Arz - Arş
4.Bölüm

Bildiğimiz üzere, evrenin yapısı hakkında önde olan ve big-bang’e dayanan üç model bulunmaktaydı. Bunların ilkinde, üç boyutlu evren 4. zaman boyutunda kendi üzerine sonlu ama sınırsız olarak tıpkı bir küre şeklinde kapalı idi. (1) Çünkü evrensel yer çekim kuvveti, evrenin içerdiği madde dolayısıyla o kadar güçlüdür ki evreni kendi üzerine kapatır. Böylece evrenin genişlemesi bir gün, önce duracak sonra da kendi üzerine çökerek zamanla madde bir birine yaklaşarak birbirinin içine girecek ve en sonunda da big-bang patlamasında olduğu gibi çok sıcak bir halde tek noktada başladığı gibi yok olacaktı. Buna da big- crunch (büyük çatırtı) adı verildi. Bu işlem ise,  yaklaşık yirmi milyar yıl sonra başlayacaktı, güneşin dünyayı yok etmesinden milyarlarca yıl sonra. İkinci modelde ise, evrendeki madde var olan genişlemeyi durdurmaya yetmeyecek düzeydedir fakat evren, çökmesiyle genişleme arasındaki kritik hız sınırında bulunduğundan genişlemesini sonsuza dek sürdürecekti. Bu esnadaki evren düz ve uçları sonsuza doğru açıktır. Üçüncü modelde ise, evren bu kritik hızın üzerinde ki bir hızla genişlemesini sürdürecek ve en sonunda evren mutlak sıcaklık olan 0 Kelvin yani – 273,16 C (santigrad) derecede donmadan evvel karadelikler bütün maddeleri yutup daha sonrada buharlaşmasıyla parçacık ve foton yayacak böylece madde en ufak temel parçacıklarına kadar parçalanarak genişlemiş olan evrende adeta bir hiç olarak enerji halinde donacaktı. Bunun için de en az 10 üssü 93 (2) yıl bulunmaktadır (ikinci modelde de son hemen-hemen böyledir fakat sonsuz bir süre sonra). Bu modeldeki evrenin şekli yine, 4 boyutlu uzay-zamanda uçları sonsuza doğru açık fakat geometrisi bir semer gibidir. Bilimsel bu bulguya yeni-yeni veriler eklenebilir ve bunlar, beş aşağı on yukarı değişebilir ancak bu genel durumu asla etkilemeyecek ve en sonunda evrenin maddesel yapısı çözünerek yok olacaktır.

 

Bugüne kadar bazı bilim adamları ve bilhassa kutsal kitaplardaki kıyamet senaryosuna uyması dolayısıyla Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman inananları doğal olarak birinci model üzerinde durmaktaydılar. Böylece  evren bir gün big-crunch la yok olacak, ardından mahşer denilen bir ortam yaratılacak yada var olan öyle ortamlara gidilecekti, tanrılarının huzuruna. Ancak geçmişte, evrenin yapısı hakkında net olarak yanıt veremeyen teknolojik aletlerin geliştirilmesiyle yapılan gözlemler, % 95’lik görünmeyen karanlık maddenin  hesaba katılmasına rağmen evrenin birinci modele göre davranmadığını, üçüncü modele uygun olarak genişlemekte olduğunu ve yok oluşunda çok sıcak bir ortam oluşturacak şekilde değil, gittikçe soğuyan ve karadeliklerin yok olurken püskürttükleri foton ve taneciklerin donması şeklinde olacağını göstermiştir. Dolayısıyla kutsal kitaplardaki gibi, evrenin geri çökmesi yönüyle denizler kaynamayacak, cehennem kızıştırılmayacak…dır. İsteyen yine, hadislerde açık olarak bildirilen cehennemin güneş oluşunu ve kıyamette de dünyayı yutacağını ret edip biricik tanrının, işlemekte olan sistemin tersine, aksi kanunlarla istediğini yaratabileceğini düşünebilir ama “Allah’ın sünnetinde (kanun ve düzeninde) değişiklik olmaz” hükmünce, Allah’ın kendisinden, kendisine ait özelliklerle var ettiği evrensel sisteminde onun kanunları değişmeksizin her an işlemektedir. Bu yüzden evrenin genişleyip soğuyarak yok olması, Kur an ve Hz Muh (sav) in açıkladığı üzere Mutlak Kıyamet dediğimiz olayın Süper Nova haline gelmesi sonucu hacimce büyüyerek dünyamızı, ayı ve marsa kadar olan gezegenleri uydularıyla birlikte içine alarak onları kaynatıp yok edecek olan güneş olduğunun açık ispatıdır (Güneşin Siyah Cüceye Dönüşümü ve Kıyamet, adlı makalemizde buna uzun uzun değinmiştik).

 

Bununla birlikte yapılan son gözlemler, bilhassa iki yıl önce uzaya gönderilen ve en son teknolojiyle hassaslaştırılan (ki bunlar uzaydaki bir atomun 100 de birinden daha küçük titreşimleri alabilecek düzeydedirler) milyon dolarlık WMAP uydusundan gelen veriler, evrende tek bir big-bang in olmadığı bunun yerine birden fazla patlamanın (dolayısıyla paralel evrenlerin) var olduğu yolunda bir çok biçimde kesin ip uçları verdiği, bu durumun da önde gelen bilim adamlarınca matematiksel hesaplamalar sonucu dile getiredurdukları Süper Uzayda ki Sonsuz Noktaların (big-bang lerin), (onu algılayana göre) Allah’ın her an yeni bir yaratışta oluşunun gereği olarak, devamlı patlamasıyla maddesel yönüyle de evrenin sonsuz olduğu düşüncesini bilimsel olarak kuvvetlendirmiş olmaktadır.

 

Bizim Samanyolu galaksimiz orta boy sarmal türü bir galaksi olup yaklaşık 400 milyar yıldız içerir. Eğer bunların gezegenleri ve uydularını da eklersek cisim sayısı trilyonları bulur. Bunların içinde güneşimizden 10-50-100 kat daha büyük yıldızlar da bulunup bunların bir tanesinin büyüklüğü dünyanın 13 milyon ile 130 milyon katı kadardır. Bu yıldız sayısının ne anlama geldiğini anlamak için eğer Samanyolu galaksimizdeki her bir yıldızı bir toz şeker tanesi olarak kabul etmiş olsaydık, bununla bir olimpik yüzme havuzunu kolaylıkla doldurmuş olurduk. Galaksimizin çapı, saniyede 300 bin km yol alan ışığın 100 bin yıl boyunca aldığı mesafe kadardır. Yani 100 bin ışık yılı çapında. Galaksiler arasında, bir- iki trilyon yıldız içeren ve bir kaç 100 bin ışık yılı çapında galaksiler olduğu gibi bunlara kıyasla daha küçük on milyarlarca yıldız içeren galaksilerin varlığı da tespit edilmiştir. Şu ana kadar tespit edilmiş en büyük galaksi 6 milyon ışık yılı genişliğindedir. Galaksi var bir birlerinden uzaklaşmakta, galaksi var (yörünge ve doğrusal hareketleri dolayısıyla) bir birleriyle çarpışmakta, bunlardan da kimi çarpışmasına rağmen bir birlerinin içinden zarar görmeksizin geçip gitmekte, kimi de birleşerek tek bir galaksi oluşturmakta.

 

Evrende cansız olarak gördüğümüz, düşündüğümüz tüm bu nesnelerin birer Ruhu (ikiz, enerji yapısı) ve bu Ruhun da bir Şuuru bulunmaktadır. Mesela, dünyanın tek bir yapı olarak bir Ruhu bulunduğu gibi, tüm gezegenlerin ve uyduların da güneş sisteminin Tekil Bilinci ve Ruhu tarafından meydana getirilmiş birer Ruhu ve Bilinci bulunmaktadır. Aynı şekilde güneş sistemimizin boyut boyut bir Ruhu ve bir Bilinci olduğu gibi, gelişi güzel kaotik bir biçimde değil, belli gruplar, gruplaşmalar halinde hiyerarşik bir biçimde kümelenmiş, planlanmış ve tüm katmanlarda bir birlerini her an etkileyen yıldızların da hem tek tek hem de gruplaşmaların kendi yapı ve boyutlarınca birer Ruhu ve Şuuru mevcuttur. Dolayısıyla 400 milyar yıldız ve sistemlerinden meydana gelmiş galaksimizin de maddesel yapısının, indinde bir hiç kaldığı bir Ruhu ve bu Ruhu oluşturup yönlendiren bir Bilinci vardır. Yine galaksilerde, tıpkı yıldızlarda olduğu gibi uzayda tesadüfi bir biçimde yer almayıp belli aileler, topluluklar, sistemler şeklinde kümelenmişlerdir. Bugün bilim, bu ailelerin 5 li, 10 lu, 40lı, 100 lü…gruplar halinde olduğunu bu yığınların daha büyük yığınları ve bu yığınların da süper dev galaksi gruplarını oluşturduğunu belirlemiştir. Örneğin bizim galaksimiz, Andromeda ve 30 a yakın galaksiyle birlikte yerel bir grup oluşturmakta olup yaklaşık 3000 galaksinin bulunduğu 14 milyon ışık yılı genişliğinde Virgio galaksi kümesine doğru, Virgio da daha büyük bir gruba doğru hareket etmektedir. Süper galaktik kümelerinin ise genişliği 150-300 milyon ışık yılı, boyları da 300-800 milyon ışık yılı genişliğine kadar uzanmaktadır. Tek bir galaksi bu süper kümelere kıyasla adeta bir hiçtir (Virgio gibi bir çok galaksi grupları bugün tespit edilip isimlendirilmiş durumdadır). Galaksiler de alelade yapılar olmayıp her bir galaksi, evren içinde kendine has bir Bilinci, Benliği, Bedeni, Kişiliği, Kimliği, sistemli bir yaşamı olan bir birimdir. Öyle ki bu birimler bir birleriyle konuşmakta, bir birleriyle bilgi alış verişinde bulunarak her an görüşmekte, iletişim kurmaktadırlar. Ancak her boyut kendi boyutunu bilip tanıdığı, kendi boyutunca olanları değerlendirebildiği için bu tür yaşamlar, indinde yok olan bizler tarafından değil, kendi galaktik Bilinçler tarafından algılanırlar. Daha üst boyutlar da kendi yapılarınca. Böylece galaksiler tek bir Ruh ve Bilinç olarak bir üst ve yine Tekil yapıdaki Ruh-Bilinci olan galaktik kümelerin elemanları, onlarda daha büyük olanın…birimleri olarak mevcutturlar ki bu durum evren içere evrenleri içine alan Ruh Adlı Meleğin boyutuna kadar devam eder gider ve o da sınırsızdır. Başka bir değişle tüm galaktik Ruhlar ve Bilinçler, hiyerarşik bir biçimde maddesel boyuttan, öz boyutlara doğru sonsuz- sınırsız tek bir kozmik (Evrensel) Bilinç ve O nun Ruhu olan Ruhu- Azam tarafından meydana getirilmiştir. Dolayısıyla Ruh Adlı meleğin üstünde bir varlık mevcut değildir. O en üst noktadaki varlıktır. Özetle bizim güneş ve uydularının kendine göre bir sistemi olduğu gibi, diğer yıldız ve yıldız gruplarının, galaksimizin ve kademe –kademe galaksi kümelerinin de ayrı-ayrı sistemleri, bu sistemlerin enerji katmanları ve bu enerji katmanlarına karşılık gelen Bilinçleri ve sonuçta evrende belli görevleri bulunmaktadır. Ancak her ne kadar Galaksi yıldızlardan, yıldızlarda atomlardan meydana geliyor olsa da atomların dünyası ayrı, yıldızların dünyası ayrıdır, galaksilerin ise apayrıdır. Dolayısıyla bizim güneş sisteminin Ruhu ayrıdır, galaktik sistemin Ruhu ayrıdır. Her ne kadar Öz de aynı olsalar da.  

 

Burada çok önemli bir husus da: yıldız- yıldız sistemleri, galaksi- galaksi kümelerine doğru olan boyutumuzun gereği olarak mekansal bir genişlemeden de söz edilmiş olsa da (ki buda vardır) Ruh, dolayısıyla da Bilinç katmanlarındaki genişleme, mekansallıktaki gibi Ruhların, Bilinçlerin yan yana eklenmesi şeklinde olan bir genişleme olmayıp bir sonrakinin bir öncekini içerecek, kapsayacak biçimde boyutsal derinliğe doğru olan bir büyümedir. Bunu da, galaksilerin maddesel yönleriyle sonlu gibi görünseler de Ruh ve Bilinç boyutları itibariyle her biri tek-tek sonsuz ve sınırsız yapıya sahip oluşlarını göz önüne alarak düşünmeliyiz. Bu nedenle Galaktik Ruh- Bilincin sonsuz ve sınırsız yapıda olması, diğer tüm galaktik boyutları da içinde barındırdığı anlamına gelir. Buna karşın bize göre görünen aralarındaki farklılık ise, ortaya çıktıkları boyut ve  sahip oldukları güç (enerji) alanlarından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, galaksilerin yok olmaları demek onların sadece çok küçük bir katmanı olan maddesel yönlerinin ortadan kalkması demektir. Maddesel görünümleri yok olsa da asıl yapıları olan Enerji, Bilinç boyutları açısından varlığını sonsuza dek sürdürürler. Başka bir değişle bu boyutlarda yaşam sonsuza dek devam eder gider.

 

(bkz. Tekin Seyri / Kendini Tanı – Ahmed Hulusi)

 

(1)  Bunu kafada canlandırmak için üç boyutu, iki boyut, 4. boyutu da üçüncü boyut şeklinde düşünün.      

 

(2) Yani bunun anlamı, 1 in yanına 93 tane sıfır yazın o kadar yıl demektir.

hologramk@yahoo.com
İstanbul - 13.09.2005
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail