İman-inanç
doğrultusunda
yaşayan
her
toplum,
kabiliyet
ve
istidatlarına
uygun
düşen
Resullerce
yönlendirilir.
Bizler
ise
lâyık
olduğumuzu
düşündüğümüz,
Allah
Resulü
Hz.
Muhammed’e
(s.a.v)
uyabiliyor,
acaba
onu
tanıyabiliyor
muyuz?
Dediklerini
değerlendirme
yolunu
seçiyor
muyuz?
Yoksa
acayip
duruşlar-davranışlar
içinde
miyiz?
İnternet’ten
televizyona,
kitaplardan
filmlere
kadar
birçok
alanda
bu
hususa
dair
sağlıklı,
güvenilir
bilgiler
mevcut
iken,
neden
kendi
düşüncelerimizi,
dini
bilgiler
gibi
kabul
edip
etrafa
yaymayı,
bu
şekilde
halkı
da
yanlış
bilinçlendirmeyi
hedefler
hale
geldik?
Bunlar
kendini
bilen
bir
insana
hiç
yakışmıyor.
Bu
yönüyle
düşünüldüğünde,
“mistizim’in
yanlış
bilgi
edinmeye
müsait
hale
getirilebilecek
bir
alan”
olduğu
kabullenilmeli.
Doğrusu,
kısıtlı
görüşlerin
hâkim
olduğu
tutumlar
bu
ortamı
yaratıyor.
Ancak
belirli
bir
kültüre
sahip,
yaşama
standardı
olarak
da
ortanın
üstünde
olanlarımız,
genellikle
öğrenim
düzeyleri
itibariyle,
mevcut
karışıklığı
örtbas
etmeyi
bilmiş,
çözümsüzlüğe
çare
arayarak
bütünlük
anlayışı
ile
olaya
yaklaşım
yapmıştır.
Bu
noktaya
kuşkusuz
“empati”
denilen
kavramın
büyük
bir
katkısı
bulunmaktadır.
Ama
haddini
aşan,
kural
tanımayanlar,
böylesi
karmakarışık
düşüncelere
sahip
olduğunda
ilk
etapta
karşımıza
uyarıcı
mahiyette
şu
ayet
çıkıyor:
Allâh
ve
Rasûlü
bir
iş
hakkında
hükmettiklerinde,
iman
etmiş
bir
erkek
ve
iman
etmiş
bir
kadının,
o
işlerinde,
kendileri
için
tercih-
seçim
hakkı
yoktur!
Kim
Allâh’a
ve
Rasûlüne
isyan
ederse
(uygulamazsa),
gerçekten
apaçık
yanlış
olan
bir
inanca
sapmıştır!
(Azhap/36
Ahmed
HULÛSİ
-
Allah
İlminden
Yansımalarla
Kur’ân-ı
Kerîm
çözümü)
Buna göre, hükme bağlanan bir meselede, bizlerin sübjektif görüşlerinin hiçbir şey ifade etmeyeceği, hükmün geçerli olacağı ve sadece Allah adına konuşma yetkisine sahip bulunan Efendimizin (s.a.v) açıklamalarına tabi olmanın bir zorunluluk oluşturacağı görülüyor.
Aksi
şekilde
davrananları
hiç
de
iyi
şeylerin
beklemediği
ifade
ediliyor.
O’nun
sözlerine-davranışlarına
teslim
olmamanın
sonucunda
insanın
imanını
dahi
kaybetme
tehlikesini
yaşayacağı
bir
gerçek.
Dolayısı
ile,
uygun
düşmeyen,
bir
anlamda
gerçek
olma
ihtimali
bulunmayan
konularla
insanların
kendi
tercihlerini
devreye
sokması
pek
uygun
düşmez.
Şimdi
siz
hem
Âlemlere
rahmet
olarak
irsal
edilmiş
bir
Nebi-Resul’ün
ümmeti
olacaksınız,
aynı
zamanda
da
marjinal
davranışların
peşinde
koşup
duracaksınız,
hem
de
kendinizi
salih
bir
Müslüman
diye
adlandırıp
bildiğinizi
okuyacaksınız
ve
bundan
da
gurur
duyacaksınız.
Böyle
bir
yaklaşım
herhalde
dünyanın
hiçbir
yerinde
görülmemiştir.
Kendini
toplumun
bir
üyesi
gibi
kabul
eden
birinin,
sosyal
kurallara
uymaması
söz
konusu
olduğunda,
nasıl
ki
oradan
aforoz
ediliyorsa,
bu
bağlamda
yine
kendini
bir
İslâm
ferdi
gibi
kabul
edenin,
hükümlere
uymamakta
inat
etmesi
halinde,
Müslüman
olamayacağı
gibi,
bir
dışlama
–sapkınlıkla-
karşı
karşıya
kalması
muhtemeldir.
Şimdiye
kadar
yaptığı
ufak
tefek
hatalar
yetmiyormuş
gibi,
ilahi
emirlere
muhalefet
etmek
durumunda
bulunanların
affolması
mevzubahis
değildir.
İnsanın
bundan
utanıp,
sıkılması
gerekiyor.
Bu
gibilerin
sözlerini,
yaklaşımlarını
duyanlar
ve
takipçisi
durumunda
bulunanlar,
yeni
filizlenmekte
olan
bir
akımı
başlatmış
olurlar.
Ayrıca
toplumu
tehdit
eden
ve
inançsız
bir
zümre
yaratan
koşulu
da beraberinde
getirmiş
olurlar.
Tarihe,
helâk
olan
ulusların,
coğrafyalarının
nasıl
harmanlandığına
bir
bakın,
ne
demek
istediğimi
anlayacak
ve
olur
olmaz
şekilde
fikir
üretmenin
ve
bunu
aşırıya
vardırmanın,
nelere
mal
olacağını,
ne
anlama
geleceğini
görün.
Esasen
bir
İslâm
ferdinin
düşünceleri
böyle
olmamalı.
Kültürü
İslâm
kültürü
ile
bağdaşmalı.
Bu
kültürün
derinliği
ise,
Kuran’a
ve
hadislere
dayanmalı.
Çünkü
öze
ve
geleceğe
açılan
kapılar
orda
mevcut.
İnsanların
böyle
bir
ilkeyi
algılamasında
kendisi
için
yarar
sağlayabilecek
bir
sürü
hikmet
var.
Yeter
ki
Allah
Resulü’nü
anlayıp,
bunları
önümüzdeki
ufukla
birleştirebilelim.
Bu
iş
böyle
başlar
ve
sistemli
olarak
devam
eder.
Onu
tanımaya
hevesli
olanlar
bilsinler
ki,
taklitle
onu
anlamaya
çalışmak
mümkün
olamaz.
Aksine
hareket
edenler,
sistemi
yıkma
gayreti
içinde
olanlar
kendilerine
yaparlar.
Bir
yerde
sıkışıp
kalırlar.
Kabul
etmek
gerekir
ki,
insana
kendini
iyi
hissettiren
daha
yaratıcı
ve
verimli
olan
fikirler,
Allah
Resulü’nü
tanıyarak
elde
edilir.
Anlamsız
tenkitler
ise
felaketlerin
habercisi
olur.
|