Şu son yıllarda
İslamiyet’in, toplum ve hareketlerine hedef olması ve bu
yaklaşım tarzının iyice belirginleşmesi üzerinde durmak
istiyorum. Çünkü bunlar son derece ciddi olayların,
‘gelişmelerin’ düşündürücü taraflarıdır ve sorun acil çözüm
beklemektedir.
Sözünü ettiğim egemen
anlayışlardan ilki, itiraf edelim, adeta bir kompleks
haline gelen “Türban” konusuyla ilgilidir. Dini
kimliklere saldırıda bir araç olarak kullanılan
türban
sorunu, sadece ülkemizde değil, bütün dünyadaki İslâm
ülkelerinde hatta İslâm dışı ülkelerde dahi, kişi hak ve
özgürlüklerini ihlal edecek kadar rahatsız edici bir boyuta
gelmektedir.
Aslında bu olgunun özgürlük
ve hoşgörü kavramları ile mütalaa edilmesi gerekirken, batı gibi
olma gayretleri içinde, söz konusu yaklaşımlar dine, kutsallığa
karşı bir saldırı şeklini almıştır.
Kimi ülkelerde toplumun
önemli bir kısmının da bu yönde talepleri olmasına ve destek
görmesine rağmen, konunun adeta gericilik kapsamında ele
alınması, insanlık âlemi içinde akutlaşmış sorunlar varken
(açlık/işsizlik/gelir dağılımındaki yetersizlik gibi) sırf
türban ile uğraşılması epeyce düşündürücüdür. Ayrıca, bu
durumun batı ile arada büyük bir uçurum yaratacağına dair
abartılı söylemleri gerçek gibi kabullenmek olanaksızdır.
Bu noktadan sonra önemli
olduğunu düşündüğüm diğer konu üzerinde duracağım.
Fransa’dan, Filipinlere
kadar birçok ülkede milyonlarca insanı sokağa döken, kökeninde
İslâmiyet’i ve onun yüce Rasulü Hz. Muhammed’i aşağılamak
bulunan ve İslam âleminde derin bir üzüntüye sebep olmuş
karikatür krizinden söz ediyorum. İslâm dininin genelde resim
konusundaki ‘hassasiyetini’ ve hele Allah’ın Nebi ve
Rasulü’nün resminin yapılmasının kesinlikle yasak olduğunu
bilen batı dünyasının kasıtlı hareketleri ve normalin dışında,
karikatürleştirilerek çizilen resimlerin, kutsallık konusundaki
hassasiyeti fazlasıyla zorlayacağını, İslâmî çevrelerde bunun
aşağılama/hakaret olarak değerlendirileceğini tahmin etmek zor
olmasa gerekti.
İslâm
âleminden birinin, örneğin Hz. İsa ile ilgili olayları
karikatürize etmesi halinde acaba nasıl bir tepki verilecekti?
Cevap basit:
Bırakın Hıristiyanları,
herhalde İslâm dünyasında bile hoş karşılanmazdı.
Söz konusu karikatürleri
ayıplayan ve bundan ötürü resmen özür dileyen (ne olur, ne
olmaz anlayışı ile) şaşkın çevreler, bu aşırı halin
nedenlerini pekâlâ anlamakta, bilmekte, ancak yapanlar hakkında
cezai bir uygulamadan kaçınarak gerçek yüzlerini ortaya
koymaktadır.
Bahsettiğim bu iki ana
olgu, aslında çok önceden sinsice başlamış, hızlandırıcılar ve
tetikleyiciler tarafından bugünkü hale dönüştürülmüştür.
Günümüzdeki olaylar bunun kanıtı olmaktadır.
Dikkati çeken bir başka
durum ise İslâmiyet’in ilk yıllarına dayanan Sünni-Şii
çatışması ile ilgilidir. Aradan tam on dört asır geçmesine
rağmen, hâlâ çözülememiş bir sorun olmasını, aradaki gerilim
ve çatışmanın eskisinden de şiddetli ve yaygın oluşunun
nedenini, yapanı kim olursa olsun ‘Kutsallığa bir ihanet’
olarak algılıyorum. Bugün yine olaylar çıkıyor, bombalar
atılıyor ve masum insanlar öldürülüyor.
Daha ne olsun!
Sevgi ile yaşayın. Allah’a emanet olun.
Londra -
02.06.2006
afyuksel@hotmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com
|