Örtmek...


Yakıcı bir konu;  Örtebilmek !..
Bayağı zorluk getiren ve insanı geren bir özellik. 

Doğrusunu isterseniz, basit olayları bile ayyuka çıkaranların yanında, en büyük günahları örtenlere gıpta etmemek elde değil. Hem yaşamı, hem bilgisi, hem de dışa dönük davranışıyla örnek alınabilecek, bu dünyaya yaranmak, yamanmak çabasından uzak, hoşgörülü insanların yapabileceği bir iş !...

Evliyaullah menkıbelerinde bu konuda bakın neler deniyor:
Mevlevi
şeyhi ile Bektaşi babası koyu bir sohbete dalmışlar. Bir ara Bektaşi babasının gözleri, şeyh efendinin cüppesinin kol ağzına takılmış. Neredeyse yarım metreyi bulan uzunluğu eskiden beri dikkatini çekermiş. Sonunda dayanamayıp sormuş:

- Efendi hazretleri, cüppenizin kol ağzı neden bu kadar uzun?
Şeyh efendi yanıtlamış:
- Biz onunla hataları gizleriz.
Bektaşi babası, kendi cüppesinin daracık koluna bakarken bu sefer şeyh efendi sormuş:
- Ya siz ne yaparsınız?   
- Biz de görmezden gelmeye çalışırız, efendi hazretleri

Bu noktadan hareketle, şeyh efendi ile baba erenlerin öyküsüne de dayanarak üzerimize vazife olmayan konulara girmemek ve örtmek yerine; yakınlarla ters düşmeyi, şimşekleri üzerimize çekmeyi göze alıp “dedikodu yapma olanağının kullanılmasına” vesile olmaya, hiç olmazsa biraz olsun ara verebilir miyiz? Ne dersiniz?

Örtebilmek, gerçeği görmemekte ısrar etmek değildir. Aksine açığa çıkarılması reva görülenlere kol kanat germek, onlara homoseksüel, kumarbaz, sığır çobanı, üçkağıtçı, hilekâr damgasını vurdurmamaktır.               
Hatalı davranışları evrensel bir felaket gibi kabul etmek, insanları köşeye sıkıştırarak tepki vermeye zorlamak yakışık olmaz.
Örtmeyi yerinde ve zamanında yapabilen, dengeleri ayarlamaya çalışan insandır. “Hadi yahu öyle saçma şey olur mu?”  dediğimiz mantıksızlıkları dahi örtebilmek maharet ister.
Şuurlu ve dengeli bir şekilde perdenin arkasını görebilen insanlar, örtebilme hususuna dikkat eder. Fevri çıkışlar yaparak, gereksiz gerilimler yaratmaya eğilimli olanların bu nitelikleri hemen hemen yok gibidir. Onlar bol bol pozisyon üretmekte oldukça mahir sayılırlar.
Hata yapan insan için yazılan senaryolar, topluma bir şey kazandırmaz. Bir insan ömrü bu vasfa erişmeyi başaramamışsa, örtmeme hususunda ısrarlı ise bilinmeli ki bu, affedilemez bir durumdur.
Yaşamadığımız hataları başkalarının da yapmayacağını, hiçbir zaman da yaşanmayacağını, belki ilerde bir gün yapılamayacağını kim garanti edebilir ki?
Kuşkusuz yeri geldiğinde örtmek, yeri geldiğinde eleştiri oklarını acımasızca kullanmadan yapıcı olabilmeyi sağlamak en uygun davranış biçimi olacaktır...
Tüm zamanların Gavsı Abdülkadir Geylani Hz.lerinin, örtmek hususunda;

Görmedim
,
Duymadım,
Bilmiyorum
...
şeklindeki uyarısı her zaman için kulaklarımıza küpe olacak türdendir...

İstanbul - 10.04.2003
afyuksel@hotmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com

30.10.2003 Akşam gazetesi


Üst Ana sayfa e-mail