İnanmak,
teslim olabilmek!.. Bunun son derece zor bir şey olduğunda
hemfikiriz.
Yaşam boyunca, olaylar öncesi ve sonrasında yapılan yorumlar,
zaman içinde unutulan teslimiyetçilik anlayışının yeniden
yapılandırılmasının, hayata geçirilmesinin gerekli olduğunu
gösteriyor.
Zira, teslimiyetçilik anlayışında büyük umutların, beklentilerin
ağır bastığı görülüyor. Ancak, hayatın anlamının teslimiyet
üzerine kurulu olması, mutlaka başkalarına dayalı, muhtaç bir
yaşamı gerektirdiği anlamına da
gelmez. Bu nokta gözden
kaçırılmamalı.
Bizler farkında olmadan hayata teslim oluyoruz.
Örneğin, yeni bir arabaya hiç tereddüt etmeden binip onu
kullanabiliyoruz. Eksik ya da unutulmuş bir yanı olup olmadığı
hiç aklımıza gelmiyor. Veya bir uçağa bindiğimizde yine benzer
şekilde düşünüyoruz. “Motorunda bir arıza olabilir mi?” “ İniş
takımları açılıyor mu?” gibi soruları aklımıza bile getirmiyoruz
ya da getirmek istemiyoruz. Belki korkarak, ama yine de bir
yerde teslim olarak seyahat ediyoruz.
Doktora olan güvenimiz olmasa, acaba ameliyat masasına yatabilir
miyiz, ne dersiniz ?
Böylesine bir teslimiyetçi anlayış ile yaşarken, neden insanlara
yol gösteren, aslını, hakikâtini, ölüm ötesini, bu yaşamın zor
koşullarını bildirene inanç oluşmasın, teslim olunmasın?
Kur’an Bakara suresinin 156. ayetinde bu noktaya
atıfta bulunurak bakın ne diyor:
“ Öyle sabredenler ki, kendilerine bir belâ geldiğinde ‘
Biz Allah’ın teslim olmuş kullarıyız. Ve biz (ahirettede)
ancak ona dönücüleriz ‘ derler ”
Teslim olmak, inandığın kişinin peşine takılmak, o ne yaparsa
onaylamak, ne isterse sorgusuz, sualsiz yerine getirmek demek
bir anlamda. Belki size mantıksız gelebilir, ama bu şekilde
anlaşılmalı. Zira adı üstünde, “teslim olmak”... Onun her
istediğini yapalım, dümen suyundan gidelim, ya da gitmeye gayret
gösterelim şeklinde yürütülen düz, karışıksız bir mantık, bu
teslimiyet denen şey. Önemli olan, teslim olduğun, seni bir
yerlere götürebileceğine inandığın birini seçebilmek...
Teslimiyetçi düşünce, zorluklar karşısında zaman zaman
bocalayabilir, bir yerde yorgun düşüp yarı yoldan dönmek zorunda
kalabilir. Başaramadığını kabul eder, inancını kaybedebilir.
Bu durum, teslim olduğunu haykırıp atıp tutanların, teslimiyetin
nereden başlayıp, nereye gittiğini, sonucun ne olabileceğini
bilememelerinden kaynaklanıyor.
Onlar başlangıçta ne kadar teslim olduklarını görebilseler,
belki de teslimiyet sözcüğünü ağızlarına bile alamayacaklar. Bu
halleri, taklit ürünü teslimiyetçiliğin yansımalarıdır..
Bu açıklamaları ortaya koyarken birçoklarını rahatsız ettiğimin
farkındayım. Teslimiyet denen şeyin düşünce yapısı sağlam,
sonuna dek asla sarsılmayan, etkilenmeyecek olanların işi olduğu
söylenebilir. Zira, gerçek anlamdaki teslimiyet; zayıflığın,
çaresizliğin değil, gerçek bir bilincin eseridir.
Bütün iş, bunun mantığını anlamaktır!...
İstanbul-
19.11.2003
afyuksel@hotmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com
19.11.2003 Akşam gazetesi
|