Türkçe
sözlükte ‘Farkında olmak’ karşılığında şunlar yazılı: Bir
şeyin var olduğunu anlamak, sezmek. Farkında olmamak ise,
tersine, bir şeyin mevcut durumunu anlamamak, koşullarını
sezememek manasına geliyor.
Farkında olma
hali, yaşanılan boyutta, yönlendiğimiz her alan ve aşağı yukarı
her şey için geçerli olan bir sözcük.
Örneğin;
Günlük
yaşantımızın bir parçası haline gelen şiddet hususunda ilk
sorduğumuz soru şudur: Acaba şiddetin yarattığı felaketlerin
farkında mıyız?
Bir futbol
tutkunu taraftarın, teknik direktöre yönelttiği ve ivedilikle
yanıtlanmasını istediği soru şöyledir: Defansın ne kadar
aksadığının farkında mı?
Delikanlılık çağına gelen bir çocuğun babasından şikâyetçi
olması dolayısıyla ona şöyle bir soru sorması kendince haklıdır:
Babam benim cep harçlığımın ne kadar az olduğunun farkında mı?
İki sevgili
arasında geçen tartışmaların akabinde birinin diğerine şöyle
yakınması muhtemeldir: ‘Benim
seni ne kadar sevdiğimin farkında değil misin’?
Allah ehli
ise yazdıklarının okunduğu, söylediklerinin can kulağı ile
dinlendiğini bildiği halde yine de şöyle seslenmektedir:
Acaba anlatılanların ve farkın farkında mıyız?
Kur’anı
Kerim, inanç
sahiplerine “Ey iman edenler, Allah’a iman ediniz”
şeklinde bir uyarıda bulunarak, bir açıdan imanlarının ne
durumda olduğunun farkına varmalarını istemektedir.
Kısaca, bütün
mesele, farkında olabilmekle ilgili…
“Farkına varmak bu denli önemli mi? Varanlar bunu
yaşayabiliyorlar mı?”
sorusunun karşılığı ise net bir şekilde “EVET” olacaktır.
Değerli
dostlarım!
Yıllar geçiyor, ama kimseden ‘biliyoruz, algılıyoruz,
farkındayız’ diye bir yanıt gelmiyor. Nedeni şu: Mistik
alana talip olanlar aklın, bilimin ışığında hareket etmiyorlar.
İkinci gerekçe, amacın ne olduğunun farkına varılamamasıdır
diyebiliriz. Bir kısır döngüdür gidiyor. Bu nedenle
etrafındakilerin kuyularını kazmaya başlayıp ne kadar ilkellik
varsa ortaya dökmeyi maharet kabul ediyorlar. Velhasıl, bir
uyanma, bir dirilme oluşmuyor.
Ayrıca
yaşamın, eğitici tarafından kendilerine verilecek olması
benliklerini sarmış durumda. Bildiklerini yaşama uyarlama
halinin kendi aidiyetlerinde olduğunun farkına varamıyorlar.
Nasıl
olacaksa bunun dışardan yansıyacağına inanıyorlar.
Bir başka
dikkat çekici nokta ise ‘üretici’ olmaya
yanaşmamaları...
İşte
farkına varılamayan hususlar saydıklarım. Listeyi uzatmak
mümkün, ama algılayan için yeterli olduğunu düşünüyorum…
Hâlbuki
tasavvufu önemli işleri arasında kabul ediyorlar. Bu uğurda
yayımlanan bir yığın kitap, dergi, makale okuyorlar. Kulakları
ayrıntıları işiten, gözleri basiretle gören insan olmak
istiyorlar. Yine de gayenin farkına varılamıyor. Hedef bir anda
unutulup gidiyor.
Yani
herkes ‘bir şekilde bildiğini okuyor’ ve önündeki bu çok
ciddi sayılabilecek rahatsızlığı göremiyor, farkına varamıyor
diyebiliriz.
Sevgi ile
kalın. Allah’a emanet olun diyorum.
|