Önce,
bir şekilde var oluşçuluk akımının başlaması. Tekin
seyri ile ilgili detaylara giriş. İdrak düzeylerinde
alabildiğine yükselme, beşeriyet çukurundan
kurtuluş, ardından fenafillâhın ayak sesleri, tam bir
yokluk halinin yaşanması, en uç noktaların, müteşabih
ayetler, hadisler ve kutsi hadislerle açıklığa
kavuşturulması.
Sistem ve varlığın bir denge içinde kabulü.
Daha sonra,
onlarca yıl korktuğumuz kesret hayatımızdan kurtulmanın
sevincini yaşamadan, sert rüzgârların esmesi. Tekliğin
sisteme indirgenişi. İbadet türü çalışmaların sistem
üzerindeki etkisinin açıklanması. Orucun, abdestin
fazileti; ikame edilen namazın anlaşılmadan, kılınır
namaz potasında eritilmesi. Öte hayatın inanılmaz
zorluklarının anlatılması.
Kısacası,
korkusuzlaştırdığımız/vehimsizleştirdiğimiz dünyamızdan
bir anlamda, kozamıza gerisin geriye dönüş…
İnsan
şaşırıyor doğrusu!
Hangi boyut
önce gelir, hangisi akabinde? Hangi idraki kafamıza
monte etmemiz gerekir, buna bir türlü karar veremiyoruz.
İkisini birden kabullensek, biri mutlaka ağır basıyor.
Aslında basmamalı. Ama olmuyor.
Bir
yandan, fena olmadan bakaya dönüş. “Sistem öyle
gerektiriyor” düşüncesiyle altında bal gibi duygu
yatan hakkını verme işleminin devreye girmesi.
Diğer yandan, evliyanın geçtiği zorluklardan hiç
bahsedilmemesi, unutulması. Gerçeklerin adeta rafa
kaldırılması. Ve
bu düşüncelerin peşi sıra
gelen, günlük yaşamın, yarının endişeleri!..
Gırla giden
yorumlar, önyargılar, şartlanmalar, değer yargıları, tüm
uyarılara karşın olmaması gereken, ama var olan zan,
nifak ve dedikodu türü bir yaşam modelinin, sistem
çatısı altında toplanışı.
Anlaşılan şu ki, insanoğlu tepetaklak gidiyor.
Tepetaklak
deyince ister istemez, aşağıya doğru bir düşüş akla
geliyor. Ama aslında, ifade etmek istediğim, düşüşten
çok, bir boşluk. Tabii belirli hızla giderken insan
birden duraklıyor, adeta fren yapıyor. Dolayısıyla, bu
hal bir çeşit şok/şaşkınlık karışımı bir duygu
yaratıyor. En azından, benim dışarıdaki adam için
hissettiğim böyle.
Hemen
herkesin bu döneminde, yaşananları uzaktan izleyip bir
şekilde;
‘Acaba
ben neredeyim?’,
'Ne söyleniyordu?',
'Ne yapıyorduk?'
Teklik
bilgisi olmadan sistem yok muydu?
Etkinlikleri nelerdi?
Mesele,
kişiden şirkin kalkması ise ölüm ve ötesi yaşam,
beşeriyetten kurtulmamış, sadece birliğin / bütünlüğün
lafını eden ve en ufak bir olayda yaygarayı koparan
insanoğluna acaba nasıl bir fayda temin edecekti?
Ayrıca 'Tekin seyrini' bir kalemde elinin tersiyle itip
kendini balıklama sisteme atmak doğru muydu?
şeklinde, akla gelebilecek
soruları sorması gerekirdi.
Ama düşünen
beyinler, bırakın üzerine eğilmeyi, böyle şeyleri
aklının ucuna bile getirmedi!
Değerli
dostlarım!
'Vahdeti vücut teorisinin
' yaşatılmaya çalışılan ‘sistem anlayışı ' ile
uyum sağlaması çok güç. Bir hayli zaman ister. Bunu
kişinin sorumluluktan kaçışı olarak değerlendirmiyorum.
Bir bahane
de yaratmıyorum. Ama bu noktaya gelinceye kadar
'Teklik yaşamının' sürüklediği bir çaba vardı. Ve
aşağı yukarı her şeyin üzerinden gelebiliyor, kişiyi bir
yerlerden çekip çıkartabiliyordu. Ama şimdi, pek
anlaşılamayan, kimse tarafından da pek oturtulamayan
ve çok yönlü özelliği olan bir vahdet-sistem
felsefesi var. Şayet uygulayabilen varsa beri gelsin,
duygularının altına gizlenmesin!
Fark
edeceğiniz üzere, bu boyuttaki öneriler daha çok sistem
dünyası ile ilgili. Sosyal yaşamın gerektirdiği gibi
'karar alanlar, daima sistem çıkarlarına uygun
davranırlar’ önermesinden yola çıkarsak, yani bu
açıdan bakarsak kendilerini haklı görebiliriz.
Ancak,
sadece neyin ne olduğu algılanmadan bir anlamda
‘eşyanın hakikati’ tam anlamıyla bilinmeden, sistem
değerleri ile elimizi kolumuzu sallayıp rahatça
gezebilir miyiz?
Özetle,
yapılan iş ne kadar iyi niyetli, ne kadar yerinde de
olsa, terkibiyet çerçevesinde yaşayan için
hedefini bulmuyor, yolundan sapıyor diyebiliriz. Çünkü
karşılaşacağımız badirelerin üstesinden pek
gelemiyoruz.
Evet, olanları siz boynu
bükük izleyebilirsiniz, ama ben biraz çelişkili gibi
görünüyorsa da teklik penceresinden bakarak, bütün bu
olup bitenleri ‘dilediği yerde aşikâre çıkar,
dilediği yerde kendini örter.’ mantalitesi ile
değerlendirmek istiyorum.