Velilerin
yaptıkları önemli bir olay da görevleri dışında kişisel
nüfuzlarını, güçlerini kullanmalarıdır ki, buna feyiz verme
de denir. Bu tasarruf değildir. Çünkü Tasarruf dediğimiz, sadece
bir velinin görevinin gereği olarak emrindeki melek ve cinleri
kullanmak suretiyle herhangi bir olayı oluşturmasıdır. Nüfuzda
ise, böyle bir şey yoktur. Tüm velilerde ortak olan bu nüfuz
özelliği, kişisel güç olayıdır ki kendine vakıf olmayan veliler
bunu yaptığının da farkında değildir. Dolayısıyla, şeriat
velilerinde nüfuz dışında tasarruf kesinlikle söz konusu olamaz.
Nüfuzda, direkt karşısındaki insana belli konuları izah ettiği
sırada konuştuğu birkaç cümleyle birlikte beyninden yayınlanan
güçlü dalgalarla tıpkı antene gelen TV dalgalarının antende o
elektromanyetik dalgaların frekansına eşdeğerde elektrik akımı
oluşturması gibi, o kişinin beyninde atıl kalan kısımlarında
biyoelektrik akışı sağlayarak yeni yeni bölümleri devreye
sokmakta, dolayısıyla kapasite açılımı meydana getirmekte
böylece de o kişi de belli idrakleri oluşturmaktadır. Benzer
deyişle, o kişiyi kendi frekansına programlamaktadır.
Ancak, kişi aldığı feyiz sonucu kendisinde oluşan kapasiteyi
belli çalışmalarla artırmak zorundadır. Yoksa belli bir süre
sonra faaliyete geçen bu bölümlerde gerileme ve tekrar kapanma
meydana gelir. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, velilerdeki
bu tasarruf olayı, dünya ve güneş sistemi içinde sınırlıdır.
Diğer sayısız sistemler ise, o sistemin kendine has ve
insanlardan çok daha güçlü varlıkları tarafından
yönetilmektedir.
Ayrıca bu üstün yetenekli kişiler, çeşitli ilimleri, sahip
oldukları güçlü beyin dalgalarıyla dünya üzerine yayarak bu
frekanslara programlı beyinlerin, dalgaları alıp
değerlendirmelerini temin ederler. Belirli konuların
birbirlerinden tamamen bağımsız ve habersiz kişilerce aynı anda
ortaya konması ve hatta moda dediğimiz şeyin bile yeryüzüne
yayılması hep bu sistemle oluşmaktadır. Bilim ve teknoloji
tarihi incelendiğinde bu durumun su yüzeyine çıkmış örnekleriyle
karşılaşmaktayız. Aslında bu olay günlük yaşamda bizler arasında
da her an cereyan etmektedir. Çünkü her insanın fikir ve idraki
beyin dalgalarıyla her an tüm dünya üzerine yayınlanarak
kolektif bir frekansal alanın oluşmasına neden olmakta ve
sonucunda da bu dalgalar, ilgili frekanslara açık olan beyinler
tarafından alınarak kendilerinde yeni fikirlerin, sentezlerin
dolayısıyla idraklerin açığa çıkmasını sağlamaktadırlar. Ancak,
biz bu işlevi farkında olmaksızın kurulu olan sistemin gereği
olarak otomatikman yaşar ve “aklıma bir anda güzel bir
fikir geldi” ya da “ben şunu düşündüm ve buldum”
deriz.
Ayrıca bu görevli kişiler, genele dönük olarak genel yayın
dalgalarının yanında bir olaya, gayeye, kişiye odaklı
yönlendirilmiş dalgalar vasıtasıyla da mesela bir insana belli
manaların iletilmesi, onda belli şeylerin açılmasını...vs da
temin ederler.
Yine, Mehdi (a.s), Hz İsa (as), ve Deccal de açıkça ortaya
çıktıkları zaman bu herkesin düşüneceği gibi bir işin
başlangıcı değil, önceden başlatmış oldukları belli bir sürecin
sonucu olarak karşımıza gelecektir. Çünkü bu süreç boyunca bu
üçlü, kendi boyutlarının özelliklerini beyin dalgalarıyla
yeryüzüne yayarak insanların bu dalgaları alabildikleri oranda,
ölçüde düşünce ve eylemler ortaya koymalarına belli noktalarda
odaklanmalarına neden olurlar. Bu belli odaklara yönelme durumu
daha alt boyutlarda düşük sayıdaki insan grupları için de
geçerlidir. (Bkz. Kendini Tanı /
İnsan Ve sırları I / Ruh, İnsan, Cin – Ahmed Hulusi).
Devam Edecek...
hologramk@yahoo.com
İstanbul - 13.11.2004
http://sufizmveinsan.com
|