Durgun(hareketsiz)
yüklü parçacıklar Elektriksel alan (E) oluşturur. Bu alanın yönü eksi
yük için içe, artı yük için dışa doğrudur. Aynı yüke sahip tanecikler
birbirlerini iterken ayrı yüklü tanecikler çekerler. Ayrıca yüklü
tanecikler dönme ve öteleme hareketi sırasında da bu alana ek olarak
manyetik (B) alan oluştururlar. Dönen yüklü taneciğin manyetik alanı
mıknatıstaki gibi kuzey ve güney kutupları oluştururken tel içinden
geçen yüklü tanecikler (ki elektron akımıdır) sağ el kuralı şeklinde
baş parmak akım yönünü, dört parmak da, telin dairesel biçimdeki
manyetik alan yönünü gösterir. Böylece telden herhangi uzaklıktaki bir
noktada tele doğru (E) alan ve buna dik (B) alan meydana gelir.
Fakat bu alanlar,uzayda yayılmaz,etkileri belli bir bölgede sınırlı
kalır ve yüke olan uzaklığı ile ters orantılı olarak da azalır. Eğer
bu yükler ivmeli(değişen hızda)hareket ediyorlarsa,bu alanlara ek
olarak birde,yine Elektrik ve Manyetik alanlardan oluşan ancak yapısı
bundan farklı ve çok uzaklara yayılabilen ve de şekli bu iki alanın
birbirlerine (yayılma doğrultusuna da )dik aynı zamanda birleşik
olacak biçimde ışık hızıyla doğrusal hareket eden Elektromanyetik
dalgaları da meydana gelir.
Buna örnek olarak tekrar telden geçen akımı verebiliriz.Çünkü teli
oluşturan atomların sahip olduğu elektronların(veya yüklerin),akımı
meydana getiren elektronlar üzerinde etkileri dolayısıyla onların
ivmeli hareket etmelerine neden olur.Bunun sonucu olarak da,telden
dışa doğru yayılan Elektromanyetik ışınım(dalgalanma)oluşur.
Dolayısıyla, elektrik akımı bir defa başladı mı, uzaya devamlı (E_M)
dalga yayınlanır.Keza vücudumuzda hareket eden bio-elektriğin
davranışı da bu şekilde olup böylece,bedenimizin etrafında hem
elektrik ve manyetik alanları hem de vücudumuzun dışına yayılan
Elektromanyetik dalgaların oluşmasını sağlar.Bu yayılan
Elektromanyetik dalga frekansına göre ,algılayalım yada algılamayalım
ısı ve ışık şeklinde yayılır.Bunun dışında bedenden ayrılan bir diğer
elektromanyetik dalganın kaynağı da,vücuttaki kimyasal tepkimeler
sonucu oluşan(açığa çıkan) ısıdır.
Beyin maddi gıdaları kimyasal reaksiyonlarla Bio-elektrik enerjiye
dönüştürerek kullanmaktadır. Ve beyindeki tüm fonksiyonlar, beyin
hücreleri arasındaki bu Bio-elektrik faaliyetleridir. Yani her mânâya
göre beyindeki değişik hücre grupları arasında bir Bio-elektrik akışı
söz konusudur. Ve beyin, sinir sisteminde akmakta olan bu akım
vasıtasıyla tüm bedeni kontrol ederken tel örneğinde olduğu gibi
bedenin etrafında E_M alanlar oluşturur ve bu alan vasıtasıyla da
hücreleri birbirine bağlayarak bedeni bütünsellik içinde tutar.
Biyolojik bedendeki canlılığı oluşturan bio-elektriğin meydana
getirdiği bu E_M enerjiye “Aura” denmektedir. Ve dışarıdan çeşitli
renklerde ışık şeklinde algılanır. İlk olarak Kirlian tarafından
görüntülenen bu alan, insanın üzüntülü, heyecanlı sevinçli…vb)
durumlarına bağlı olarak, renk dönüşümü ve parlaklık düzeyine göre
değişim göstermektedir. Bir insanın parmaklarından çeşitli zamanlarda
alınan Kirlian fotoğrafının birinde, bir volkanın lav püskürtmesi gibi
müthiş enerji dalgaları yayımlarken,başka bir durumda daha zayıf
olarak gözlemlenmektedir.
Canlıların ölümü durumunda bio-elektrik faaliyetleri sona erdiğinden
aura da yok olur. Örneğin sağlıklı bir yaprağın aurası çok canlı ve
parlak iken, yaprak ölmeye başlayınca bu parlaklık yavaş yavaş
zayıflar, kuruması halinde de tamamen yok olur (yani dünyanın aurasına
katılır.)Yapılan deneylerde, auraya kaynaklık eden canlının ortadan
kaldırılmasıyla da aura görüntüsünün bir süre o ortamda kaldığı
gözlenmiştir. Birinin odayı terk ettikten sonra, ona ait ışın
görüntüsü ile, bir yaprağın dalından koparılmasından sonra orada aynen
varmışçasına enerji yapısının görüntülenmesi gibi...
Buna neden olan etki ise dünyanın sahip olduğu E_M alanını muhafaza
etmesidir. Sara hastaları üzerinde yapılan bir deneyde de dışarıdan,
deneklerin manyetik alanının değiştirilmesi durumunda,beyindeki
bioelektrik faaliyetin, dolayısıyla snapsların kitlenmesi sağlanarak
hastalık durumundaki etkiler aynen oluşturulmuştur. Bu da insanların
ve hayvanların güçlü enerji alanları altında iken depresyon, korku,
vehim halüsinasyon görme, sinirlilik hallerine ve taşkın
davranışlarına açıklık getirmektedir. Tıpkı depremler öncesinde fay
hatlarından yayınlanan elektromanyetik dalgaların canlılarda
oluşturduğu etkiler gibi.(Güçlü alanların,bitkilerin
gelişmesi,hücrelerin çoğalması, fare davranışları ve bakterilerin
yaşamsal etkinlikleri üzerindeki etkileri de gözlemlenmiştir.)
Auradan, ayrıca kişinin karakter ve hastalık durumları da tesbit
edilebilir. Yani, her kişinin Astrolojik tesirlerle anne karnında yüz
yirminci günde başlayıp ana rahminden dünyaya geldiği ana kadar beynin
işlenmesi sonucu,birime ait özel açılımlar oluşur. Ve bu açılımların
özellikleri bio-elektrik faaliyetleri ile auraya yansıdığından,
okunabilir. Hastalıkların tesbiti ise, beynin, başka bir deyişle
bedenin holografik yapısından dolayı, buna ait olan tüm
özelliklerin,vücudun belli bölgelerinde mevcut olması esasına dayanır.
Söz konusu bölgeler bir insanın ufacık anatomik haritasıdır. Başta
eller,ayaklar,kollar,kulaklar,ense,dil ve diş etleri olmak üzere on
sekiz ayrı yerde bu mikro- akupunktur hologramları bulunur. Bir organa
ait hastalık, beyinde o organla ilgili olan hücre faaliyetlerinin,
dolayısıyla gönderilen sinyallerin azalması anlamına gelir. Bunun
sonucunda da akupunktur noktalarına yansıyarak, o noktadaki elektrik
akışını düşürecektir. Fakat oraya bir iletken iğne yerleştirilmesiyle
(ya da dışarıdan takviye yaparak) bio elektrik akışı sağlandığında
beynin o organa ait olan akışı sağlamlaştırılarak normal faaliyetine
dönmesine yardımcı olunur.
Auranın bir özelliği de, beyni dıştan gelen menfi dalgalardan
korumasıdır. Eğer ilgili hücrelerdeki faaliyet yetersizse, o
istikamette manyetik alan oluşturulamayacağından gelen menfi dalgalar
bloke edilemeyecek ve beyinde hücre faaliyetlerine yol açarak negatif
fikir ve davranışların açığa çıkmasına neden olacaktır. Buna halk
dilinde “nazar” da denmektedir. Nazarın bilinçsizce açığa çıkmasına
karşın, büyü ve sihirde bilinçli bir yönlendirme söz konusudur. Tıpkı
kendi frekans gruplarına göre yayınlanan TV, radyo telefon…vb’ nin
oluşturduğu şebeke ağı gibi insan beyninin yaydığı dalgaların da neden
olduğu bir şebeke ağı vardır. İstenilen kişinin sahip olduğu eşyalar,
(saç vs...)konsantrasyon objesi olarak kullanılarak belli kelime
tekrarları ile bu şebeke ağındaki istenilen beyinle ilişkiye geçilip
(E-m dalga yapılı bilinçli varlık olan cinlerin yardımıyla) nazar
olayındaki gibi etki oluşturulabileceği gibi, şifa da
verilebilmektedir. Buna karşı, belli kelime tekrarları ile o dalgayı
bloke edecek manyetik alanı oluşturup sonuçta açığa çıkan gamma ve
beta dalgaları ile, ortaya konan sudaki H2O molekülü iyonize edilerek,
yani bu beta ve gamma dalgalarının ,nötr durumdaki su molekülleri ile
etkileşime girerek bir kısım molekülleri yüklü bileşenlerine ayırıp
suda yüklü tanecikler oluşturmak suretiyle ,bunun vücuda alınmasıyla
beyne ekstra takviyede bulunarak daha güçlü çalışması
sağlanabilmektedir.Bunun bir uç örneği de Çernobil kazasından sonra
yani radyoaktif (alfa,beta,gamma) ışınlarının suyu zehirlemesi
olayıdır.
Su örneğinde olduğu gibi beyinden yayınlanan enerji dalgaları başka
bir yere aktarılabilmektedir. Bu da genel olarak parmak uçları, nefes,
gözler ve direkt beyinden olmak üzere dört şekilde gerçekleşmektedir.
Beynin holografik çalışmasından dolayı birim, nesneleri dıştan gelen
sinyallere göre değerlendirmeyip kendi bünyesinde daha derin bir
düzeyden dışa doğru gelen formasyonlara göre her şeyi dışta
oluşuyormuş sanısı ile algılamaktadır.
Örneğin, bir hologram plakasının oluşturduğu elma görüntüsünü
algılayabilmem için beynimde, plakadaki elmayı oluşturan girişim
dalgalarının aynısının olması gerekmektedir. Yani dışta olan bir şey
değil, bende mevcut olanı algılıyorum demektir. Bu da bilinç ve madde
ayrımını ortadan kaldırarak her şeyin bütünsellik içinde ister
evrensel mânâda olsun, isterse birimsel mânâda tüm oluşun ve etkinin
birbirlerini bilgilendirmesiyle(mikrodalga boyutuna yansıması,bir
dalganın diğer bir dalgayı o mana istikametinde biçimlendirerek
sırasıyla atomik,moleküler ve maddesel formda öğretmesi sonucu)meydana
geldiğini, uzay-zaman kısıtlaması olmaksızın telepati, durugörü,
psikokinetik etki rüyalar…vb) metafiziksel oluşumları da açıklamış
olmaktadır.
(Bunlar quantum potansiyeli ve takyon teorileriyle de
açıklanabilmektedir.) Fakat bu oluşumların bulunduğumuz boyut
itibariyle yansıması şu şekilde olmaktadır:
Beynimiz bilindiği gibi bio-kimyasal işlemler sonucu alfa,beta,gamma
ışınları yayınlamaktadır. Fizikçi Lav Lendu da canlı beyinlerin kısa
radyo dalgaları yayımladığını, o dalgalara belli anlamlar
yüklendiğinde beyinler arası iletişimin olabileceğini ve bunların da
hangi grup dalgalar olduğunu tespit etmiştir. Yani beyin yaydığı Radar
dalgalarını belli mahallere yönlendirip (ki bu paralel evrenleri
kapsayacağı gibi, uzaydan gelenleri de deşifre eder) yansıyanı
değerlendirmesiyle telepati, durugörü, rüyalar gibi fizik ötesi
oluşumları meydana getirmektedir.
Telepati, beyinler arası iletişimdir. Bununla ilgili ilginç bir deney
gerçekleştirilmiştir. Bir grup, tavşan yavrularını alarak denizaltı
ile okyanusa açılır. Diğer grup da binlerce km. uzaklıkta anne
tavşanın beyinsel işlevlerini incelemeye alır. Yavru tavşanların
öldürülmesi sağlandığında da anne tavşanın verdiği şiddetli tepki
dalgasal olarak tesbit edilir.
Amerika’daki bir durugörü uzmanı tarafından da bir yere odaklandığında,
Paris’te bulunan birinin gördükleri tanımlanmıştır. (Flue şekilde) Bu
olay, aynı biçimde aracı olmadan da gerçekleşebilmektedir.
Psikokinetik etkide; cisimleri hareket ettirme havaya kaldırma ,eğme,bükme…vb
söz konusudur. Bilimsel açıklaması ise şöyledir: Manyetik özelliği
olmayan cisimlerin atomları, güçlü manyetik alanların içinde deforme
olur. Ve atomun elektronları dairesel değil, eliptik yörüngelerde
hareket ederek,yörünge ve spin açısal momentumlarından kaynaklanan
manyetik etkileri nötr durumundan, manyetik duruma geçer. Nedeni de
yörüngeden dolayı elektronlar çekirdeklerden biraz daha uzak
noktalarında hareket etmesinden artı ve eksi iki farklı yük gibi
davranmaya başlar. Bunun sonucunda da elektron hareketi küçük elektrik
devreleri oluşturarak manyetik alan meydana getirir. Ve cisim geçici
olarak manyetik özellikler gösterip dıştan uygulanan alanla
etkileşmeye girip uçmaya, hareket etmeye başlar.(bunlara canlılarda
dahildir) Ayrıca beyin yaymış olduğu güçlü (E_M) dalgalarla ya da
mikrodalga yapılı varlıkların (Cinlerin)yaptığı gibi cisimler üzerinde
etki oluşturarak kontrollü hareket ettirmek mümkündür. Bu olay
anti-gravitasyonun neden olduğuna inanılan Levitasyon olayını da
açıklar. Yani beynin çok güçlü manyetik alan yaratarak vücutta
oluşturduğu aynı etki yoluyla ürettiği bu alan gücü ile doğru orantılı
olarak havalanabilmektedir.
İnsanın sahip olduğu E_M alanları gibi dünyanın da bir alanı vardır.
Dünya merkezindeki çekirdek sıcaklığından dolayı sıvı, fakat tam
merkezde yüksek basınç nedeniyle katı demir bulunur. Yeryüzünün
doğudan batıya dönmesiyle, çekirdekteki birtakım sıvıda batıdan doğuya
girdaplar meydana getirerek demir nikel karışımındaki demir
atomlarının bir özelliğinden dolayı elektrik akımına neden olur ve
kuzey –güney yönünde mıknatıstaki gibi manyetik alanları oluşturur. (E
alan da bu alana dik, dünyaya doğrudur.) Bu sıvı çekirdeğin belli bir
yönde önce hızlı, yavaşlayıp durduktan sonra diğer yönde dönmeye
başlayarak manyetik kutuplarında (450 bin yılda bir) yön
değiştirmesine neden olur. Bu alan,uzaydan gelen zararlı kozmik
ışınları, parçacıkların enerjisinin çoğunu ya da tamamını
kaybettirerek alan çizgileri etrafında spiraller çizdirip dünyanın
çevresini dolaştırıp kutuplarda birleşmelerini sağlayarak yeryüzüne
inmelerini önler. Sonucunda atmosferin üst tabakalarında atom ve
moleküllerle çarpışarak geceleri Aurora denen ışık parıltılarını
oluştururlar. Girdaplar durduğunda manyetik alan geçici olarak
sıfırlanır. Bu durumda da kozmik ışınların yeryüzüne inmesini
sağlayarak canlıların DNA’ larını etkilemesine,fiziksel yapılarının
değişmesine ve çoğalma güçlerini kaybedip hücrenin yani canlıların
Radyasyon hastalığından ölmesine neden olurlar. Ayrıca bu çevrimler;
dinazorların ve bir önceki çevrimde ki canlıların % 90 nun yok
olmalarını açıklarken ,yerin manyetik alanı algılayarak yaşamlarını
buna göre düzenleyen hayvanların bu etki ile fonksiyonlarının değişime
uğrayarak evrimleşme üzerideki rolünü de göstermektedir. Buna örnek
olarak yönlerini manyetik pusulaya göre bulan göçmen
kuşlarla,yuvalarını manyetik kutuplara göre kazan köstebekleri
verebiliriz.(bu alanı algılamaya insanda da tesbit edilen kandaki
magnetit adı verilen bir tür demirdir.) Güneş ve sistemindeki merkür,
jüpiter, uranüs, neptün ile yıldızların, galaksilerin de manyetik
alanları mevcuttur.( Bu E_M alanlar, yıldız ve gezegenlerin ikizleri
olan E_M’ lerle karıştırılmamalıdır.)
Bunun yanında bedeni saran sinir sisteminde akmakta olan bioelektrik
gibi yeryüzü altında da gezegeni enlemesi ve boylamasına geçen seyyal
enerji damarları, belli bölgelerde kesişerek güçlü enerji noktaları
oluşturup (şakralarda ki gibi) pozitif ve negatif (kara akım)
radyasyon akımlarına neden olurlar. Buna Çinliler “ejderha”, Keltliler
“peri” İngilizler de “Ley hatları” adını vermişlerdir.(Bermuda Şeytan
Üçgeni bunların en şiddetli olduğu on iki bölgeden biridir.) Mistik
kaynaklardan alınan bilgilere göre de, zirve düğüm noktaları
Mekke’deki Kâbe ile Arafat Dağının altı olmak üzere, Kudüs, Medine,
İstanbul…vb) şehirler de oldukça güçlü enerji düğümlerine sahiptir.
E_M dalgaların birbirleriyle etkileşmesinden dolayı, eğer pozitif
radyasyon alanında ev ve işyeri kurulmuşsa yaşam huzurlu,verimli ve
bereketli olurken, negatif durumda ise hastalıklar,sıkıntı,işlerin
ters gitmesi gibi etkiler oluşur. Bölgesel planda ise,açlık
sefalet,despotizm,savaşlar,gerilimler eksik olmaz. Çok yüksek pozitif
enerjili bölgelerde de bu tür etkilerin bazıları az da olsa
görülebilmektedir. Bu konuda Phill Collahan geliştirdiği bir alet
yardımıyla jeomanyetizmanın neden olduğu manyetik alanları topraktan
aldığı numuneleri ölçerek neden bazı bölgelerdeki gerilimin ve
savaşların olduğu sorusuna Belfast,Bosna ve Ortadoğudan aldığı
örnekleri ,başka bölgelerden aldıklarıyla kıyaslayarak cevaplandırdı
yani güçlü manyetik alanlar. Aynı şekilde bu çevrimlerin,jeomanyetik
alanaları etkileyerek bu alanların gücünü ve başka bölgelere kaymasını
sağlayarak,manyetik kaosun sosyal kaoslara dönüşmesine neden olacağını
da göstermektedir. (Peygamberlerin de neden orta doğuda ortaya
çıktıkları ve belli dağlara çıkmaları düşündürücüdür.)Bununla ilgili
olarak; adamın biri Peygambere gelerek malca zengin,çoluk çocuk sahibi
ve huzurlu iken yeni almış olduğu evde birkaç yıl içinde işlerin ters
gittiğini,mallarının ve çocuklarının bir kısmının yok olduğunu
bildirerek yardım ister. Peygamber de evi kötü addederek terk etmesini
söyler. Adam denileni yaparak kurtulur. Gerçeği ise, peygamberin de
bilmesine rağmen o dönemde bahsedemeyeceği lay hatlarıdır.
Artı ve eksi kavramı konuya göre değişiklik göstermektedir. Elektrik
devrelerinde akım yönünü, mıknatıslarda kuvvet alan yönünü gösterir
Aynı enerji (görsel olarak)olumlu etki veriyorsa artı, olumsuz türde
etki gösteriyorsa eksi terimi kullanılır. Vücutta
kullanıldığında,dışarıdan alınan gıdalar beyin faaliyetlerini
düşüreceğinden eksi olarak nitelendirilirken ,dışarıdan alınan hava da
eksi değer olmasına karşın, beyin faaliyetlerini düşürücü etki
göstermeyeceğinden artı olarak değerlendirilir.
Ayrıca tarihöncesi çağlardaki insanların şaşılacak bir biçimde, sanki
ley hatlarını biliyormuşçasına taş blokları inşa etmeleri gibi, başta
İngiltere’deki Stone Hange (dev taşlar)olmak üzere, dünyanın özellikle
Avrupa ve Anadolu’da çeşitli zamanlarda hep bu hatların üzerine
Şatolar,tapınaklar, hastaneler, şifa merkezleri…vb) kurulduğu
anlaşılmıştır. Bunlar günümüzde de kullanılmaktadır. Bu bölgedeki
enerji, insan beyinlerinin normal üstü çalışmasını sağladığı gibi
negatif etkilerin gözden kaçırılmasına ve metafiziksel yanılgıları
doğurarak mistik deneyimlerle karıştırılmasına da neden olmaktadır.
Çünkü bu enerji insanın vehim kanalları üzerinde oluşturduğu güçlü
etkisini dışa yansıtarak beyinden yayınlanan anlamlı dalgaların bu
alanlarla girişim yapıp tekrar beyin tarafından değerlendirilmesiyle
(ki başka beyinlerin ilgili hücrelerini irrite etmesi sonucu dışta
algılıyormuş sanısı ile) ya da mikrodalga yapılı bilinçli varlıkların
beyinde bu tür etkileri direkt oluşturarak hayallerin
maddeleştirmesine neden olup ,Psikokinetik, şifa dağıtıcılık,telepatik
bağlantılar,levitasyon olayları,beyin okumaları,dini
kişiliklerin,hayaletlerin görünmesi ve belli mesajların alınması…vb)
ni meydana getirmektedir. Burada önemli olan bir nokta da bu tür
etkilerin oluşumuna ortam enerjisi mi yoksa direkt mikrodalga
yapıların müdahalesi mi neden olmakta sorusu holografik açıdan
anlamsızlaşmaktadır. Çünkü iki oluşum aynı anda oluşmaktadır.(Ayrıca
ortam enerjisinin olmaması durumunda da mikrodalga yapılı varlıkların
enerji yapılarından dolayı beyinde o tür etkiyi kendileri de
oluşturmaktadır.)Buna en iyi örnek bugün bile açıklık getirilemeyen
17. yy daki Jensanist rahiplerinden Azizlik mertebesinde olan birinin
mezarının başında toplanan insanların başına bu türden gelen
olaylardır. Öyle ki bu olaylara siyasetçiler, matematikçiler ve
filozoflar da tanık olmuşlardır. Ayrıca mistik gibi gösterilenlerin
(şamanlar öncelik taşımakta) belli tütsüler ve ritimler eşliğinde
transa girerek ölüler ülkesine gidip onlar hakkında bilgiler
alması,geleceğe ait kehanetlerde bulunmaları,üstün varlıklardan ve
geçmiş dönemlere ait bilgi edinmeleri,dünyanın ve evrenin ruhu ile
görüşmelerinin altında yatan sistemi de açıklamaktadır.
Kenan
Keskin
http://sufizmveinsan.com
17.8.2000
Kaynakça:
Hayrettin Zor; Çok
Yönleri İle Rüya.
Discovery Channel; Discovery Magazine
|