Velilerin sahip
olduğu bir özellik de (sistemin gereği olarak) var olan çeşitli
dalgaları zayıflatarak ya da daha güçlendirerek ilgili yerlere
yönlendirmek veya genel olarak tüm dünya üzerine
yayınlamalarıdır. Ayrıca, bir üst düzeydeki veli, alt düzeydeki
velilerin beyinlerini de kullanabilmekte, o beyinlere tasarruf
ederek onlar aracılığıyla gerekli işlevleri yerine
getirebilmektedir. Mesela, Hacda yüksek kemalata sahip veliler,
fiziki olarak oraya gitmeseler de manen orada hazır
bulunmaktadırlar. Ya da bunun yerine kendi adına ilgili
kapasitedeki birini göndererek o beyin üzerinden gerekli
yayınları gerçekleştirebilmektedirler. Aslında hac sadece
oradakilerle sınırlı da kalmayıp bir anlamda tüm velileri ve
insanları içine alan bir olaydır. Çünkü hac sırasında ortaya
çıkan enerji, o bölgede çok yoğun olarak bulunsa da bu enerji
(mikro)dalgaları bir yönüyle de tıpkı radyo dalgalarında olduğu
gibi yer ile iyonosfer tabakası (1) arasında gidip
gelerek (zig-zaglar çizerek) ışık hızıyla (2) tüm dünya
üzerine yayılır ve etkisini tüm dünya üzerinde gösterir.
Velilerin belli
bir resul veya nebinin meşrebinde olması ya da tasavvufta
görünen ekollerdeki farklılıklar da yine bu frekansal
farklılıklardan ileri gelmektedir. Oysa bu işleri bilmeyen
insanlar, olayların veya kişilerin söz, hal ve davranışlarının
dış yüzüne baktıkları için, sanki aralarında bir çelişki,
çatışma, sürtüşme varmış gibi görüp bir handikaba, yanılgıya
düşmektedirler. Tarikatlardaki şeyh-mürid ilişkisinde de kendini
Öz boyutlarında tanımak isteyen müridin, O’ nu
karşısında şeyh adı altında bulmasıyla bu Kozmik Bilinç
yansıtıcısı tarafından beyni zaman içinde çeşitli
frekanslarla işlenerek, torna tesviye edilerek, ilim ve enerji
yüklenerek kendi aslını hakikatini tanıması, evrensel bir
kimliğe bürünmesi sağlanır. Elbette gerçek tarikatlarda
olanlardan bahsediyorum, yoksa zamanımızda mantar gibi ülkenin
her yerinde bitmiş,bir kısmı şarlatan, birçoğu ise, Cinlerin
oyuncağı olmuş tarikat adı altındaki insan topluluklarını
kastetmiyorum.
Yine
tarikatlarda rabıta denilen olayla, zikirler sonucu beyinde
oluşan hassasiyetler dolayısıyla şeyh denilen kişiyle aynı
frekansta rezonansa girilerek ondan ilim ve enerjinin akışı
sağlanabilmektedir. Ancak bunun bir tehlikesi vardır, o da
yönlendiği kişiyle bağlantı kuramadığı taktirde beynin zikir ile
kazanmış olduğu hassasiyet sonucu cinlerin frekansına da açık
hale geldiğinden, bu ışınsal varlıkların devreye girmesi ve
kişiye bazı mesajların yollanması (verilmesi) söz konusudur.
Eğer bu yeterli derecede ilim sahibi değilse, bu mesajların
ayrımını yapamayacağından (ki bunlar ayet ve hadislere ters
bilgilerdir) rahatlıkla onların oyununa gelirler. Günümüzdeki
özü boşaltılmış çoğu tarikatlarda olanlar hep bu kabilden
şeylerdir. Bu yüzden belli çalışmalara başlamadan evvel, mutlak
olarak bu tür zararlı dalga boylarının, korunma dualarıyla bloke
edilmesi gerekmektedir.
Aynı şekilde
bilinçsizce, kontrolsüz, sistemsiz yapılan, başta zikir olmak
üzere belli çalışmalar da insan beyinlerinde normaline kıyasla
daha fazla açılım ve güçlü E-M dalga yayınımı oluşturduğundan,
ister istemez beyinlerini otomatik olarak cinni frekansların
alımına kolaylaştırmış olmaktadırlar. Bunun sonucunda da
onların çeşitli tesirlerine, türlü türlü senaryolarıyla
oyunlarına maruz kalırlar. Böylece bu ışınsal varlıklar o kişiye
rüyada, sekarat halinde ya da uyanık olarak, bizatihi maddesel
bir biçimde eski evliya suretlerinde görünerek o kişinin zamanın
en büyük âlimi, mücedditi, Gavsı ve hatta ahir zamanda ortaya
çıkacak olan Mehdisi olduğuna inandırarak yine çeşitli vizyon
desteğiyle de Ricali Gaybın (Veliler ordusunun) başı olarak
dünyaya, olaylara, insanlara yön verdiği yanılgısına düşmesine
neden olurlar. Yine bu sırada Cinler boş durmaz ve o kişinin
beynini de kullanarak beyinleri bu yönde olan insanlara etki
edip yine benzeri kandırma metotlarıyla o kişinin çok büyük bir
zat, şeyh, kurtarıcı...vs olduğunu ilka ederek onun etrafında
toplanmalarını temin ederler. Bunlardan bir kısmı da böyle
şeyler görmez ancak beyinlerinin bu frekanslara açık olması
dolayısıyla çeşitli olaylar ve süreçler sonucunda yine o kişiye
ulaşırlar. Böylece bu insanlar büyük bir zat olarak düşündükleri
o kişinin beyin dalgalarına ayarlanarak gün be gün o frekans
doğrultusunda beyinleri kökleşerek işlenmeye başlar. Bu
yüzden eğer korunanlardan değilseler yani güçlü
beyinler tarafından müdahale edilip o ortamdan çekilip
kurtarılmadıkça da kolay kolay olayın farkına varamaz ve
seçilmiş olmanın verdiği hava ile orada bizatihi deneyimlediği
birtakım şeylere kendilerini kaptırarak sistemin gerçeklerinden
kopuk, hayallerle ömürlerini tüketirler.
Ruhçuluk adı
altında Nar yapılı varlıkların çeşitli isimlerle, bilhassa da
günümüzde uzaylı suretiyle insanlara çeşitli algı oyunlarıyla
yaşattıkları ya da direkt verdikleri mesajlarla mistik alandaki
“Ricali Gayb” kavramını tıpkı diğer kavramlarla
yaptıkları gibi çarpıtarak bırakın gezegenimizi, güneş sistemini
tüm yıldız sistemlerini ve evrenleri yönettikleri yalanını o
insanlara sunmaktadırlar. Her ne kadar “biz insanlara,
toplumlara karışmayız” deseler de, dünya üzerindeki yaşamın
onlar tarafından kurulduğu ve insan evrimini mükemmelliğe,
tanrısal bir yaşantıya ulaştırmak, üstün bir düzeye getirebilmek
için Tanrının yardım edici güçleri olarak çalıştıkları, bu
yüzden insan ve toplumları devamlı müdahalelerle (ki bunlar
insanlar arasından özel seçilmişler aracılığıyla da olabilmekte)
yönetmekte olduklarını da açıkça ifade etmektedirler. Bu üst
düzey yönetim biçimi ise, Sadıklar Planı Altın Çağ Misyonu
kitabının arka kapağında şöyle dile getirilmektedir:
“Dünya planeti, insanlığın Altın Çağda izin ve
bilgi verdiği ölçüde daha iyi ve açıkça anlayacağı bir
Kozmik yönetici Konsey tarafından yönetilmektedir.
Gerçekte, tüm Güneş Sistemi planetleri, böylesine değişik
Konseyler tarafından yönetilmektedir. Ve Güneş
Sistemi Yönetici Konseyleri, birçok ve birçok
Güneş Sistemlerinin tümünü birden yöneten bir
Sistemler Yöneticisi Konseye, hiyerarşik yapıya
bağlıdırlar.”
(Bkz. Ruh İnsan Cin / İnsan Ve Sırları I- Ahmed Hulusi - Plazma
1 / Ahmed F. Yüksel- Serter Saltık / www.sufizmveinsan.com
/fizik)
Devam
edecek...
(1)
Mikrodalgaların bir kısmı uzay boşluğuna yayılsa da bir kısmı
atmosferin üst tabakalarındaki serbest halde bulunan elektron,
iyonlaşmış atom ve moleküllerden oluşmuş iyonize gaz
katmanlarında kırınıma ve yansımaya uğrayarak tekrar yeryüzüne
geri dönerler.
(2)
Bu
dalgaların ışık hızıyla hareket etmesi demek, bir saniyede
dünyanın çevresini 8 kez dolaşması demektir.
hologramk@yahoo.com
İstanbul - 23.11.2004
http://sufizmveinsan.com
|