Aşk, Aşk yine Aşk !...


Eflatun, aşkı " Doğumsuz, ölümsüz, artmaz, eksilmez bir güzellik " olarak tanımlar.
Mevlâna ise bir deyişinde aşkı şöyle tarif eder:
" Bahtı yâver ve talihi kutlu olan bilir ki, akıl ve mantık taslama İblisten, aşk Adem'dendir."
Gerçekten, evrende en çok konuşulan şey belki de budur.
Âşık, hiçbir nedenin arkasına sığınmadan doğruyu söyler, onun sözüne inanılır, itimat edilir. Zira, bu inanılmaz güzellik, farkında olmaksızın kalbini sarıp sarmalamış, onu arıtmıştır.
Hatıralar, ebedi ayrılıklar, acılar, aşk denen olguyu ortadan kaldıramaz. Maceraları bütünlük içinde paylaşır. Kiminde
hırçınlık ve cesaret, bazılarında ise sabır, tepkisizlik, sukût haliyle vücut bulur.
Aşk, bize ne yapmamız gerektiğini hatırlatır, yerine göre hareket etmemizi söyler, rotamızı çizer.
Âşık olan, bağımsız bir düzen izleyemez. Her istediğini yapamaz, esasen yapmak istediği bir şey de yoktur.
Hedefi, kuşkusuz sadece sevdiğidir.
"Aşk, hiçbir şeyin artık eskisi gibi olamayacağını net bir şekilde açıklar".
Aşkla evreni seyreden ile aşksız yaşayarak evreni algılayan arasında dağlar kadar fark vardır.
Ancak derler ki, aşkın gözü kördür!..
Dünya hayatı Âşık olan için asli bir değer değil, olsa olsa tâli bir amaç olabilir. Bu duyguyu yaşayanda beklenmedik beraberlikler olamaz. Onun bakış açısında tüm değerler bir anda değersiz hale gelebilir.
Yunus Emre, bu noktaya bakın nasıl değiniyor:
" Vücûd cübbesin aşk ile çâk et, Dalagör kim ummânı aşktır."
Miskin Yunus, beşeri duyguların, yorumlar ve değer yargılarının parçalanıp yok edilmesini salık verirken, aşk deryasına kavuşmanın da ancak bu şekilde olabileceğini
ifade ediyor.
Aynı duyguyu paylaşanlardan biri de Muhammed İkbal’dir. O da, aşk ile ilgili görüşlerini şöyle yansıtıyor:
"Aşkı göreve çağıran gönüller, aynı zamanda
Aşkı anlatırlar;
Gel ey Aşk! Ey gönlümüzün remzi, manası.
Gel ey bizim tarlamız, mahsulümüz.
Gel ! Balçıktan yaratılan insanlar artık
Eskidiler, köhneleştiler.
Gel ! Çamurumuzdan yeni bir insan yap.
"
Aşkla ilgili çeşitli sorular sorabiliriz.
Aşk, biyolojik bir temele dayanır mı?
Yaşlı bir insana âşık olunabilir mi?
Önce şunu ifade etmeliyiz; Aşkın temel nedenlerinden biri biyolojik yapıların mutlaka uyum sağlamasıdır. Bu kıvılcım, bedensel-ruhsal beğeniyle başlar, yoğunlaşır, doruk noktaya ulaşır.
Yaşlı bir insana âşık olunamaz diye bir kayıt yoktur. Bir erkeğin diğer bir erkeğe âşık olması da olasılıkların arasında yer alır. Zira, bu paylaşımın cinsiyeti olamaz. Mevlâna ve Şems, Yunus ile Taptuk Emre bunun tipik örnekleridir.
Aşkta mutlaka cinsellik aramak, bedensel zevklere olan düşkünlüğün eseridir ki, bu durumun aşkla ilgisi bulunmaz.
Âşık olan, "ben Âşık oldum" demez. Sadece fark edilir. Ama hissiyatında neler olup bittiğini kimse algılayamaz, değerlendiremez.
Hayatın anlamı, ömründe bir kere dahi olsun bu duyguyu yakalamakla mümkün.
Ne var ki, aşk satın alınamaz, ısmarlanamaz. Uğraşarak elde edilemez. Ne yalan söyleyeyim, o aranmakla bulunacak bir şey değildir
Şayet size gelip çatarsa reddedemez, dünyada yaşayan çok farklı bir insan olup çıkar, "ben bugüne değin hiç yaşamamışım" dersiniz.
Aşk, Allah’ın insana bahşettiği en büyük armağandır.
Şu dörtlük de bunun en güzel kanıtı oluyor:
Sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin
Tekkede, manastırda eremezsin.
Bir kez sevdin mi dünyada
Cennetin, cehennemin üstündesin….

Londra- 08.11.2003
afyuksel@hotmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com

 

7.11.2003 Akşam gazetesi


Üst Ana sayfa e-mail