Bu
yazımda, size bir hikâye anlatacağım:
Köyün birinde bir kilise varmış. Kilisede de bir papaz.
Bu papaz dinine düşkün, herkesin yardımına
koşan, bilgili, görgülü, zor zamanların insanı, iyilik
timsali, herkesin sevgilisi, her derde deva, psikolog,
baba, amca, arkadaş, banka, kumbara, yani köyün
'her şeyi' imiş. Kısacası, Tanrı'nın işe alımda çok
başarılı bir örneği. Günlerden bir gün, köy felaket
haberiyle çalkalanmış. Mutlu günler geride kalmış, köye
sel gelecekmiş. Sel bütün hızıyla yaklaşmaktaymış, bizim
hikâyedeki köye. Köyün ileri gelenleri hemen Papaz
Efendi’ye koşup felaket haberini vermişler. Papaz, köyün
boşaltılmasında hemfikir olmuş diğerleriyle. Ama ileri
gelenler, Papazı kendileriyle birlikte gelmesi
konusunda bir türlü ikna edememişler.
Papaz, "Siz gidin, ben kalacağım" demiş ve şöyle
eklemiş:
-Ben
Tanrı'nın sevgili kuluyum. Yıllardır onun emrindeyim.
Bir dediğini iki etmedim, ona en iyi şekilde hizmet
ettim. Benim Tanrım böylesine bir sevgili kulunu korur,
başıma kötü hiçbir şey gelmez. Siz beni merak etmeyin,
lütfen bir an önce köyü boşaltın, demiş. Köyün ileri
gelenleri bu defa, çaresiz, köyden dışarı çıkmışlar,
çoluk-çocuk tüm köy halkıyla birlikte. Köy tamamen
boşalmıştır artık, Papaz ise kilisesinde Tanrısıyla
beraber. Sular yükselmiş, kilisenin alt katları sular
altında kalmış. Papaz üst kata çıkarken, dışardan sesler
duymuş. Köyün ileri gelenlerinin içine sinmemiş olmalı
ki, onu tek başına kaderine bırakmamak,ikna etmek için
bir kayıkla tekrar gelmişler. Bağırmışlar hep beraber:
-Papaz efendi, Papaz Efendi, sular yükseliyor,
öleceksin, hadi gel bizimle ne olur! Papazın cevabı kısa
ve net olmuş: Sağ olun, siz gidin, ben Tanrı'nın sevgili
kuluyum, bana bir şey olmaz, Tanrı beni korur. İleri
gelenler çaresiz, bu kez de geri gitmişler. Artık sular
iyice yükselmiş, köyün ve kilisenin tümünü yutmuş,
sadece kilisenin çan kulesini ve üzerinde de bizim
Papazı bırakmış. Papaz kilisenin çan kulesi üzerinde
Tanrısından bir mucize beklerken, bir helikopterin
kendisine doğru yaklaştığını görmüş. Yine bizim ekip,
sevgili Papazlarının ölümüne hiç razı olamayıp kurtarma
ekibiyle birlikte onu almaya gelmiş. Megafondan yükselen
yalvarışlar Papazı ikna etmeye yetmemiş. Nuh demiş,
Peygamber dememiş. Sürekli olarak, "Ben Tanrı'nın
sevgili kuluyum" diyormuş. Helikopter uzaklaştıktan
bir iki dakika sonra, sular iyice yükselmiş ve tüm köyü,
sevgili Papazı ile birlikte yutmuş. Papaz, cennetin
kapısında onu içeri davet eden meleklerle tartışmaya
başlamış. Kendisinin büyük bir haksızlığa uğradığını ve
Tanrısı'nın huzuruna çıkmak istediğini söylemiş.
Melekler onu kırmayıp Tanrı'nın huzuruna çıkarmışlar.
Papaz hayal kırıklığı içinde Tanrısına sitem etmiş:
-Tanrım,
yıllardır hizmetindeyim. Hiçbir gün davamdan geri
dönmedim. Sana ihanet etmedim. Bir dediğini iki etmedim,
doğru yoldan ayrılmadım, insanlara hep iyilik verdim,
iyilik aldım. Ben senin sevgili kulundum, bunu hep böyle
bildim, senden güç aldım. Bu muydu bana gördüğün reva?
Beni niye kurtarmadın, niye öldürdün?
Tanrı cevap vermiş:
-Ey
sevgili papazım, evet sen benim sevgili değil, çok
sevgili kulumsun. Senden her zaman çok memnundum, beni
hiç yanıltmadın, hep doğru olanı yaptın. Zaten sırf bu
yüzden en zor anında, senin karşına üç fırsat çıkardım.
Ama sen bu fırsatları göremeyecek ve değerlendiremeyecek
kadar anlayışsızsan ben ne yapabilirdim? Bu şanslarını
değerlendiremeyecek kadar gözün görmüyorsa, kulağın
duymuyorsa, kalbin ve beynin çalışmıyorsa, ben ne
yapabilirdim, demiş.