Bildiğimiz üzere, evrenin yapısı
hakkında önde olan ve big-bang’e dayanan üç model bulunmaktaydı.
Bunların ilkinde, üç boyutlu evren 4. zaman boyutunda kendi
üzerine sonlu ama sınırsız olarak tıpkı bir küre şeklinde kapalı
idi. (1) Çünkü evrensel yer çekim kuvveti, evrenin
içerdiği madde dolayısıyla o kadar güçlüdür ki evreni kendi
üzerine kapatır. Böylece evrenin genişlemesi bir gün, önce
duracak sonra da kendi üzerine çökerek zamanla madde bir birine
yaklaşarak birbirinin içine girecek ve en sonunda da big-bang
patlamasında olduğu gibi çok sıcak bir halde tek noktada
başladığı gibi yok olacaktı. Buna da big- crunch (büyük çatırtı)
adı verildi. Bu işlem ise, yaklaşık yirmi milyar yıl sonra
başlayacaktı, güneşin dünyayı yok etmesinden milyarlarca yıl
sonra. İkinci modelde ise, evrendeki madde var olan genişlemeyi
durdurmaya yetmeyecek düzeydedir fakat evren, çökmesiyle
genişleme arasındaki kritik hız sınırında bulunduğundan
genişlemesini sonsuza dek sürdürecekti. Bu esnadaki evren düz ve
uçları sonsuza doğru açıktır. Üçüncü modelde ise, evren bu
kritik hızın üzerinde ki bir hızla genişlemesini sürdürecek ve
en sonunda evren mutlak sıcaklık olan 0 Kelvin yani – 273,16 C
(santigrad) derecede donmadan evvel karadelikler bütün maddeleri
yutup daha sonrada buharlaşmasıyla parçacık ve foton yayacak
böylece madde en ufak temel parçacıklarına kadar parçalanarak
genişlemiş olan evrende adeta bir hiç olarak enerji halinde
donacaktı. Bunun için de en az 10 üssü 93 (2) yıl
bulunmaktadır (ikinci modelde de son hemen-hemen böyledir fakat
sonsuz bir süre sonra). Bu modeldeki evrenin şekli yine, 4
boyutlu uzay-zamanda uçları sonsuza doğru açık fakat geometrisi
bir semer gibidir. Bilimsel bu bulguya yeni-yeni veriler
eklenebilir ve bunlar, beş aşağı on yukarı değişebilir ancak bu
genel durumu asla etkilemeyecek ve en sonunda evrenin maddesel
yapısı çözünerek yok olacaktır.
Bugüne kadar bazı bilim adamları
ve bilhassa kutsal kitaplardaki kıyamet senaryosuna uyması
dolayısıyla Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman inananları doğal
olarak birinci model üzerinde durmaktaydılar. Böylece evren bir
gün big-crunch la yok olacak, ardından mahşer denilen bir ortam
yaratılacak yada var olan öyle ortamlara gidilecekti,
tanrılarının huzuruna. Ancak geçmişte, evrenin yapısı hakkında
net olarak yanıt veremeyen teknolojik aletlerin
geliştirilmesiyle yapılan gözlemler, % 95’lik görünmeyen
karanlık maddenin hesaba katılmasına rağmen evrenin birinci
modele göre davranmadığını, üçüncü modele uygun olarak
genişlemekte olduğunu ve yok oluşunda çok sıcak bir ortam
oluşturacak şekilde değil, gittikçe soğuyan ve karadeliklerin
yok olurken püskürttükleri foton ve taneciklerin donması
şeklinde olacağını göstermiştir. Dolayısıyla kutsal kitaplardaki
gibi, evrenin geri çökmesi yönüyle denizler kaynamayacak,
cehennem kızıştırılmayacak…dır. İsteyen yine, hadislerde açık
olarak bildirilen cehennemin güneş oluşunu ve kıyamette de
dünyayı yutacağını ret edip biricik tanrının, işlemekte olan
sistemin tersine, aksi kanunlarla istediğini yaratabileceğini
düşünebilir ama “Allah’ın sünnetinde (kanun ve düzeninde)
değişiklik olmaz” hükmünce, Allah’ın kendisinden, kendisine
ait özelliklerle var ettiği evrensel sisteminde onun kanunları
değişmeksizin her an işlemektedir. Bu yüzden evrenin genişleyip
soğuyarak yok olması, Kur an ve Hz Muh (sav) in açıkladığı üzere
Mutlak Kıyamet dediğimiz olayın Süper Nova haline gelmesi sonucu
hacimce büyüyerek dünyamızı, ayı ve marsa kadar olan gezegenleri
uydularıyla birlikte içine alarak onları kaynatıp yok edecek
olan güneş olduğunun açık ispatıdır (Güneşin Siyah Cüceye
Dönüşümü ve Kıyamet, adlı makalemizde buna uzun uzun
değinmiştik).
Bununla birlikte yapılan son
gözlemler, bilhassa iki yıl önce uzaya gönderilen ve en son
teknolojiyle hassaslaştırılan (ki bunlar uzaydaki bir atomun 100
de birinden daha küçük titreşimleri alabilecek düzeydedirler)
milyon dolarlık WMAP uydusundan gelen veriler, evrende tek bir
big-bang in olmadığı bunun yerine birden fazla patlamanın
(dolayısıyla paralel evrenlerin) var olduğu yolunda bir çok
biçimde kesin ip uçları verdiği, bu durumun da önde gelen bilim
adamlarınca matematiksel hesaplamalar sonucu dile
getiredurdukları Süper Uzayda ki Sonsuz Noktaların (big-bang
lerin), (onu algılayana göre) Allah’ın her an yeni bir yaratışta
oluşunun gereği olarak, devamlı patlamasıyla maddesel yönüyle de
evrenin sonsuz olduğu düşüncesini bilimsel olarak
kuvvetlendirmiş olmaktadır.
Bizim Samanyolu galaksimiz orta
boy sarmal türü bir galaksi olup yaklaşık 400 milyar yıldız
içerir. Eğer bunların gezegenleri ve uydularını da eklersek
cisim sayısı trilyonları bulur. Bunların içinde güneşimizden
10-50-100 kat daha büyük yıldızlar da bulunup bunların bir
tanesinin büyüklüğü dünyanın 13 milyon ile 130 milyon katı
kadardır. Bu yıldız sayısının ne anlama geldiğini anlamak için
eğer Samanyolu galaksimizdeki her bir yıldızı bir toz şeker
tanesi olarak kabul etmiş olsaydık, bununla bir olimpik yüzme
havuzunu kolaylıkla doldurmuş olurduk. Galaksimizin çapı,
saniyede 300 bin km yol alan ışığın 100 bin yıl boyunca aldığı
mesafe kadardır. Yani 100 bin ışık yılı çapında. Galaksiler
arasında, bir- iki trilyon yıldız içeren ve bir kaç 100 bin ışık
yılı çapında galaksiler olduğu gibi bunlara kıyasla daha küçük
on milyarlarca yıldız içeren galaksilerin varlığı da tespit
edilmiştir. Şu ana kadar tespit edilmiş en büyük galaksi 6
milyon ışık yılı genişliğindedir. Galaksi var bir birlerinden
uzaklaşmakta, galaksi var (yörünge ve doğrusal hareketleri
dolayısıyla) bir birleriyle çarpışmakta, bunlardan da kimi
çarpışmasına rağmen bir birlerinin içinden zarar görmeksizin
geçip gitmekte, kimi de birleşerek tek bir galaksi oluşturmakta.
Evrende cansız olarak gördüğümüz,
düşündüğümüz tüm bu nesnelerin birer Ruhu (ikiz, enerji yapısı)
ve bu Ruhun da bir Şuuru bulunmaktadır. Mesela, dünyanın tek bir
yapı olarak bir Ruhu bulunduğu gibi, tüm gezegenlerin ve
uyduların da güneş sisteminin Tekil Bilinci ve Ruhu tarafından
meydana getirilmiş birer Ruhu ve Bilinci bulunmaktadır. Aynı
şekilde güneş sistemimizin boyut boyut bir Ruhu ve bir
Bilinci olduğu gibi, gelişi güzel kaotik bir biçimde değil,
belli gruplar, gruplaşmalar halinde hiyerarşik bir biçimde
kümelenmiş, planlanmış ve tüm katmanlarda bir birlerini her an
etkileyen yıldızların da hem tek tek hem de gruplaşmaların kendi
yapı ve boyutlarınca birer Ruhu ve Şuuru mevcuttur. Dolayısıyla
400 milyar yıldız ve sistemlerinden meydana gelmiş galaksimizin
de maddesel yapısının, indinde bir hiç kaldığı bir Ruhu
ve bu Ruhu oluşturup yönlendiren bir Bilinci vardır. Yine
galaksilerde, tıpkı yıldızlarda olduğu gibi uzayda tesadüfi bir
biçimde yer almayıp belli aileler, topluluklar, sistemler
şeklinde kümelenmişlerdir. Bugün bilim, bu ailelerin 5 li, 10
lu, 40lı, 100 lü…gruplar halinde olduğunu bu yığınların daha
büyük yığınları ve bu yığınların da süper dev galaksi gruplarını
oluşturduğunu belirlemiştir. Örneğin bizim galaksimiz, Andromeda
ve 30 a yakın galaksiyle birlikte yerel bir grup oluşturmakta
olup yaklaşık 3000 galaksinin bulunduğu 14 milyon ışık yılı
genişliğinde Virgio galaksi kümesine doğru, Virgio da daha büyük
bir gruba doğru hareket etmektedir. Süper galaktik kümelerinin
ise genişliği 150-300 milyon ışık yılı, boyları da
300-800 milyon ışık yılı genişliğine kadar uzanmaktadır. Tek
bir galaksi bu süper kümelere kıyasla adeta bir hiçtir (Virgio
gibi bir çok galaksi grupları bugün tespit edilip
isimlendirilmiş durumdadır). Galaksiler de alelade yapılar
olmayıp her bir galaksi, evren içinde kendine has bir
Bilinci, Benliği, Bedeni, Kişiliği, Kimliği, sistemli bir yaşamı
olan bir birimdir. Öyle ki bu birimler bir birleriyle
konuşmakta, bir birleriyle bilgi alış verişinde bulunarak her an
görüşmekte, iletişim kurmaktadırlar. Ancak her boyut kendi
boyutunu bilip tanıdığı, kendi boyutunca olanları
değerlendirebildiği için bu tür yaşamlar, indinde yok olan
bizler tarafından değil, kendi galaktik Bilinçler tarafından
algılanırlar. Daha üst boyutlar da kendi yapılarınca. Böylece
galaksiler tek bir Ruh ve Bilinç olarak bir üst ve yine Tekil
yapıdaki Ruh-Bilinci olan galaktik kümelerin elemanları, onlarda
daha büyük olanın…birimleri olarak mevcutturlar ki bu durum
evren içere evrenleri içine alan Ruh Adlı Meleğin boyutuna kadar
devam eder gider ve o da sınırsızdır. Başka bir değişle tüm
galaktik Ruhlar ve Bilinçler, hiyerarşik bir biçimde maddesel
boyuttan, öz boyutlara doğru sonsuz- sınırsız tek bir kozmik
(Evrensel) Bilinç ve O nun Ruhu olan Ruhu- Azam tarafından
meydana getirilmiştir. Dolayısıyla Ruh Adlı meleğin üstünde bir
varlık mevcut değildir. O en üst noktadaki varlıktır. Özetle
bizim güneş ve uydularının kendine göre bir sistemi olduğu gibi,
diğer yıldız ve yıldız gruplarının, galaksimizin ve kademe
–kademe galaksi kümelerinin de ayrı-ayrı sistemleri, bu
sistemlerin enerji katmanları ve bu enerji katmanlarına karşılık
gelen Bilinçleri ve sonuçta evrende belli görevleri
bulunmaktadır. Ancak her ne kadar Galaksi yıldızlardan,
yıldızlarda atomlardan meydana geliyor olsa da atomların dünyası
ayrı, yıldızların dünyası ayrıdır, galaksilerin ise apayrıdır.
Dolayısıyla bizim güneş sisteminin Ruhu ayrıdır, galaktik
sistemin Ruhu ayrıdır. Her ne kadar Öz de aynı olsalar da.
Burada çok önemli bir husus da:
yıldız- yıldız sistemleri, galaksi- galaksi kümelerine doğru
olan boyutumuzun gereği olarak mekansal bir genişlemeden de
söz edilmiş olsa da (ki buda vardır) Ruh, dolayısıyla da
Bilinç katmanlarındaki genişleme, mekansallıktaki gibi Ruhların,
Bilinçlerin yan yana eklenmesi şeklinde olan bir genişleme
olmayıp bir sonrakinin bir öncekini içerecek, kapsayacak biçimde
boyutsal derinliğe doğru olan bir büyümedir. Bunu da,
galaksilerin maddesel yönleriyle sonlu gibi görünseler de Ruh
ve Bilinç boyutları itibariyle her biri tek-tek sonsuz ve
sınırsız yapıya sahip oluşlarını göz önüne alarak
düşünmeliyiz. Bu nedenle Galaktik Ruh- Bilincin sonsuz ve
sınırsız yapıda olması, diğer tüm galaktik boyutları da içinde
barındırdığı anlamına gelir. Buna karşın bize göre görünen
aralarındaki farklılık ise, ortaya çıktıkları boyut ve sahip
oldukları güç (enerji) alanlarından kaynaklanmaktadır.
Bununla birlikte, galaksilerin yok olmaları demek onların sadece
çok küçük bir katmanı olan maddesel yönlerinin ortadan kalkması
demektir. Maddesel görünümleri yok olsa da asıl yapıları olan
Enerji, Bilinç boyutları açısından varlığını sonsuza dek
sürdürürler. Başka bir değişle bu boyutlarda yaşam sonsuza dek
devam eder gider.
(bkz. Tekin Seyri / Kendini Tanı –
Ahmed Hulusi)
(1)
Bunu kafada canlandırmak için üç
boyutu, iki boyut, 4. boyutu da üçüncü boyut şeklinde düşünün.
(2)
Yani bunun anlamı, 1 in yanına 93
tane sıfır yazın o kadar yıl demektir.
hologramk@yahoo.com
İstanbul - 13.09.2005
http://sufizmveinsan.com
|