1970’li yıllara doğru trafik, İstanbul’da yaşayan hemen
herkesin sorunu olduğu bir dönemdi. O tarihlerde, şehrin
bir kıyısından karşı tarafına geçmek büyük bir dert
oluyordu. Boğaz Köprüsü inşa edilmediği için, vasıtalar
saatlerce sırada beklemek zorundaydı. Üsküdar
Meydanı’nda araba vapuru bekleyen kuyruğun
Doğancılar’a kadar uzadığını biliyorum. Geçmiş
zaman, yanlış anımsamıyorsam 1972 ya da 73’ ün
başlarında inşa edilen Boğaziçi Köprüsü’nden
-açılışının ikinci gününde- erken saatlerde geçerken
büyük bir heyecan duymuş, yaşadığım manzara karşısında
gerçekten ülke adına sevinmiş, vesile olanlar dahil
herkese dua etmiştim.
İlk
köprü için yapılan hesaplar, takriben 2000 yılına doğru
kullanma kapasitesinin doyum noktasına ulaşılacağı
şekildeydi. Ne var ki altı yedi yıl geçmeden bu
aşamaya gelindi. Köprü, binlerce aracın karşı yakaya
geçişine sahne oldu. Ve büyük bir özveri ile ikincisi
planlanıp inşa edildi.
Şimdilerde ise hayat durdu denebilir. Artık
İstanbul’un bir yakasından diğerine geçebilmek bir zevk
değil, işkence halinde. Sanki sırat köprüsünü geçer
gibiyiz. Yıllar, basiretsiz insanların üçüncü köprüyü
nerede yapmaları gerektiği hususundaki tartışmalarıyla
geçti. Meşhur basınımız ileriyi göremediği için
“geliyorum” diyen bu kaos ortamına hiç
değinmedi. Bazı vatandaşlar ‘hangi akla hizmet ise’
ise üçüncü köprünün pabuçlarının, yaşadıkları semtin
üzerine basmasına itiraz ettiler, izin vermediler ve
sonuçta anlamsız bu günler
yaşanmaya başladı.
Şimdi
çaresizliğin getirdiği tedbirler dizisi oluşturulmak
isteniyor. Amaç: Köprüleri bedava yapmak,
dolayısıyla geçişleri süratlendirmek ve trafiği
rahatlatmak.
Önce,
İstanbul’ daki trafik sorununun köprüler ve
köprülere uzanan bağlantı yollarında olduğunu kabul
etmek zorundayız. Bu bakımdan, köprülerin trafik
sıkışıklığı ile alakası yokmuş gibi düşünülmesi büyük
bir hatadır. E-5’in bütün yükünü paylaşan Tem yolu
olmasaydı koskoca şehir ne hale gelebilirdi! Bir
hayal edin.
Bu
açıdan bakıldığında, kavşaklarda olabilecek yığılmaların
ana arterlere taşacağını düşünerek köprü geçişlerini
bedava yapmak sorunu halletmiyor.
“İnsanımızı toplu taşımacılığa
özendirelim, ne yapıp edip bu uygulamayı kabul
ettirelim. Belki bu fikir soruna bir nebze olsun çare
olabilir” diye düşünenler olabilir. Ama,
zengin, araba sahipleri bu öneriye asla sıcak
bakmayacak, -kendilerinde nefsi mücadele
bulunmadığı için- rahatına düşkünlükleri nedeniyle
yine de işlerine arabalarıyla gidip gelmek
isteyeceklerdir. Ayrıca, çok önemli faktörler olmadıkça
geçiş ücretlerine zam yapma fikri, caydırmacı bir
hüviyet taşımaktan uzak olacaktır. Aslında bu öneri
demokratik bir anlayışa da sığmamaktadır
Artırıldığını kabul edelim. Aynen benzin fiyatları gibi,
bir süre sonra o rakam da makul kabul edilecek ve
sonuçta bu tez, çare olamayacaktır.
Ben
‘İstanbul’da trafik çözümü’ için düşündüğüm bazı
hususları şöyle sıralayabilirim:
1)
Ana arterlerin sayısını
artırmak (en
azından Tem yolu gibi üç ya da dört yeni arterin
ilavesi gerekir). 3 -4- 5. köprüleri yapmak.
(Boğaziçi’nin güzelliğini bozmamak şartı ile bunları
uygun yerlere kurmak. Japonlar, yapılacak üçüncü
köprünün hiçbir fayda temin etmeyeceği görüşündeler. Bu
teze katılmak mümkün değil. İkisinin doluluğuna bakıp
diğerlerini inşa etmek herhalde yeterli bir sebeptir.)
2)
Sahil alanlarından azami
şekilde istifade edebilmek. Mevcut olan yolları
genişletebilmek
(En azından belirli kilometreler için bunu söylemek
mümkün. Kadıköy - Gebze, Eminönü -
Büyükçekmece arası gibi.)
3)
Deniz otobüslerinin
sayısını arttırmak ve fiyatlarını indirmek.
(Dikkatinizi çekmek istiyorum. Bakırköy-Kadıköy, ile
Bakırköy-Bostancı aynı ücrete tabi. Bu mantıklı bir
uygulama değil. Farkı olmalı)
4)
Üsküdar-Kabataş-Üsküdar ve
Eminönü-Harem arasında arabalı vapur seferlerini
muntazam işler hale getirmek ve ücretini köprü
geçişlerinin altında tutmak.
(Böylece köprüye giden yollarda ve köprülerdeki aşırı
yoğunluk bir nebze olsun önlenir).
5)
Köprü üstünde trafiği
rahatlatmak için OGS araç gişelerini artırmak. OGS
alımlarında banka eziyetlerine son vermek.
Bozulan OGS cihazını zorluk çıkartmadan
değiştirebilmek. Bir OGS cihazının sadece bir arabaya
ait olmasını önlemek. ( Herhangi bir Devlet
Karayolları binasına gidin OGS ile hazırlanmış kuralları
bir okuyun şaşırıp kalırsınız. Sanki Anayasa…)
6) Gelibolu
– Çanakkale arasında çalışan arabalı vapur seferlerinin
sayısını artırmak. (Özellikle yaz aylarında yıllık
iznini kullanan ve direkt Güney’e gitmek isteyen
işçilerimize kısa yoldan geçiş yaptırtmak ve böylece
İstanbul trafiğinin sıkışmasını önlemek.)
7)
Yenikapı- Bandırma arasında çalışan ve büyük bir
hizmet veren feribot seferlerini aynı şekilde
Tekirdağ- Bandırma arasında da tahsis etmek.
8)
Otopark
sorunlarının süratle üzerlerine gitmek. Meydanları,
sokakları sahipsiz bırakmamak. Bu konunun tamamen
belediyenin kontrolü altında olması gerekiyor.
9)
Edirne’den gelen
araçların İstanbul’a 1-2 nci köprüleri kullanmadan
Kadıköy tarafındaki Tem yoluna geçişlerini sağlamak.
10)
Kültür zafiyeti
içinde bulunan insanımıza insanca yaşamın kuralı
anlatılırken, doğada her şeyin bir amacı olduğu ve
hiçbir şeyin boşuna yaratılmadığı hususunu fark
ettirmek.
Sevgi ile kalın. Allaha emanet olun.