Peşin
söylemek
zorundayım;
hiç
kimse
ile
şahsi
bir
meselemiz
yok.
Olması
da
mümkün
değil.
Bunun
nedeni,
“tek
varlığa”
ve
onunla
ilintili
şekilde
“sisteme”
inancımızdır.
Ancak,
sorunların
üzerine
gitmenin
şart
olduğunun
da
idraki
içindeyiz.
Böylesi
koşullarda
kimi
zaman,
eleştiride
bulunmak
zorunda
kalabiliyoruz.
Bununla
birlikte,
çok
sevdiğimiz
“empati”
kavramına
uygun
biçimde
davransak,
paylaşımda
bulunsak
herhalde
daha
doğru
bir iş
yapmış
oluruz.
Belki
beni
önyargılı
bulacaklar, kınayacaklar.
Ama
hamurumuzda
doğruyu
bilmek
ve
konuşmak
var.
Korkmak, pısmak
değil.
Toplum
saflarında
Allah’ı
tanıma-bilme
ile
ilgili
söylenen
bazı
sözlere
baktıkça
kendi
kendime
şu
soruyu
soruyorum:
Acaba
ağızlarından
çıkan
kelam,
bilgisizliğin,
tecrübe
yoksunluğunun
eseri
mi?
Yoksa
gerçekten
inandıkları
için mi?
Ya da
tam ve
kusursuz
olmalarından
mı
kaynaklanıyor?
Aksi
takdirde,
abuk
sabuk
fikirleri
serd
edemezlerdi
ve bu
cesareti
kendilerinde
asla
göremezlerdi
herhalde.
Belki de
tümüyle
bilgi
yoksunluğundan
kaynaklanıyor
bütün
bunlar.
Şayet
Allah
ilmi
kendilerinde
olsaydı,
ortaya
çıkıp,
“bu
şekilde
konuşma
cesaretini”
asla
bulamazlardı
diye
düşünüyorum.
Çünkü
bir gün
birileri
çıkıp
onlara,
“Sen
Allah’ı
tek ve
yegâne
ilah
gibi
görüyor,
yanlış
fikir
yürütüyorsun”
diyenler
olabilir.
Oysa,
kılını
kıpırdatmaktan
imtina
eden,
elindeki
imkânları
kaybetmekten
korkan,
aynı
zamanda
değişime
inancı
olmayan
bir
bireyin
bu tür
yaklaşımları
gerçekleştirememesi
doğal.
Söz
konusu
noktada
pek
kolay
anlaşılamayan
bir
şeyler
var gibi
geliyor
bana.
Allah’tan
perdeli
yaklaşımlar
için,
Abdülkerim
Ceyli
Hazretlerinin
“İnsan-ı
Kamil”
isimli
eserini
okumayı
öneririm.
İnanın,
bu bir
dost
tavsiyesi,
fahiş
bir
hatadan
dönüşün
işareti.
Ancak bu
idrak
noktasında
şu
sorunun
cevabının
da
verilmesi
gerekir:
Allah,
değişimden
mi
ibarettir?
Mutlak
varlığı,
her an
değişmekten
ibaret
sayan
düşünce,
tartışılmaya
başlanmalıdır.
Çünkü,
Abdülkerîm
Ceyli
Hazretleri,
tecelliler
bahsinde;“Allah’ın
tecellileri
her an
değişir,
ama
kendisi
asla
değişmez”
demektedir.
Ben de
şimdi,
“Neden
bazı
kimseler,
bilerek
ya da
bilmeden,
bu türlü
keyfi
uygulamayı
haklı
çıkaracak
bir
meşruiyet
kaynağını
kendilerinde
bulabiliyor?”
diye
soruyorum.
Hadi
onlar
öyle
algılayabiliyor
da bunu
değerlendirebilecek
birinci
sınıf
insanlar
yok mu?
Var!
Mutlaka
var. Üst
kesimdeki
insanlarımız
bu
bilinçteler.
Şurası
muhakkak
ki, çok
önemli
bir şey
hakkında
karar
verebilmek,
gerçek
yönlerini
bilmek
istiyorsanız,
dillere
pelesenk
olan
“Allah
ismi ile
işaret
edilen
mananın”
iyi
tanınması
gerekecektir.
Söz
konusu
kavramın
karşılığı
“Ehad”,
onun az
dışa
vurumu
“Hiç”,
zahiri
yansıması
ise
“Nokta”dır.
Yani
Esma
boyutudur.
Nokta’dan
zahir
olacak
ilk
tekil
yapı
“her an
yeni bir
şandadır
hükmü”
ile
anılır.
Böylece
bu
hususlar
netlik
kazanır.
Sonuç
olarak
şunu
ifade
etmemiz
mümkündür:
Allah
değişmez,
değişen
tecellileridir.
Bu bilgi
bizde
temel
teşkil
etmeden,
ağzımıza
geldiği
gibi,
“O her
an yeni
bir
şandadır”
hükmünü,
“dün
öyle,
bugün
böyle”
şekliyle,
işimize
geldiğince
kullanmaya
kalkışır
ve bu
işlevle
Allah’ı
tarif
edersek,
feci bir
hataya
neden
oluruz.
Bu,
adeta
Allah
ismi ile
işaret
edilenin
gasp’ı
anlamına
gelir
ki,
vebali
büyük
olur. |