Yoksul bir çiftçi, toprağını bölen
nehrin kenarında, güneş tutulduğunda gökkuşağının tüm renklerini
yansıtan, büyükçe bir taş bulmuş.
Ne olduğunu pek anlayamadığı bu güzel taşı, çocuklarının
beğeneceğini düşünerek evine götürmüş.
Derken, günün birinde bir gezgin çıkagelmiş. Kendisini sorgusuz
sualsiz evine davet eden, gönlü bol, eli boş çiftçiye: “
Kıyısında dünyanın en kıymetli elmaslarının bulunduğu bir nehir
biliyorum !” demiş. “Oraya gidersen didinip
durmaktan kurtulup, kısa zamanda zengin olursun.”
Çaresizliğin mümbit toprağında bir tohum gibi büyüyen bu fikir,
karşı gelinemez bir istek haline dönüştüğünde, varını yoğunu
satarak yollara düşmüş çiftçi. Ve aramış yıllarca, değersiz
kırıntılar yerine, emsalsiz güzellikteki elmasları kendine
verecek o nehri..
Bulamayınca; bezgin ve bedbin, ama hiç olmazsa, elmasın ‘ne
olduğunu’ bilerek geri dönmüş evine. Bir de bakmış ki,
yıllar önce çocuklarına verdiği taş, dikkatsizce atıldığı köşede
onu beklemekte...Dünyanın en paha biçilmez elması, işte böyle
bulunmuş sevgili dostlarım!...
Bu hikaye, çok farklı özelliklere sahip olan insanoğlunun, hangi
noktada olduğunu gösteren çarpıcı örneklerinden biri.
Tarih boyu asli görevini unutup, tali işlerle uğraşan bireyin
düştüğü bu girdaptan, özel bir durumla kurtulabileceğini öngören
Allah Resulü ise, gereken
uyarıyı şöyle dile getiriyor.
“ İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar. ”
Tabi onun kastettiği fiziki bir uyku-ölüm değil. Bir şeyi
algılayabilmekle ilgili. Burada bir İkaz var. Bu uyarı mecazi
şekilde yansıtılmış durumda. Üstelik ruhen yaşanmaması halinde
de öte yaşamda çekilecek acı ve ıstırabın haddi hesabı yok. “
Zavallılık, ezilmişlik, harcanmışlık” kültürünün eseri bir
durum bu.
İstenilen şey ise kesin bir değişikliğin olması!...
İnsan psikolojisinde böylesine kökten bir başkalaşım mümkün
olabilir mi?
Bir insanın kişiliği, değer yargıları, hayata bakış açısı
farklılaşır ise, bu çizgiyi yakalayabilmesi pekala mümkün.
Sonuçta; öylesine köklü bir değişime giriliyor ki, anlatılır
gibi değil, yaşanması lâzım. Önemli olanı tek renk üzerinde
durmayıp, çok renkliliğe geçebilmek...
Uykululuğun getirisi olan sorunları kabaca söylemek gerekirse,
bunları iki ana temel fikirde toplamak mümkün.
1-
İnsani duyguların, yardımseverliğin
yoğunlaşması.( Bu konuda Hz.Resulullah’ın; Ebrarın
hasenatının, yani yapa geldiği, iyiliklerin ve güzelliklerin,
mukarrebun zümresinde noksanlık olarak kabul gördüğü
şeklindeki sözlerini hatırlayın) Bireylerin her an artan
sorunlarla boğuşur durumda olmaları. Hassas ve duygusal bir
yapıya sahip bulunan kişiliğin, farkında olmaksızın aşırı uçlara
kayması. ‘Namus’, ’Onur’, ‘iffet’, ‘Hicap’
‘Gurur’,‘Kibir’, ‘Tevazu’ gibi, insanı adeta zincire vuran
beşeri kavramlara sıkı sıkıya sarılınması. Bu vasıflarla
örtünen kişinin gerçeklerle bağlantısının kesilişi. Bireyin
değişik konularda birtakım ‘test’ lere girişmesi, ama
bunlarda ‘ısrarcı’ olmaması. Gelenek, görenek. örf,
adet gibi hususlara haddinden fazla hassasiyet
kazandırılması. En basit bir pozitif konumda hemen ‘bahar’
havasına girilmesi...
2-
Aracın (ibadet), amacın
(kendin olma) önüne geçmesi. Bireyin sistemlerle ilgili
hükümleri tanrısal bir buyruk gibi kabul edip uygulaması.
Tapınma duygusunun büyük bir zevk haline dönüşümü. Alt yapı
olmaması nedeniyle duygulara dayanarak yanlış yerde ve zamanda
yanlış kişiye yönlenilmesi.Varlığın tek olduğu bilinci ile
birlikte farz olan çalışmaların sebepsiz-gayesiz bir şekilde
terk edilişi. Yani sistemin kaale alınmayışı. Yapılan her
eylemde içinde mutlaka bir izafi ‘Ben’in’ var oluşu. Ve
Halk ile Hak yaşantısındaki dengenin bir türlü
tesis edilemeyişi...
Her birey veya kuşak
kendi seçmediği, ancak değiştirmek ve geliştirmek zorunda
kalacağı, yada değişmesi için özen göstereceği bu nedenleri göz
ardı ettiği müddetçe çoğul bir hayatı yaşamak zorunda kalır.
Uykulu halden uyanamaz ve haliyle ölemez.!
Takdir edersiniz ki acemilikler, yapılan hatalar fazlalığı
neticesinde, adına Allah’ın ahlâkıyla ahlâklaşma
denen uyanıklık katına yükselebilmek pek kolay
olmuyor!...
İstanbul - 22.05.2003
afyuksel@hotmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com
10.11.2003 Akşam gazetesi
|