiştiklerini
düşünen bilim adamlarını hiç şaşırtmadı bu olay.
Bazı yunuslar Amerikan Donanmasına ait
Trident denizaltılarını sabotajcı balıkadamlara karşı koruyacak
şekilde eğitilmişlerdir. Yüzücüleri kendi doğal düşmanları olan köpek
balıklarından kurtardıkları kanıtlanmıştır. Bazıları otistik ve Down
sendromundan muzdarip çocukların tedavisine yardım edecek şekilde
eğitilmiştir. Bir yunus da Norveç’te bir feribota aşîk olmasıyla nam
salmıştır.
Yaklaşık dört metre uzunluğundaki âşık
yunus Hanna, Norveç’in batı sahilindeki adalar arasında işleyen 50
metre uzunluğundaki Voska adlı feribotu 10 gün boyunca tavlamaya
çalışmıştı. Hatta gemiyi limana kadar takip etmiş, orada soğuk çelik
gövdeye usul usul sürtünmüştü.
“Gemiye gerçekten âşık olduğuna dair bir
kanıt yok.” Diyor Santa Cruz’daki Kaliforniya Üniversitesi’nden emekli
yunus uzmanı Ken Norris. “Yolcuları şaşırtmak ve eğlendirmek için âşık
rolü yapmış olabilir. Kimse bir yunusun gerçekten ne düşündüğünü
bilemez.”
Sesleri ve vücut ritimleriyle
birbirleriyle konuşabilirler, bellekleri de hayret vericidir. Bir
keresinde eğitilmemiş bir yunus grubunun, eğitilmiş bir grubun
karmaşık akrobatik gösterisini izlediğine şahit olmuştum. Üç sene
sonra, bir eğitim ya da prova olmaksızın, eğitimsiz grup gösteriyi
hemen hemen bütün ayrıntılarıyla tekrar etmişti.”
Zihinsel özürlü çocuklara yunuslarla
birlikte yüzmeleri öğretilerek, eğitimlerinde büyük başarı sağlanıyor.
Miami’deki Yunus Araştırma Merkezi’nden psikolog David Nathanson, bu
çocukların öğrenmeleri önündeki en büyük engelin dikkatlerini
odaklayamamaları olduğuna inandığından yunuslarla oyun oynamanın
ilgilerini çekebileceğini düşünmüş. Çok da başarılı olmuş: Önde gelen
konuşma terapistlerinin kendisini konuşmaya ikna etme çabalarına
karşılık vermeyen üç yaşındaki bir ingiliz çocuk ilk sözcüğünü
söylemiş. Bu sözcük “Tina”ymış, oyun oynadığı yunusun adı.
Ama en olağan üstü yunus hikâyesi
yunusların davranışlarına değil politika ve bilim tarihine dair.
Galileo’nun yargılanmasından bir yunusun –daha doğrusu bir yunus
simgesinin- sorumlu olduğuna inanıldığını anlatıyor bu hikâye.
Scientific American’ın Kasım 1996
sayısında ortaya atılan ve bilim tarihçileri tarafından giderek
benimsenen bu kuram, şimdiye kadar inanılması güç görünen bir gerçeği
-70 yaşındaki zararsız bir adamın, sadece Jüpiter’in uyduları olduğunu
ve Dünya’nın Güneş’in çevresinde döndüğünü söylediği için işkence ve
yakılarak öldürülmekle tehdit edildiğini- açıklıyor.
Matbaanın, Başlıca İki Dünya Sisteminin
Diyaloğu kitabının iç kapağındaki üç yunuslu simgesine takan
engizisyoncuların Galileo’nun Protestan bir politik casus olduğuna
inandıkları söyleniyor. Sene 1632’ydi. Otuz Yıl Savaşları tüm hızıyla
sürüyordu ve katı bir skolastisizme saplanmış olan Katolik din
Bürokratları paranoyaya kapılmıştı.
Yunus! Bu sözcük bile onları çileden
çıkarmaya yeterdi. Yunuslar Delfi’deki Apollon tapınağıyla
özdeşleştiriliyordu. Homeros’un İlyada’sında Apollon Truvalıların
başlıca ilahi destekcisiydi. Truva’dan kurtulanlardan biri olan
Francus, Fransız hanedanının kurucusuydu. “Yunus” aynı zamanda
“dauphin” yani Fransız tahtının vârisi anlamına geliyordu. O sıralarda
Fransa Protestanlığı destekliyordu. Dolayısıyla bir Katolik için yunus
simgesi ihanet demekti.
Biz yunusları büyüleyici bulabiliriz. Ama
Galileo onlara karşı daha karışık hisler beslemiş olmalı.
Adrian Berry
İstanbul - 02.03.2004
http://gulizk.com
|