Din karşıtlığı artıyor


Bir uçta dayanışma hoşgörü, paylaşım, ilahi hükümlere uyma ve işbirliği, diğer uçta bölünme, çekişme ve nifak tohumlarının serpilişi… İnkâr/eleştiri/tepki dolu hareketlerin her geçen gün daha da artışı…

Allah’ın bildiğini kuldan saklamanın bir anlamı yok. Toplum yaşamının belirli kesimindeki İzah edilemez bu hal, insanı gerçekten üzüyor; ama elden bir şey gelmiyor.

Bari ortam kardeşçe kullanılabilse ona da razıyım.

Ne gezer!…

Ülke çapında ve tarikat adı altında oluşturulan din aleyhtarlığı, tüm dünyayı saran bir İslam karşıtı çılgınlığı ile özdeşleşmiş durumda

Hepiniz bilirsiniz, bazı temel noktalar vardır; inkâr edilemez. İnanç özgürlüğü de bunlardan biridir. Bu duyguyu devre dışı bırakmak, iman algısının şekillendirdiği talep anlayışını yok saymak veya farklı bir bakış açısı getirerek boyutlarını değiştirmek ancak sorun olmaktan öteye gitmeyen düşünceler olarak temayüz eder.

Bütün bunlara rağmen, dinin insanların ihtiyaçlarını karşılamak için var olduğu düşüncesi ıskalanmaktadır. Yapılan birçok eleştiride ‘İnsan – İman – İnanç’ ekseni devre dışı bırakılmakta ya da çok az dikkâte alınmaktadır. Odak noktası haline gelen ve uzun zamandır tırmandırılan ‘türban’ konusuna ilişkin etkinlikler önemli ve ciddi sıkıntılar yaratmaktadır.

Örneğin, her hafta bir TV kanalında ‘Sabahların Sultanı’ adlı programla izleyicilerin karşısına çıkan hanım sunucu, bir giyim firmasının mankenlerini ağırladığı programında mankenlerin türbanını isteyip başına takarak gösterisini sürdürünce izleyenlerden çok büyük tepki aldı.

Bu olaydan anlaşılan şu ki; türban kavramı hiç de yeterli şekilde ele alınmamış, halkın nabzının ne halde olduğu göz önünde bulundurulmamış. İşte karşıt boyutun göz ardı ettiği en önemli noktalardan biri budur.

Yaşam içinde iman merkezli bakış açısının pek tercih edilmediği ve bazı uygulamalar sonucunda birçok masum yurttaşın tedirgin olduğu, genç öğrencilerin yerinden edildiği göz önüne alınırsa, önemli insani sorunlar yaşanıyor demektir.

Bunun epeyce hoyratça yapılması ve büyük, geri dönülmez zararlara neden olması düşündürücüdür. Vebali de fazladır.

Bu bir yana, toplum ahlakına uymayan, edep adap düzenimizi bozan davranışlara göz yumma, geçiştirme felsefesi de “çağdaşlık” mantığı ile izah edilemez. Görsel ve yazılı basını inceleyenler ne demek istediğimi anlayacaklardır.

Kısacası, çok kritik bir konu olan ‘imanlı insan’  üzerine gitmenin hiç de akılcı bir iş olmadığını düşünüyorum. Bu kategorideki ‘İnsanı, toplumu dışlayanlar’ bir gün, hiç temenni etmiyorum, ama aynı duruma düşebilirler, devre dışı kalabilirler.

Size soruyorum; toplum öyle olmadığı halde sanki şeriatla kuşatılmış gibi görüntülenmek istenirken, Müslümanlar aleni bir şekilde aşağılanırken, bunların dışında kalan her fert aşağı yukarı kendine istediği şartlarda geniş alanlar yaratmışken ve toplum ancak iman gücü ile ayakta kalabiliyorken  ‘İslam’a baskı yok’  demenin ne anlamı olabilir ki?

Ama ben yine de bu olumsuz detaylara biraz dikkât edildiğinde sorunun büyük bir kısmının kendiliğinden ortadan kalkacağına –ister inançlı, ister inançsız olsun- herkesin kardeşçe yaşayacağına inanıyorum.

Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun.

İstanbul - 05.10.2006
sufizmveinsan@gmail.com

afyuksel@hotmail.com
sufafy@hotmail.com

http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail