Toplumsal yaşamda bir koşuşturmadır gidiyor. İnsanoğlu nefes
almadan, dur durak bilmeden çalışırken akşam eve geldiğinde
yorgun, bitap düşüyor. Etrafla uğraşmaktan kendine ayıracak
zamanı bile kalmıyor.
Ama
bu arada, kişinin kendisine nerede olduğunu sorması, ilgilenmesi
de gerekiyor. Gerçekleştirmek istediği hayallere ulaşmak için
neler yaptığına, o hayalleri gerçeğe dönüştürmek için ne kadar
zamanı kaldığına, bu süreci yeterince kontrol edip edemediğine,
yaşamından memnun olup olmadığına bakması kaçınılmaz oluyor.
Bunu nasıl yapacağını,
nelerinden vazgeçebileceğini, öte yaşam ve kendini tanıma
çalışmalarının ne düzeyde olduğunu da net bir şekilde düşünmeli.
İlkelerini,
önceliklerini, geliştirmesi gereken yönlerini, eksilerini,
artılarını arada hiç kimse olmaksızın, büyük bir samimiyet ve
dürüstlükle kendine açıklayabilmeli.
Bu
düşünce tarzının inanç dairesindeki adı Muhasebe'dir.
Tasavvuf literatüründe ise bu kavramın açılımı ‘Her gün
nefsin yaptığı hayrı ve şerri hesaplamak’tır.
Nitekim, Allah Râsulü Hz. Muhammed (s.a.v), bir
hadisinde:
“Siz
yevmi kıyamette hesabınız görülmezden evvel nefsinizi muhasebe
ediniz. Amelleriniz tartılmazdan evvel tartınız ve ölmezden
evvel ölünüz.” buyurmuş, mücahade ve riyazet olmadan
arınmanın mümkün olamayacağını vurgulayarak sözünü şöyle
bağlamıştır:
Nefisle mücadeleye “Cihad-ı Ekber”, Kılıçla yapılana ise
“Cihad-ı Asgar” denir.
Evet, insanın, hayatının gereken düzeyde olup olmadığını
gözlemlemesi, inançlarının ve Allah’a olan sevgisinin ne ölçüde
olduğunu belirlemesi, kararlılık, süreklilik içinde kendini
geliştirmesi ve başarı için sabrın zorunlu olduğunu görmesi,
kabul etmesi, işte hep bu “muhasebe sayesinde”
netleşiyor.
Yapılanlarla yapılmayanların kontrolü için aracıya, mazerete
gerek kalmadan, bireyin vicdanıyla yüzleşmesi ve onun bir
aynaya dönüştüğünü görmesi hem çok güzel hem de çok
şaşırtıcı olsa gerek.
Ama
bu, sıkça rastlanan bir durum değil. Ben şimdiye kadar bir
kişinin yoğun bir şekilde muhasebe denen çalışmayı yaptığını
göremedim. Kim bilir belki de akla gelmiyordur.
Sonuç:
Kuşkusuz, önemli olan husus, hayatta her şeye sahip olmak değil;
takdir edilen ile yetinmek, her an için kendine, özüne dönük
olabilmek, belirlenen çizgilerin dışına çıkmamak ve öte yaşama
hazırlanmaktır. Zira, var oluşun sırrı burada yatmaktadır.
Şimdi arzu ederseniz, söylenenler istikametinde, bu gece
kendinizi bir muhasebe edin. Şu soruyu sormayı da
unutmayın:
Acaba ben nerdeyim, ne durumdayım?
Ve
cevabını beklemeye hazırlanın.
Nasıl olsa yanıtı er geç gelecektir.
Sevgi
ile kalın. Allah’a emanet olun.
İstanbul -
17.03.2006
afyuksel@hotmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com
|