Enerji Alanları ve Biz
-10-

Algıladığımız ya da algılayamadığımız tüm varlık, ister dini anlatımla Allah’ın 99 esmasıyla özetlenmiş isimlerinin çeşitli oranlarda ve terkipsel bir biçimde sonsuz sayıdaki kombinezonlarından meydana gelmiştir diyelim, istersek günümüz bilimiyle sonsuz sayıdaki enerji frekanslarından oluşmuştur diyelim fark etmez, her ikisi de aynı şeyi ifade etmektedir. Evrenin ve zamanın yaratılışı da bu isimlerin terkip halinde açığa çıkmasından başka bir şey değildir. Evrendeki tüm faaliyet, işleyiş ise bu manaların (frekansların) dönüşümünden ibarettir. Bu isim terkiplerini de her ne kadar düşüncede, parça-parça, yan yana şeklinde düşünsek de gerçekte böyle olmayıp sistemin holografik özelliğinden dolayı her bir terkip tüm isimleri ve terkipleri içerecek şekilde mevcuttur. Böylece evren makro-kozmos onun bir minyatürü olan insan yani insan beyni de mikro-kozmostur. 
Beyinsel faaliyetler sonucu ortaya çıkan (E-M) dalgalar aynı anda hem ruh bedene yüklenmekte hem de gücü nispetinde dışa doğru yayın yapmakta idi. Dış ortama dalga yayını yapmak ise aynı zamanda, tıpkı radyo veya tv yayınlarını yakalamak için yapılan ayarlamalar gibi, beyni çeşitli merkezlerden gelen o dalga boylarına programlamak demektir.
Bu nedenledir ki, zikir (1) dediğimiz olay ile kişi, belli kelime ve cümle tekrarıyla beyinde atıl kalan hücre gruplarını bu manalar istikametinde faaliyete geçirerek, her an melekler vasıtasıyla yayılmakta olan Allah’ın esmasıyla rezonansa girmek suretiyle kendi sınırlı terkipselliğinden, evrenselliğe yayılım gerçekleştirmekte, böylece de kendi hakikatini tanıyarak Tümel Aklın aksettiricisi haline dönüşmektedir. Benzer bir ifadeyle, terkipselliğinden sıyrılarak dilediği şekilde dilediği isimlere kayıtlanmaksızın bürünerek evren adı altında kendini seyretmektedir.
İşte veli dediğimiz birimler, yapmış oldukları yüksek performanslı çalışmalarla beyinlerinde belli hassasiyetler oluşturarak evrensel sırlara vakıf olan ve bu suretle varlıklar üzerinde etkide, tasarrufta bulunan yapılardır. Ancak, bu insanlar dışarıdan bakılarak tanınmazlar. Çünkü onların böyle bir yapı olduklarına ilişkin zahirde hiçbir işaretleri yoktur. Öyle ki, ortaya koydukları hal, tavır, davranış şekilleri o insanların veli, görevli oldukları düşüncesini bile insanın aklına getirtmez. Bu durum kudsi hadiste “Allah’ın evliyası onun örtüsü altındadır. Dışarıdan bakan, onları göremez” ifadesiyle belirtilmektedir. Aslında, bu insan görünümündeki Evrensel Bilinç yansımalarının gizli olması onların gözünde hayvansal bir yaşam süren biz sınırlı insanlar için birer rahmettir. Çünkü böyle bir insanla karşılaşıp bile bile onlara gereken önemi, saygıyı, itaati...vb göstermezsek bunun vebalini hiçbir şekilde kaldıramayız. Ona yapılan saygı gerçekte Hakk’a olan saygı, Ona olan isyan ve küfür de Hakk’a olan isyan ve küfürdür. Ancak, rahmet gereği bu yapıların gizli olması nedeniyle böyle bir insanla karşılaşılması durumunda bilmeden, farkında olmadan yapılabilecek hoş olmayan, olumsuz davranışlar, sadece sıradan bir insana yapılanla eşdeğer şeklinde karşılık bulacaktır (kanımca gene de yine her an dikkâtli ve uyanık olmakta fayda var).

Buna karşılık bayrak açıp savaşa yeltenmek ise, direkt  Allah’a yapılan bir eylem statüsünde olduğundan, sistem gereği olarak hiçbir şekilde  altından kalkamayacağı bir belaya uğrar ki, bunun sonucunda sığınacağı birtakım mecralardan bile yardım göremez. Çünkü sığındığını düşündüğü her bir şey, onun kendi hevasının, hayalinin bir ürünüdür ki bunun da sistemde karşılığı yoktur. Bu yüzden bir Kudsi Hadis’te denmiştir ki: “ Benim evliyama isyan eden, savaş açan, bana savaş açmış gibidir.”
Bunun sistemi ise; insanların beyinler arası enerji transferine dayanmaktadır. Mesela gıybet ve dedikodu olayında –ki Kur’an’da bu, ölü kardeşinin çiğ etini yemekle eş değer tutulmuş, hadiste ise, zinadan otuz altı kez daha şiddetli olarak nitelendirilmiş- olduğu gibi “Allah seriül hisabdır- yani hesabı anında görendir” hükmünce, dedikodusu, gıybeti yapılan kişinin hoşnutsuzluğunun giderilmesi düzeyinde pozitif ve negatif enerji alış verişlerinin gerçekleşmesi sonucu bu eylemi ortaya koyan kişinin ölüm ötesindeki tek sermayesi olan enerji kaybetmesine neden olur (Bkz. Toplumu Kemiren İllet- Ahmed Fevzi Yüksel www.sufizmveinsan.com/ tasavvuf). Keza Hz Resulullah’ın “size biri basit bir hediye vermiş bile olsa ona mutlaka eşdeğeriyle karşılığını verin” demesinin sebebi de karşılığının verilmemesi durumunda, oruç, namaz, zikir...vb çalışmalarla zor bir şekilde elde edilen pozitif enerjinin çok kolay bir şekilde o kişiye akmasını engelleme işlemine dayanmasıdır.
İşte böyle bir yapıya karşı ortaya konan her türlü söz ve eylem de tıpkı Kâbe’ de yapılan fiillerin bire yüz bin oranında o insanda yerini bulması gibi, o veliden (ki bu veli ister o anda hayatta isterse de ölüm ötesi berzah boyutuna geçmiş olsun fark etmez) öyle güçlü bir enerji çekilmesine (transferine) neden olur ki, bu enerji ruha yüklenmenin yanı sıra o kişinin beynini de olumsuz yönde programlar. (Bkz. İnsan ve Sırları I,II / Kendini Tanı- Ahmed Hulusi)           


Devam Edecek...

(1)
Aslında “ibadet” adı altındaki tüm çalışmalar ile sisteme dönük ilim, tefekkür de bir nevi zikir olması nedeniyle bizler de bu meleklerle her an rezonansa girmekteyiz. Fakat, bizlerdeki çalışmalar asgari taban düzeyde kaldığı ya da sistemli ve gereği kadar olmadığı için kendimizi tanıma olayı, sitemi fark etme durumu gerçekleşememektedir.

hologramk@yahoo.com
İstanbul - 19.10.2004
http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail