Muhasebe!


Toplumsal yaşamda bir koşuşturmadır gidiyor. İnsanoğlu nefes almadan, dur durak bilmeden çalışırken akşam eve geldiğinde yorgun, bitap düşüyor. Etrafla uğraşmaktan kendine ayıracak zamanı bile kalmıyor.

Ama bu arada, kişinin kendisine nerede olduğunu sorması, ilgilenmesi de gerekiyor. Gerçekleştirmek istediği hayallere ulaşmak için neler yaptığına, o hayalleri gerçeğe dönüştürmek için ne kadar zamanı kaldığına, bu süreci yeterince kontrol edip edemediğine, yaşamından memnun olup olmadığına bakması kaçınılmaz oluyor.

Bunu nasıl yapacağını, nelerinden vazgeçebileceğini, öte yaşam ve kendini tanıma çalışmalarının ne düzeyde olduğunu da net bir şekilde düşünmeli. İlkelerini, önceliklerini, geliştirmesi gereken yönlerini, eksilerini, artılarını arada hiç kimse olmaksızın, büyük bir samimiyet ve dürüstlükle kendine açıklayabilmeli.

Bu düşünce tarzının inanç dairesindeki adı Muhasebe'dir.

Tasavvuf literatüründe ise bu kavramın açılımı ‘Her gün nefsin yaptığı hayrı ve şerri hesaplamak’tır.

Nitekim, Allah Râsulü Hz. Muhammed  (s.a.v), bir hadisinde:

Siz yevmi kıyamette hesabınız görülmezden evvel nefsinizi muhasebe ediniz. Amelleriniz tartılmazdan evvel tartınız ve ölmezden evvel ölünüz.” buyurmuş, mücahade ve riyazet olmadan arınmanın mümkün olamayacağını vurgulayarak sözünü şöyle bağlamıştır:

Nefisle mücadeleye “Cihad-ı Ekber”, Kılıçla yapılana ise “Cihad-ı Asgar” denir.

Evet, insanın, hayatının gereken düzeyde olup olmadığını gözlemlemesi, inançlarının ve Allah’a olan sevgisinin ne ölçüde olduğunu belirlemesi, kararlılık, süreklilik içinde kendini geliştirmesi ve başarı için sabrın zorunlu olduğunu görmesi, kabul etmesi, işte hep bu “muhasebe sayesinde” netleşiyor.

Yapılanlarla yapılmayanların kontrolü için aracıya, mazerete gerek kalmadan, bireyin vicdanıyla yüzleşmesi ve onun bir aynaya dönüştüğünü görmesi hem çok güzel hem de çok şaşırtıcı olsa gerek.

Ama bu, sıkça rastlanan bir durum değil. Ben şimdiye kadar bir kişinin yoğun bir şekilde muhasebe denen çalışmayı yaptığını göremedim. Kim bilir belki de akla gelmiyordur.

Sonuç: Kuşkusuz, önemli olan husus, hayatta her şeye sahip olmak değil; takdir edilen ile yetinmek, her an için kendine, özüne dönük olabilmek, belirlenen çizgilerin dışına çıkmamak ve öte yaşama hazırlanmaktır. Zira, var oluşun sırrı burada yatmaktadır.
Şimdi arzu ederseniz, söylenenler istikametinde, bu gece kendinizi bir muhasebe edin. Şu soruyu sormayı da unutmayın:

Acaba ben nerdeyim, ne durumdayım?

Ve cevabını beklemeye hazırlanın.

Nasıl olsa yanıtı er geç gelecektir.

Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun.

İstanbul - 17.03.2006
afyuksel@hotmail.com
sufafy@hotmail.com

http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail