Tarih ve kuramsal toplum bilimi
“Birey, hangi inançta
olursa olsun, laik de olabilir ” der. Anlamı
şudur: Laiklik anlayışı, toplum yaşamında bireye inanç
noktasında özgür hareket etme serbestîsini vermiştir. Şayet
bu noktadan yola çıkarsak
“türban” ya da ‘sıkma baş’
denilen başörtüsü tarzının
“inancın bir gereği
olduğunu” ve kişinin
“özgürlük biçimi olarak bu
hakkı elde ettiğini” kabul etmiş oluruz. Bu
teoriye göre, sadece Türkiye’ de değil, dünyada yaşayan
milyonlarca İslam ferdinin “türban” denilen başörtüsü
biçimini kullanması hakkıdır ve bu doğal olur.
Ne
var ki durum hiç de öyle göründüğü gibi değil. Ne hikmetse
türban her yerde tepki görüyor. Karşıt olanlar tıpkı bir
züccaciye dükkânına giren fil gibi, etrafta ne varsa döküp
saçtıklarını bile düşünemiyorlar. Yani hak ve hukuk
tanımıyorlar. Kısaca tam bir kargaşa yaşanıyor. Bir taraf “türban”
takma hususunda ısrarcı iken, diğer taraf da bunun bir simge
olduğunu ve laiklikle bağdaşmadığını öne sürerek taktırmamakta,
kişilik haklarına ters düşen bir tutumu sıkılmadan
sürdürebilmekte ve türbancıları aşağılamakta kararlı…
Bu
tartışmalar nasıl bir etki
yapmaktadır? Şimdi objektif bakış
açısıyla bunları analiz etmeğe çalışalım.
1- Önce
şu hususu vurgulayalım; Türban, İslâm’ın bir
simgesi değildir. Genel kural, tesettür yani örtünmedir.
Bunun nasıl ve ne şekilde
olacağı Evrensel kitapta belirtilmektedir.
Dolayısıyla, türbancılara bir ayrıcalık yoktur. Kimlik arayışı
içinde bulunan bir insan, türbanı moda ya da simge olarak
kullanamaz. Ancak, örtünmenin bir hükmü olarak bu şekli
uygulayabilir, buna hakkı vardır. Laiklik de, bu hakkı
vatandaşa vermiştir.
2- Türbana
karşı olup onu bir simge olarak kabul eden kesimin gerçek
düşüncesi ve bu düşünce ardındakiler iyice saptanmalıdır.
3- Şayet
katı bir tutum söz konusu değilse, ‘başörtüsü’ türban
yerine tercih edilebilir. Bu sayede hanımlar, genç kızlarımız
bazı kamusal alanlara girme imkanına kavuşurlar.
4- Bildiğiniz
gibi
Suudi Arabistan, İran, Libya
gibi ülkelerde yaşayan Müslümanların din uygulamaları farklıdır.
Biz batıyı tercih etmiş bir ülkeyiz. Tercihlerde bu faktörün
unutulmaması tavsiye edilir.
Bu
arada konuya farklı bir açıdan şöyle yaklaşmakta yarar var:
Hepsi için söylemiyorum, samimi olanlarını tenzih ederim, ama
bazı kesimlerde
türbanlı hanımlar, türban karşıtı olanlarla yarışarak güya
İslâmın gücünü kanıtlamaya çalışıyor. Ayrıca
genç kızların tutkularına bağlı kalıp ‘popüler, güzel
kadın olma’ özlemiyle değişik süslemelerle ortaya
çıkmaları ve buna türbanı da ekleyerek farklılıklarını ispatlama
peşinde koşmaları hiç de hoş bir şey
değil.
Bu ‘çok yanlış ve riyakârlık kokan’ eylemi
değiştirmedikleri takdirde büyük vebal altına girecekleri kesin.
Takdir edersiniz ki bu halde olanlar için ‘Din ne oluyor?’
sorusu, son derece anlamsız bir cümle olarak havada kalır.
Sonuç olarak ‘her şeye karşı çıkmak’ mantığıyla
hareket etmek yeterli olmuyor diyebiliriz.
Diğer yandan Allah
Rasulü Hz. Muhammed’in “kolay olanı seçin”
şeklinde bir uyarısı bulunurken işleri zorlaştıran, kusurlu
bir zihniyetin içine girilmesi, rasyonel bir düşünce tarzına da
sahip olunmadığını göstermektedir.
Kaldı ki İslam, sadece örtünme ile sınırlı değildir.
Sizi bilemem, ama ben iliklerimize kadar işleyen bu soruna bir
orta yolun bulunabileceğine inananlardan değilim. Çünkü iğne ile
kuyu kazılarak bir şey elde edilemiyor.
Şöyle bir geriye baktığınızda belki sizler de bunu fark
edebilirsiniz.
Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun.
|