Kendi
kendime, spor konusunda artık yazmayacağıma söz vermiştim. Ama
bu kez sözümü, yararlı olur düşüncesiyle tutamıyorum.
Konumuz, Fenerbahçe’nin Hollanda’dan transfer ettiği Afrika
kökenli yıldızı ile ilgili.
Futbol için kemale ermiş, hatta biraz da geçkin gibi görünen bu
süper star, zaten bu yüzden Türkiye’mizde...
Gerek hazırlık maçlarında, gerekse lig maçlarındaki performansı
ile dikkâtleri çekiyor. Oynuyor, oynatıyor, atıyor, attırıyor,
kenar alana kaçıp göbekte büyük boşlukları temin edebiliyor.
Yanındakiler ise, onu kesinlikle anlamıyorlar. Anlamaları için
dil gerekmiyor. Olması gereken, futbol dili. O da onlarda yok.
Bu mütevazı adam, yanı başında kendine pas vermeyen, kaleye 1
metreden attığı gollerle ünlü, sevincini mutlaka tribünlerle
paylaşma ihtiyacını gösteren Fener’in kıskanç yıldızı
Tuncay’a başını kaldırıp “neden böyle yaptın?” bile demiyor.
Oyun içinde taviz vermiyor ama, takım arkadaşlarına hırslanıp
köpürenlere, seyirciye, ekran başındakilere adeta insanlık dersi
veriyor.
Kendini kündeye getiren rakipleriyle ise en ufak bir dalaşması
yok. Topu taca attığında bunun istemeyerek olduğunu belirten
hareketlerle konuk ekibin taraftarından adeta özür dilemesi,
işin ilginç olan başka yanı.
Ayrıca, onun saha içinde olduğu kadar saha dışında da
efendiliğini koruduğu gözlemleniyor.
Nefis frikikleri ile meşin yuvarlağı istediği köşeye bırakırken,
topa gelişi sırasında vücudunun aldığı açıya, topa vuruş
tekniğine hiç dikkât ettiniz mi bilmiyorum, ama attığı 5
frikiğin 4’ü gol oldu.
Kesin olan şey, ne Hagi’nin, ne de Sergen’in bu
ustalıkta olmaması.
Bu arada değinmek istediğim bir başka yön var:
Fenerbahçe ikinci bir kaptan arıyor.
Acaba yönetim, kaptanlık için nasıl bir vasıf düşünüyor
dersiniz? Bir takımda iki üç sene futbol oynamak, kaptanlık için
gerekli bir meziyet sayılabilir mi?
“İşin ‘façası’ öyle” demek yeterli olmuyor maalesef.
Geçmişte yaşanan bir Ortega olayı vardı. Kulisle, adamı ne yapıp
edip kaçırdılar. Halbuki, sıcak bir yaklaşım, alimallah çok
şeyleri değiştirebilirdi.
Bugün kara kara, onun nasıl geçici bir bonservis aldığı
düşünülmekte.
Şimdi yönetim, eski hatalarında ısrar etmeyip kimliği (
Hüviyeti) ortada olan bu delikanlıya sırtını dönmeden, onu
kaptanlığa getirip ödüllendirmeli ve layık olduğu düzeyi
kendisine vermelidir.
Fener’e renk getiren bu altın adamı artık lûtfedin de görün.
Zira Ümit’in bugünü var, yarını ise meçhuldür.
İstanbul-
31.08.2003
http://gulizk.com
|