The Fear


‘Korkunun ecele bir faydası yoktur’ der eskiler. Çok yerinde ve doğru bir sözdür. Anlamı şudur: Korku ile eceli değiştirmek mümkün değildir.

Evet, ” insan davranışlarını belirleyen, onun          korkularıdır “ desek mantıklı bir şey söylemiş oluruz. Korkuların bir kısmı kalıtımsaldır; yani doğuştan gelir. Kalıtımsal olmayan korkuların çoğu da şartlanmalar istikametinde çocukluktan itibaren edinilir.
Anne ve babaların, davranış bozuklukları tespit ettikleri çocuklarının problemlerini çözmek için onların yaşadıkları korku anlarını ve kaynağını saptamaları gerekir.

İnsan, korkularından utanır, ama yine de içgüdüsel şekilde, bir sebep olmaksızın korkar. Bu nedenle onları mütemadiyen bastırıp bilinçaltına itme gereğini duyar.

Bireyin ileri yaşlarda ortaya çıkan olumsuz ruh halinden kurtulabilmesi için, korkuyu gömdüğü yerden çıkarıp onun üstüne gitmesi gerekir.
Bu duygu, insanı yanlışlara iter. ABD’de Başkanı Franklin Roosevelt, "Korkulacak tek şey, korkunun kendisidir" diyerek
insanları boğan ve adeta ezen bu dertten kurtulmanın en kestirme yolunu göstermiştir.

Onu atlatan, duymayan kişi; yüreğini, yeteneğini, hünerini, bin bir türlü emek vererek ortaya koyabildiği şeyleri görerek büyük bir keyif alır.

İnsan korkusuzca yaşamayı bilmelidir. Onunla hiç tanışmamak evladır, yoksa düş kırıklığına uğrarsınız. Ama kimileri de vardır ki bu his olmadan yaşayamazlar. Böylece hayatlarını güzelleştirmek/zenginleştirmek yerine daha da çirkinleştirirler.

Birçokları çevreye uyum’ adı altında faaliyetini gösteren bu duygunun farkına varamadan yaşamını sürdürür. Toplumsal yaşamda nezaketsiz olmak, korkusuz olmak anlamına gelmez. İnsan nazik olduğu gibi korkuyu da duyabilir veya bunun aksi de olabilir.

İster dini, ister etnik gerekçelerle olsun hiç fark etmez, birey korkuyu terk etmelidir. Birlikte yaşamanın temel kuralı, genel doğrular üzerinde olmayı, fertlerin karşılıklı saygı ve iletişim içinde hareket etmelerini gerektirir. Bu nedenle, korkuya yer vermek kabul edilemez bir yanlış olmaktadır.

Nitekim, Kur’anı Kerim’ de bireylere ‘korku yerine’ Allah’tan ancak âlim olanlarınız haşyet duyar gibi bir ifadeyle yaklaşmakta, korkunun varlığı bölüp parçalayacağı hususuna bir şekilde değinmektedir.

Gerçeği araştırmak, korkudan kurtulmakla yakından ilgilidir. Ancak korkusuz insanlar ateşin ardındaki ilme kavuşabilirler.                                                                ‘Senin kelleni uçururum’ gibi sözlerden korkup kısıp kapananlar, varlık mücadelesi içinde daima kayba uğramış kişilerdir.

Yolumuza artık sonbahar yapraklarının düştüğü bu hayat serüveni içinde Allah’ın bizlere bahşettiği en büyük lûtfunun korkmamak olduğu bilinci ile yazımı şu sözlerimle noktalıyorum:

‘Korkusuzluk, inancın/yaşayanın/kimliğinin bir göstergesidir.’

Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun.

İstanbul - 24.04.2006
sufizmveinsan@gmail.com
afyuksel@hotmail.com
sufafy@hotmail.com

http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail