Gençlik
dönemi takriben yirmi yaşlarında başlar, otuz, bilemediniz otuz
beş yaşlarına kadar sürer. Cahit Sıtkı Tarancı’nın dediği
gibi artık iniş düzeyine gelinmiştir. Bundan sonra
olgunluk ve akabinde yaşlılık devresi gelir.
Allah
Rasulü Hz. Muhammed
“Ben Rabbimi genç bir delikanlı suretinde gördüm” derken,
gençlik devresine atıfta bulunmuş, insan beyninin en
randımanlı çalıştığı, alış kabiliyetinin zirveye çıktığı
dönemlerin bu yıllara rastladığını vurgulamıştır.
Yaşlılık keyfi olmadığı içindir ki istemediğiniz anda ‘yaşlı
olamam’ demeniz mümkün olmuyor. Her insanın sıra dışı
şartlar haricinde yani normal durumlarında karşılaşacağı, dönüp
dolaşacağı bir zamandır.
Derler ki;
“gençliğinizin kıymetini bilin!”
Evet, hemen
herkes gençlik nedir bilir, ama yaşlılığı bilemez. Çünkü daha o
çağlara gelip pijamasını giyerek köşesinde oturmaya mahkûm
olmamıştır.
Şimdilerde
nesil yapısından mıdır nedir torun torba sahibi olmadan erkenden
çekip gitmek yaygın. Ama bazılarına ise takdir izin vermiş,
yıllarca çalışmış, çabalamış, bir yerlere gelmiş, çoluğunu
çocuğunu yetiştirmiş, onlara iyi kötü bir şeyler hazırlamış ve
sonrasında ömrünü
noktalamıştır.
Geçtiğimiz haftalarda Birleşmiş Milletlerce ‘Yaşlılık
haftası’ ilan edildi. Sevgililer, anneler, babalar
günlerinin yanı sıra yaşlılar için de bir gün düşünülmüş. İyi
edilmiş. Hatırlanışı bile bir değer vermenin ürünü…
Etrafımda
yaşlı insanlar görüyorum. Elden ayaktan düşmüşler, bakıma
muhtaç durumdalar. Bu halleri ile evlere sığamaz olmuşlar. Ağır
geliyorlar. Ev halkı onları kafasında çoktan terk etmiş. “Daha
ne kadar sürer bunun yaşamı?” deyip aralarında bir tahminde
bulunuyorlar. Sanki ölüm haberi bir müjde gibi
gelecek zat-ı âlilerine. Bu haberi duyar duymaz sevinçten
uçacaklar. Yaşlılar da bunun farkında, ama elden ne gelir?
Çaresiz bir şey yapamıyorlar.
Tanık
olduğum bazı zengin yaşlılar var. Yakınları, bir şekilde rapor
alıp ölmeden önce mirasına konuyorlar. Bu tip eyleme reva
görülmeyen ama yine de hali vakti yerinde olup ta yaşlılıktan
ötürü yalnız kalanları da sayılamayacak kadar çok. Ama onlar
talihli türden. Çünkü, mirasçılarının iyi niyetleri sayesinde
çoktan huzur evinin yolunu tutmuşlar!
Diğer
taraftan makûs talihi ile yaşamak zorundakileride unutmayalım.
Bu yaşta bir avuç ekmeğe muhtaç durumda bunlar.
Eskimolarda
bildiğiniz bir usul var, elden ayaktan düşen kimseleri bir
tarafa bırakıyorlar. Ne kadar acıklı bir davranış biçimi değil
mi?...
“Ben
gençlik nedir bilirim, ama sen yaşlılık nedir bilmezsin”
diyor
Orson Welles bir şarkısında.
Anlaşılan şu
ki o da bu gerçeği görmüş ve yaşamış. Gençlere
sesleniyor. Demek istiyor ki; ben artık yaşlandım siz de bir gün
benim gibi olacak ve elden ayaktan düşeceksiniz.
Yaşlılığın
doğal olduğunu biliyoruz. Ama yaşanması pek kolay olmasa gerek.
Sevgi ile
kalın. Allah’a emanet olun.
|