Toplumumuzda söylenmeyen
bazı sözlerin kullanılması oldukça düşündürücü ve doğrusu bir o
kadar da şaşırtıcı. Bunların hangi akla hizmetse tam bir
keşmekeşe dönüştürüldüğü görülüyor. İşte bu ortamda kafalar sap
ile samanı birbirine karıştırıyor.
“Hayır, öyle değil”
de deseniz size inanmıyorlar.
Ne söylesen boş!
Doğrusu benim bu yanlış anlamaları düzeltmek
gibi bir derdim yok. Ama hatalara değinmenin de insana yakışır
bir davranış biçimi olduğunu düşünüyorum.
Bu nedenle kaleme aldım diyebilirim.
Uzun yıllardır, düzeltilmeye çalışılan bir
özdeyiş hâlâ yanlış yazılıyor ve üzerinde düşünülmeden
konuşuluyor.
Örneğin Atatürk’ “sağlam kafa sağlam vücutta
bulunur” gibi bir sözü söylememiş, “Zekâ ve kavrayışı
olan kuvvetliler, zekâ ve kavrayışı yerinde olan daha az
kuvvetlilerle başa çıkamazlar” demiştir.
Etrafımıza baktığımızda gördüklerimiz esasen
yukarıdaki özdeyişi çürütür niteliktedir.
Sözün aslı, ‘…sağlam kafalar sağlam vücutta
bulunsun’ şeklindedir ve Romalı bir filozofa aittir.
Atatürk de kendisine ait olmadığını ifade
etmiştir.
İkinci tespit ettiğim ve bizim alâkasız şekilde
değerlendirdiğimiz söz ise Rahmetli Turgut Özal’a ait.
Hatırlarsanız, popüler olduğu dönemlerde
“benim memurum işini bilir’ şeklinde bir cümle sarf etmişti.
Bu söz, milletin ağzına sakız oldu. Kökeni
bilinmeden, kendisine de sorma zahmetine katlanılmadan direkt
rüşvetle ilgili olarak kullanılmaya başlandı.
Dolayısıyla, hem Turgut Özal’a hem de
memur sınıfına aşağılayıcı bir tavır, tabiri caizse zan dolu
bir yaklaşım oluştu.
Ama işin aslı şöyleydi:
Bir bürokrat, resmi plakalı araç bulamadığı için
taksi ile Meclise gelmeğe karar verir.
Müşterisinin kim olduğunu bilmeyen şoför,
yolculuk sırasında asıl görevinin öğretmenlik olduğunu, ancak
ekonomik şartların elvermediğini, bu nedenle ikinci iş olarak
şoförlük yaptığını söyler!.
Bürokrat, adını ve görevini söyleyince:
‘şimdi şapa oturduk’ diye kendi kendine söylenir.
Çünkü, memurun iki işte çalışması kanunen
yasaktır.
Bürokrat mantıklı bir insandır. Ona
üzülmemesini, erdemli her insanın böyle hareket edebileceğini
ifade eder.
Onu sakinleştirir ve arabadan iner.
Sonra bir fırsatını bulup konuyu Özal’a
açtığında o da gülümser ve bildiğimiz şekilde ağzından şu
kelimeler dökülür:
“Benim memurum işini bilir.”
Ortada ne kadar bariz yanılgılar var öyle değil
mi?
Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun.
İstanbul -
09.04.2006
afyuksel@hotmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com
|