Aynı kuantum
alanın kuantumları olan iki özdeş parçacığın ayırt
edilmesi mümkün değildir. Çünkü Heisenberg’in
belirsizlik ilkesine göre, bu özdeş iki parçacığın
uzaydaki yerlerini bir ölçüde bulanık hale getirir ve ikisi
birbirine biraz yaklaşıp sonra ayrılırlarsa hangisinin
hangisi olduğuna karar verebilmek ilkesel olarak imkânsızlaşır.
Bu yüzden de kütle,spin,elektrik yükü,momentum
gibi tüm ölçülebilecek özellikleri aynı olan iki özdeş
fermion, aynı kuantum durumunda bulunamazlar (bunlar
fermi-dirac istatistiğine uyarlar). Bu yüzden bir atomun aynı
enerji durumunda, biri yukarı diğeri aşağı spinli, sadece
iki elektron bulunur ve bu durum diğerlerini de başka bir
enerji durumunda (yani yörüngede) bulundurmak zorunda bırakır.
Yine bu
kavram,iki farklı atomda farklı elektron sayısının bulunması,
atomları farklı kimyasal özelliklere sahip kılarak evrende
birbirine benzemeyen atomların var olmasını sağlar. Böylece
iki atomu bir araya getirip bir molekül oluşturmak
isteyince,yine pauli dışlama ilkesinden kaynaklanan bir karşılıklı
itme etkisi yüzünden, iki atomu tam birbirinin içine sokmak mümkün
olmamakta, bunun sonucu olarak da
moleküller meydana gelmektedir. Her ne kadar elektronlar
arası itici elekktrostatik (diğer ismi elektromıknatıssal )
kuvvet burada bir rol oynasa da, kısa mesafelerde esas
belirleyici olan itici etki “pauli dışlama” ilkesidir.
Bozonlar
ise bundan farklı olarak,iki bozon (ki bunlarda Bose-Einstein
istatistiğine uyarlar.) uzayda aynı konuma, spine,
momentuma…vb) özelliklere sahip olabilirler. Bu da bozonların
sayısının sonsuz olarak çok büyük kuvvetleri doğurabilecekleri
anlamına gelir. Fakat, kuvvet taşıyan parçacıkların
(bozonların) kütlelerinin büyük olma durumunda ise,
onları yayınlayıp,çok uzak mesafeler boyunca değiş tokuşu
zor olacağından menzilleri kısadır. Buna karşın, kütlesiz
olanlar çok daha uzun mesafeli olurlar. Bunlardan kısa
mesafeli olanlara,zayıf nükleer kuvvetle,şiddetli kuvveti taşıyan
pi mezonlarını,uzun mesafeler için ise, gravitasyonel ile
elektromanyetik kuvveti verebiliriz.
Bu
dört kuvveti doğuran parçacıklar,dedektörler tarafından
algılanamadıkları için gerçek parçacıklardan farklı
olarak “sezilen, virtüel, sanal” tanecikler ismi
verilmesine karşın varlıkları,yarattıkları ölçülebilir
etkilerden bilinmekte olup bazı koşullarda, karşımıza gerçek
parçacıklar gibi çıkmaktadırlar. Bunu şöyle ifade
edebiliriz;bir atomun elektronlarının yüklü çekirdek etrafındaki
dönüşüne neden olan elektromanyetik çekim gücü, bu
sezilen (1) dönmeli parçacıkların (fotonların) alış verişi
biçiminde açığa çıkarken,bir elektronun bulunabileceği yörüngelerden
birini terk edip,alt yörüngelere geçmesi durumunda foton yayımlayarak
gerçek bir parçacık olarak karşımıza çıkar.
Şimdi
de bu kuvvet taşıyan parçacıkların,elektron ya da quark
gibi,maddi parçacıklar arasındaki etkileşimi nasıl gerçekleştirdiklerini
görelim. Bir maddi parçacık olan fermion, kuvvet taşıyan
bir parçacık (bozon) yayımlar ve bu yayımlamanın tepkisi,
yayımlayan parçacığının hızını değiştirir; daha sonra
kuvvet taşıyan parçacık, başka maddi parçacıkla çarpışır
ve bu parçacık onun tarafından soğurularak, bu maddi parçacığın
hızını değiştirir, sonuç olarak sanki iki maddi parçacığın
aralarında bir kuvvet varmış gibi algılanmasını sağlar.
Aslında
iki cisim arasındaki parçacık alış verişinin,çekici ve
itici kuvvetlere nasıl yol açabileceğini göstermenin hiçbir
basit matematiksel yöntemi yoksa da,kaba bir benzetiş
ile bu süreci sezgisel olarak, birbirlerine basket toplarını
atıp alan iki çocuğu göz önüne alarak açıklayabiliriz.
Onlar topları birbirlerine attıkları taktirde, her biri
geriye doğru hareket edecek ve kendilerine atılan topu
yakalamaları ile beraber, arkaya doğru itilmeleri (momentumları)
artıp parçacık alış-verişine karşılık gelen itme
kuvveti meydana gelecektir. İkisinin de birbirlerinin
ellerinden topları almak istedikleri durumda ise, bu ikisi arasında
etkiyen bir çekici kuvvete eşdeğer olacaktır (toplam kuvvet,çok
sayıda foton değiş tokuşunun toplam makroskobik etkisi biçiminde
açığa çıkar).
Parçacıkların
aynı zamanda, dalgasal özellikleri dolayısıyla bakış açısı
ayrı bir noktaya taşınmıştır. Çünkü iki elektron arasındaki
etkileşimi sağlayan fotonlar, aynı zamanda birer
elektromanyetik dalga oldukları ve bu dalgalarda titreşen
alanlardan meydana geldikleri için “kuantum alanı” denilen
yeni bir kavram ortaya konarak alanlarla,parçacıkların aynı
olgunun iki farklı görünümü olduğu ortaya çıkmıştır.
Böylece Einstein’ın yerçekimsel alan kuramı ile kuantum
alan kuramı,parçacıkların kendilerini çevreleyen uzaydan
ayrı düşünülemeyeceği ve bu parçacıklar
bir yandan uzayın yapısını belirlerken ,öte yandan
da,yalıtılmış varlıklar değil, uzayın her yerinde bulunan
bir alanın bölgesel yoğunlaşması olarak ele alınmaktadır.
Bu
konuda Herman Weyl şunları söylemektedir “elektron benzeri
maddesel bir parçacık, yalnızca elektriksel alanın küçük
bir baskın noktasıdır. Bu baskın noktada,alan kuvveti çok yüksek
değerlere ulaşarak bize, orada çok yüksek bir alan
enerjisinin çok küçük bir uzay bölgesinde yoğunlaştığını
göstermektedir. Böyle bir enerji düğümü,çevresindeki alan
bölgesiyle kesin bir sınıra sahip olmamakla beraber boş
uzayda, göl yüzeyinin üstünde hareket eden bir su dalgası
gibi ilerlemektedir.”
Dolayısıyla,
her temel parçacık bir kuantum alanının kuantumudur. Yani
fotonlar,elektromanyetik alanın,elektronlar bir elektron alanının,
kuarklar bir kuark alanının …vb parçacıklar da kendi
mertebeleri olan alanların kuantumlarıdır.
Einstein
bunu bir adım daha ileri götürerek; ”Bundan dolayı maddeyi
alanın aşırı derecede yoğunlaştığı uzay bölgelerinden
oluşan bir şey olarak algılayabiliriz. Söz konusu yeni fizik
anlayışında , hem alana ve hem de maddeye ayrı ayrı yer
yoktur. Çünkü burada “ALAN” TEK gerçekliktir.” diyerek
ömrünün son otuz yılını tüm alanların aslında Tek bir
alanın farklı görünümleri olan Büyük Birleşik Alanlar
teorisine adadı, fakat başarılı olamadı.
Tek bir kuvvetin
değişik görünümleri olan bu dört temel kuvvet,evrenin
yaratılışındaki t=o ile t=10 üssü (-43) saniyelik zaman ve
10 üssü(-33) cm.’lik uzayın en kısa mesafe aralığında
birleşik olarak tek bir halde idi. Evrenin t=o zamanında yaratılmasına
karşın, uzay ve zamanın olmaması,sıcaklığın ve yoğunluğun
sonsuz olmasından dolayı “Plank uzayı” denen bu boyuta
soru işareti konularak,zamanın bölünen en ufak anı olan 10
üssü (-43) saniyesinden sonra enerji ve zaman tarif edilmeye,
mekân hesaplanmaya başlanmaktadır. Buna kıyasla, daha öz
boyutta bu kavramı mistisizm de; zamanın varlığını
Esmadan,Esmanın da varlığını “An” dan aldığını söyleyerek,
“An” ın da bildiğimiz gibi,zamanın kısa bir parçası değil,önü
ve arkası olmayan, hareketlilikte durağan bir kavram olarak düşünülmesi
gerektiğini belirtmektedir. (Bkz. Sufizm ve İnsan/tasavvuf-Hiçlik)
10
üssü(-33) cm mertebesinin bir üst boyutu olan soyut yaratılış,10
üssü (-43) saniyesinde enerji paketçikleri olarak somut döneme
geçişte mevcut olduğu yüksek sıcaklık ve enerji dolayısıyla
planck ısısı ve planck enerjisi olarak adlandırılır. Bu ölçek(evrenin
kendisinin sığıştığı tek bir kuant olan Aknokta) o
kadar küçüktür ki,bizim onu gözlemleyebileceğimiz
boyutlara taşımak, bir atomu,bir gökada (galaksi) kümesi
boyutlarına kadar büyütmekle aynı anlama gelmektedir. Bu büyüklüğü
ayrı bir kıyaslamayla algılamaya çalışırsak; bizim ayrıntılı
olarak olayları gözleyebileceğimiz mesafeye 1 metre dersek,
10 üssü (26) metreye evren,10 üssü (22) metreye süper
galaksi kümeleri ile galaksi kümeleri,10 üssü (19) metreye
galaksiler,10 üssü (12) metreye güneş sistemi,1 cm.’ den
daha az olana kristaller,10 üssü(-8)metreye moleküller, 10üssü(-10)
metreye atomlar,10 üssü (-14)metreye çekirdek,10üssü(-15)
metreye proton ve 10 üssü (-17) metreden daha küçük
olana(ki hâlâ istediğimiz boyutun yaklaşık 10 üssü (15)
katı büyüklüğüdür) quark
ve lepton boyutu deriz.
Tam 10 üssü(-43)
sn. de yoğunluğun sonsuz değerden 10 üssü (94) gr/cmx3 (ki
bu yoğunluğu suyun yoğunluğunun 1, demirinkinin 7 olduğu düşünülürse,
bize göre yine sonsuz kabul edilebilir) sıcaklık ise 10 üssü
32 dereceye indiğinde birleşik halde bulunan rölativite
teorisi ile kuantum teorisi (rölativistik-kuantum teorisi) ya
da diğer bir şekilde kütle çekim kuvveti ile diğer üç
kuvvet bozunarak ayrı ayrı kuvvetlere ayrıldı. Evren 10 üssü(-35)
sn.ye geldiğinde ise 10 üssü(27) dereceye düşerek 10üssü(-35)
ile 10üssü(-32) sn aralığında, kozmolojide enflasyon
teorisi olarak da adlandırılan evren büyüklüğünün 10 üssü(50)
kat artmıştır. Bu durumun içinden çıkamayan bir profesör,
duygularını “evreni
anlıyorum diyen sadece anlamış taklidi yapmaktan öteye geçemez”
şeklinde ifade etmek zorunda kalmıştır.
Ve
10 üssü (-32) sn ye gelince Güçlü nükleer kuvvet de ayrıldığında
birleşik halde sadece “elektro-zayıf” kuvvet bulunuyordu.
10 üssü(-10) sn.de ise elektro-zayıf kuvvette bileşenleri
olan elektromanyetik kuvvet ile zayıf nükleer kuvvete ayrışarak
plank uzayında birleşik olan dört kuvvet, böylece soğuma
fazlarına bağlı olarak simetrileri bozulup ayrı ayrı
kuvvetlere bölündü.
Ayrılma
fazlarını daha iyi betimlemek ve ortaya atılan simetri kırılmasını
daha iyi anlamak için şu iki örneği verebiliriz:
Birincisi, bir masa üzerinde düzgünce dizilmiş tabak,çatal
(bıçak,kaşık) ve su bardağına yukarıdan baktığımızda,birinin
diğerinden farkını algılayamayarak hangi tabağın kime ait
olduğunu anlayamayız. Dolayısıyla masanın bir tarafındaki
tabakla,diğer tarafındaki tabak arasında ayrım yoktur. Fakat
tabakların sahipleri masada ait oldukları yerlere oturdukları
taktirde, bu eşitlik bozularak,masanın simetrisi kırılmış
olur. İkinci örnek ise; Donma noktasının üzerinde sıvı
su,yüksek derecede bir homojenlik gösterir ve bir su molekülünün
bardağın içindeki bir noktada bulunma olasılığı ,bir başka
noktadakiyle tam olarak aynı olmasına karşın su donduğu
taktirde uzaydaki farklı noktalar arasındaki bu simetri kısmen
yitirilerek ,buz bu durumda bir kristal örgüsü oluşturur ve
su molekülleri bu örgüde düzenli ve belli aralıklı
konumlara yerleştiğinden dolayı da bu durum su moleküllerinin
bir başka yerde bulunma olasılığını neredeyse sıfıra
indirir.
Böylece
sıcaklık düşüp,evren soğudukça
da simetriler aynı şekilde kırıldı.
İstanbul
- 15.02.2001
http://sufizmveinsan.com
|